Yıllardır kulüplerde "kadro mühendisliği" tartışılıp, durur. Hocaların tercih sıralaması ya parasal olarak sıkıntı çıkarır ya da sorunlar bin bir zorlukla aşılır.
Alınamayan futbolcular için özür bellidir; ezeli rakibin taş koyması veya yenge hanımın Türkiye kaşıntısı! O yüzden de, "Benden duymuş olma" safsatasıyla, iki haberden biri "en yakın" haber kaynaklarına uçurulur.
Nitekim Joao Pedro olayında, Fenerbahçe mi kazandı, Cagliari mi, "1.5 karışık"tır. Bu transfer, Galatasaray'ın hanesine kazanç olarak mı yansıyacaktır, kayıp mı? Bunun da muhasebecisi "zaman" olacaktır.
Klasik bir santrfordan imtina eden Teknik Direktör Jorge Jesus, Pedro ile birlikte Josua King gibi iki forvet arkası ismin alınmasında bir sakınca görmemiştir. İkisini de hoca mı istemiş, yoksa gelene "eyvallah" mı demiştir, futbolcuların saha performansındaki kırılganlık olursa ortaya çıkacaktır.
Jesus gibi bir teknik adamın istemediği hiçbir futbolcu alınmaz, alınamaz. Ancak nötr kaldığı, olsa da olur olmasa da diyeceği isimler de mutlaka bulunur. İşte her şey orada başlar! Bir de Lincoln gibi "10 numara" da elde olunca, eskilerle birlikte orta sahadaki enflasyon "orta"ya çıkacak ve Jesus bile, kadro tercihinde ne yapacağını şaşıracaktır.
Bunların içinde Aaro'yu saymadık bile... Emin olun; Jesus, İsmail Yüksek'in yüksek performansına rağmen ikisi arasında bir tercih yapmak zorunda kalacaktır. Burada tabii ki zayıf halkanın kim olacağı malumdur.
Gelelim kaleye... Altay Bayındır'ın alternatifsiz bulunması, elbette güzel... Ancak iyi bir ikinci kalecinin yokluğu, gün gelir şampiyonluk kaybettirir. Geçmişten ders almak gerek...
* * *
Galatasaray ise, kalede oldukça şanslı duruma geçti. Okan Kocuk'un gelişi rahatlık verdi. Ama ya savunma?
Marcao'nun satışı, yönetimsel açıdan isabetli... Ne var ki Nelsson'un yanındaki Metehan ile Emin Bayram eğreti, sadece Abdülkerim yeter mi? Soru işareti... Yıllarca sağ bek-sol bek arayarak, sezon çürüten Cim-Bom, belli ki bu yıl, kendini bu konuda yeterli gördü. Fakat sezon başından bu yana söylenip duran "6 ve 8" oynayabilecek isim bir türlü gelmedi. Eldekiler yetmedi ve Teknik Direktör Okan Buruk, hala istediğini elde edemedi.
Forvette Haris Seferovic'in, Kasımpaşa maçında girer girmez attığı gol, beklentileri de artırdı. Ali Akman gelir mi, gelmez mi bilinmez. Ancak Galatasaraylı taraftar, "Eren Aydın varken, neden Ali Akman?" diyor, biline... U19 takımında 29 maçta 22 gol atan, devre arasında kiralık gittiği pilot takım Niğde Anadolu'da 15 maçta 7 gole ulaşan bir futbolcunun, 6 hazırlık maçında sadece 13 dakika oynatılması bile, "Acaba kalemi kırıldı mı?" düşüncesini doğuruyor. Belki de, "Tecrübe kazanması için kiralayacağız" diyerek, 19'luk Eren gönderilecek, 20'lik Ali kendini Galatasaray'da geliştirecek. Kim bilir?
Sacha Boey ve Luyindama'nın gönderileceğini, Morutan'ın da kiralık verileceğini hesaba kattığımızda, yabancı sayısında eli en rahat kulüp Galatasaray... Buna rağmen alınması düşünülenler, Galatasaray'ın kesesine uygun olmayınca, transferin son haftasına kadar beklemeleri olası... Avrupa kulüplerinde şans bulamayacaklar, gönderilemeyenler ve bunun gibi "ihtiyaç fazlası" isimler nedeniyle, sarı-kırmızılıların biraz bekleyeceğini düşünmek zor olmasa gerek...
Tabii aynı düşünce, mutlaka diğer kulüpler için olacaktır. Bu yüzden transferin son günü olan 8 Eylül veya buna yakın tarihler daha yoğun geçecektir.
* * *
Beşiktaş'ın iki yabancı stoperi Montero ve Welinton akıllarda acabalar barındırırken, savunmada Serdar Saatçı'nın "kaybedilmesi" de, Kartal'ın genç stoperlere yönelmesi ihtiyacını doğurdu. Altyapıdan gelen Badra Cisse ile Aytuğ, henüz A takım şüphesi taşırken, Emrecan ile Saiss'in katılımı, savunma gücünü nispeten toparlanması için yeterli oldu.
Tabii Rıdvan Yılmaz'ın gidişi, Beşiktaşlı açısından büyük bir yara... Kanatsız bir Kartal nasıl uçamazsa, soldaki bu eksikliğin doldurulması da kaçınılmaz...
Gedson Fernandes'in ve Salih Uçan'ın katılımları, zaten belli bir düzeyde olan orta sahanın seviyesini yükseltirken, belki de, kâğıt üzerinde, Türkiye'nin en etkili forvet hattı, Weghorst, Muleka ve Cenk Tosun ile tamamlandı.
Elbette Wolverhampton karşısındaki farklı mağlubiyet, "bir ders" olarak Beşiktaş'ın yeni sezon hazırlıklarına eklenecektir. Ancak bundan sonrası, Teknik Direktör Valerien İsmael'in maharetindedir. Üçlü ya da dörtlü savunma fark etmez, sadece Türkiye'de yarışacak bir Kartal için sezon ya çok "süper" geçecek ya da...
* * *
Final, son şampiyon Trabzonspor ile... Şampiyonlar Ligi hazırlığı yapan bir takım için, hazırlık dönemindeki kurgu-görüntü, "kuru gürültü"...
Teknik Direktör Abdullah Avcı, nokta transferlerle açığı kapamaya çalışsa da, yeni sezon öncesinde "deneme-yamulma" yöntemini seçti! Torino, Empoli gibi güçlü rakipler karşısında "Acaba ne yaparız?" derken, yeni isimlerin de gerekliliğini gördü. Özellikle Vitor Hugo'ya bir partner bulmanın telaşında olan Karadeniz ekibinde, Muhammet Taha Tepe kaleye adeta yeni transfer oldu. Sol bekte Eren Elmalı'nın katılımı, ihtiyaç listesinin azalmasına yol açtı. Hele Nwakaeme'yi kaybeden bir takımın Trezeguet'i gibi bir değeri kolundan tutup getirmesi de, takdir edilesi...
Ancak Avcı'nın bir an önce iskeletini kurması ve fabrika ayarlarına geri dönmesi gerekiyor. Macera aramaya hiç gerek yok. Geçen sene ligi forse eden bu takımı değiştirmek yerine, geliştirmek en iyisi bence...