FutbolMutlu "azınlık"

Mutlu "azınlık"

25.01.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Lige yabancı kaldık. 17. hafta sonunda ilk on birde maça başlayan “yabancı” sayısı % 54 olurken, yerliler % 46 ile “azınlıkta” kalan taraf oldu. Kabul etmeliyiz ki sınırsız yabancı, ligin kalitesini artırmadı. Geçen haftaya kadar liderliğini sürdüren Başakşehir 128 yerli, 59 yabancı ile ilk on bire başladı. Kadrolarında yerli oyuncu “mercekle” aranan Adanaspor ve Alanya ise ligin tehlike bölgesinde dolanmaya devam ediyor

Mutlu azınlık

ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA

Haberin Devamı

Lig bizim ligimiz... Türkiye Süper Ligi... Ancak lige yabancı kaldık. 17. hafta sonunda takımlarımızda ilk on birde maça başlayan “yabancı oyuncu” sayısı % 54 olurken, yerliler % 46 ile “azınlıkta” kalan taraf oldu.

Adanaspor ilk on birde yabancı oyuncularına 136 kere, yerli oyuncularına ise 51 kere şans vererek, ligin en fazla yabancı oynatan takımı oldu. Adanaspor’u 133-54 oranla Alanyaspor, 125-62’lik oranla Karabükspor izledi.

Başakşehir ilk on bire 128 yerli, 59 yabancı ile başlayarak, ligin en fazla yerli oynatan takımı özelliğini aldı. Başakşehir’i 119-68’lik oranla Bursaspor, 118-69’luk oranla Trabzonspor izledi.

Yabancı oyuncuya ilk on birinde en az yer veren Başakşehirspor geçen haftaya kadar liderliğini ve yenilmezliğini sürdürürken, neredeyse kadrolarında yerli oyuncu “mercekle” aranan Adanaspor ve Alanyaspor ligin tehlike bölgesinde dolanmaya devam ediyor. Şunu kabul etmeliyiz: Sınırsız yabancı, bizim ligin kalitesini artırmadı. Bir-iki kreatif oyuncu dışında çok iyi yabancıları bulup getiremedik.

Haberin Devamı

Sınırsız yabancının “ateş pahası” olan yerli oyuncu bonservislerini düşüreceğini hesaplamıştık, bu hesap tutmadı. Aslında iki- üç oyuncu dışında transferde ilgi çeken, iştah kabartan yerli oyuncu ortaya çıkmadı. Altyapılar zaten kuraktı, çöle döndü.

En önemlisi, kulüpler önüne çıkanı transfer ederek, zaten bozuk olan mali tablolarını, içinden çıkılmaz boyutlara getirdi. Futbol Federasyonu’nun, Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in “sınırsız yabancı transferi” konusunu, uygulamanın sonuçlarını ve ülke gerçeklerini ortaya koyarak yeniden değerlendirmeleri ve en azından revize etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Beşiktaş bırakmaz
Beşiktaş, en kritik iki haftayı kayıpsız kapatırken, aradaki puan farkının kapanma riskine izin vermediği gibi, bu iki tehlikeli haftadan rakipleriyle puan farkını arttırarak lider çıktı.
Beşiktaş bundan sonra bu liderliği bırakır mı? Futbolda elbette her şey mümkün... Buna rağmen Beşiktaş’ın liderliği bırakması en azından bugün itibariyle çok kolay görünmüyor...
Niye?
Sıralayalım...
1- Osmanlı maçında çok mu iyi oynadı? Hayır... Alanya maçında çok mu iyi oynadı? Hayır... Buna rağmen iki maçı da çok rahat kazandı mı? Evet...
2- Çünkü geniş, kaliteli, iş bitiren bir kadro var. Gözü kapalı oynuyor. Adeta ezbere oynuyor. Rahat pozisyon buluyor, rahat gol atıyor.
3- Becerikli oyuncular bir takımda olması gerekenden çok daha fazla ... Quaresma, Talisca, Babel, Oğuzhan, Cenk Tosun... Aboubakar, Afrika Kupası’nda, Cenk Tosun sakatlanıp çıkıyor, iki golcüsü sahada yok ama gollere devam edebiliyor.
4- Kalesinde Fabri gibi bir sigorta, savunmasında Marcelo gibi bir usta, Tosiç gibi bir savaşçı, orta alanında Atiba gibi bir hamal var.
5- Kulübesinde milli kaleci Tolga, her takımın orta sahasında rahat oynayacak Gökhan İnler, Tolgay Aslan, Necip gibi oyuncular, Beck gibi sağlam bir bek oturuyor.
6- En önemlisi, takımın başında işini iyi bilen, iyi yapan bir hoca, Şenol Güneş var. “Beşiktaş bırakmaz” demem bundan ...
Mutlu azınlık
Alışkanlık bozuldu
Galatasaray, “kötü oyun-iyi sonuç” alışkanlığına Karabük’te bir yenisini ekleyebilirdi. Ancak Riekerink ve hakem Cünet Çakır olmasaydı!
Galatasaray, “kötü oyuna iyi sonuç”u alışkanlık haline getirmişti. Peki bu alışkanlık Karabükspor maçında niye bozuldu?
Sıralayalım:
1 Riekerink, Konya maçının arkada Linnes, önde Sabri ile son derece etkili oynayan sağ kanadını bozmasaydı...
2 Aykut Kocaman’ın bile “hesabımızı bozdu” dediği Rodrigues‘i bu kadar geç oyuna almasaydı...
3Mutlak gole ihtiyacı varken, Eren Derdiyok’u bitime dakikalar kala oyuna sokmasaydı...
4 Ortada hiç görünmeyen Podolski’yi doksan dakika sahada tutmasaydı...
5 Takımı ileri taşıyan, tek golü atan ve sahanın en iyisi olan Yasin’i çıkarmasaydı...
6 Galatasaray lehine faul beklerken, aleyhine penaltı çalan hakem Cüneyt Çakır olmasaydı...
Galatasaray “kötü oyun-iyi sonuç” alışkanlığına Karabük’te bir yenisini ekleyebilirdi.
G.Saraylı ne yapsın?
Gazetelerde okudum; Karabükspor Başkanı Ferudun Tankut, “Galatasaray maçı Yasin’in golüyle bitseydi sahada oturma eylemi yapacaktık” demiş. Oysa gol temiz... Peki lehine faul beklerken, aleyhine penaltı çalınan Galatasaraylı ne yapsın?
Kim mutlu?
Galatasaraylı Podolski, “mutlu değilim” demiş. Galatasaraylı da Podolski’den mutlu değil... Oysa Galatasaray Kulübü, Podolski’nin mutlu olması için bütün sorumluluklarını yerine getiriyor. Podolski, Galatasaray camiasını mutlu etmek için üstüne düşen görevleri yerine getiriyor mu? Elbette hayır... Özellikle bu sezon için... Kupada dün attığı 5 gol mutluluğun ilk adımı olsun bari...
Mutlu azınlık
Olmaz olmaz deme!

Fenerbahçeli, son Başakşehir galibiyeti sonrasında zirve yarışı için umut tazeledi. Ama kafalarda da bir sürü “acabalar” gidip geliyor.
Bu hesabın tutması için Fenerbahçe’de hangi ihtimallerin oluşması gerekiyor. Kendimizce sıralayalım.
1- Beşiktaş ve Galatasaray’ı deplasmanda yenmesi... En azından yenilmemesi... Kolay mı? Değil...
2- Hesapta olmayan takımlara puan yitirmemesi... Bu kolay mı? Şimdiye kadar kaybettiği puanlara baktığınızda kolay değil...
3- Kadıköy’deki her maçta tribünlerin dolması... Bu kolay mı? Kaptan Volkan Demirel’in ısrarlı çağrılarına rağmen kolay değil...
4- Beşiktaş ve Başakşehir’in kalan maçlarda beklenenden çok daha fazla puan kaybetmesi... Bu kolay mı? Elbette değil...
Zaten şampiyonluk kolay iş değil... Üstelik liderden 6 puan geride kalmışken... Ama futbol bu... “Olmaz olmaz” deme, her şey olur.
Bazen güzel bazen güçlü
Metin Tekin’in Maraton programında, “Kazanmak için bazen güzel, bazen güçlü oyuna ihtiyaç vardır” yorumuna çok katıldım. Metin Tekin bu ifadeyi Fenerbahçe-Başakşehirspor maçı için kullandı. Gerçekten doğru... Fenerbahçe güzel oynamadı ama rakibine nefes aldırmayan, sahanın her yerinde basan “güçlü” oyunu, oyun anlayışı ve mücadelesi ile yenilmezi yenmeyi, lideri devirmeyi başardı.
Yeri dolmayan futbolcular
Bursaspor’un Arjantinli stoperi Civelli vardı. Hareketliydi, agresifti ama mükemmel bir stoperdi. Marsilya’ya gitti. Bursaspor, Civelli sonrası dünyayı harcadı, yerine iyi bir stoper bulamadı. İddia ediyorum bu mevkide halen çok büyük sıkıntı var. Bursaspor, Brezilya’dan Fernandao’yu buldu getirdi. Fernandao goller attı, gol kralı oldu. Fenerbahçe’ye gitti, Bursaspor, Fernandao sonrası yeni bir golcü için dünyayı harcadı, yeni bir Fernandao bulamadı.
Bazı takımlar için öyle futbolcular olur ki, yerleri asla doldurulamaz. İşin kötü tarafı, “varlıkları, yokluklarında” çok daha fazla hissedilir. Tıpkı Civelli ve Fernandao’da olduğu gibi...
Mutlu azınlık
Söz savunmanın

Bir Ersun Yanal takımının savunma anlayışı ile maç kazanacağı dünyada aklıma gelmezdi. Önce Bursaspor, sonra Kasımpaşa deplasmanında kazanıp 6 puan alan Trabzonspor, bu iki maçta da hücumlarıyla değil, eksiksiz uyguladığı savunma anlayışı ile maçları kazandı.
Eğer şartlar sana uymuyorsa, sen şartlara uyacaksın. Ersun Hoca baktı ki, hücumcuları ve hücum anlayışı yetersiz, o zaman “söz savunmanın” dedi. Ama her zaman olmaz bu... Rodallega olsa bile, mutlaka iyi bir golcü daha... Trabzonspor’un başarısı için bu kaçınılmaz.
Mutlu azınlık
Cavcav sonrası
Gençlerbirliği başkanlığında geçen tam 40 yılın ardından bir “başöğretmen” olarak hayata ve futbola veda etti İlhan Ağabey... Gençlerbirliği için bundan sonrası çok önemli... Kasasında bu kadar para olan kulüp, manajerlerin, futbol simsarlarının cazibe merkezi haline gelmesin. Bu bakımdan Cavcav sonrası, görevi devrettiği oğlu Murat Cavcav’a ve Gençlerbirliği camiasının “akil adamlarına” önemli görevler düşüyor.
Böyle bir ortamda kızdırılan, küstürülen eski başkanvekili Niyazi Akdaş’ın bütün görevlerinden istifa etmiş olması, Cavcav sonrası Gençlerbirliği için büyük talihsizlik oldu. Akdaş’ı çok iyi tanırım. Ekonomisiyle, kalitesiyle, saygınlığıyla, iş dünyası başta, toplumun her kesimindeki itibarıyla, futbol dünyasında sayıları hızla azalan seçkin insanlardan biridir. Üstelik futbol yönetiminin ve kulüplerin kaliteye, dürüstlüğe ve beceriye her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı var. Buna Cavcav sonrası Gençlerbirliği de dahil...
Mutlu azınlık