Fenerbahçe'de, "O sene, bu sene" uygulamasının son versiyonu piyasada... Başkan Ali Koç ile birlikte, her sezona "beyaz bir sayfa" ve lider bir hoca ile başlayan Kadıköy'ün boğası, sezon sonu bitmeden başlıyor yıldızları saymaya!
Cocu dediler olmadı, Ersun Yanal dersen uymadı, yapay zeka ile buldukları Erol Bulut tutmadı. İsmail Kartal'ın cümle yaptıkları tuz-buz olurken, Jorge Jesus önderliğindeki "yapay fil", züccaciye dükkanının tüm rafları arasında dolanacak belki de, kim bilir?
"Daha ilk hafta" diyenlerin başında da Ali Koç var. Ancak takımdan ne kadar ümitvar? Onun da suçu yok aslında... Dünyaca ünlü hoca dediler; Jorge Jesus'u getirdi. Onun bir dediğini iki etmedi. Bu yok canıyla, onun her istediğinin işini bitirdi. Böyle olunca da pokerdeki en kötü el olan "beş benzemez", Fenerbahçe olarak sahaya sürüldü.
Fenerbahçe Başkanı, daha ilk maçtan kapı önü konuşmalarına başladı. Henüz megafon taşımadı! Umarım da, o seviyeye ulaşmaz. Ancak, yaşlı kurt Jesus'un inadı sürdüğü sürece, Arda Güler'in de, forma giyme beklentisi nafile...
Fenerbahçe'deki "kadro mühendisliği"ndeki zayıflığını, saha içi kurgusunda da görüyoruz. Kendi sahasındaki Dinamo Kiev maçında, iki ön libero Arao ile İsmail'i bir arada oynattığı için eleştirilen, Arda Güler'i yok hükmünde gören, yine Avrupa kulvarında Lincoln'ü anlamsızca kesen Jesus için, Ümraniye maçı da ayrı bir garabetti. Samuel-Osayi -ne hikmetse - dinlendirilirken, 5 değişiklikte de Arda düşünülmemişse, gol ararken, iki golün sahibi Valencia kenara çekilmişse, tabii ki bunun hesabını verecek olan Jorge Jesus'tur.
Fenerbahçeli, yönetim ve teknik heyetten çok fazla bir şey istemiyor. 4 sezonda şampiyon yaptıkları Galatasaray, Başakşehir, Beşiktaş ve Trabzonspor'dan sonra, nihayetinde kendileri de, en azından bu kez şampiyonluğa ulaşmayı düşlüyor. Sarı-lacivertliler, bunların ardından çıkacak 5. şampiyonu hazmedemez, Fenerbahçe'nin böyle bir duruma düşmesine katlanamaz. Bu böyle biline... Sabır taşı da çatlar.
Pamuk eller cebe
Önceki yıllarda Fenerbahçe, geçen sezon Beşiktaş için yakıştırılan "transfer şampiyonu" unvanı, şimdiden Galatasaray'a geldi bile... Rahmetli Mustafa Cengiz'in, "Bas bas paraları Leyla'ya" diye sitem ettiği rakiplerin aynısını, şimdi Cim-Bom yapıyor. Alınan her futbolcu için ya bonservis bedeli ödendi ya da imza parası...
Avrupa'da yok, ancak buraya gidebilme adına yatırım çok... Torreira'yı, Seferoviç'i, Mertens'i takımda gören Teknik Direktör Okan Buruk mutlu, taraftar gelecek adına umutlu... Üstelik, transferin burada kalmayacağı da söyleniyor.
Teknik Direktör Fatih Terim dönemindeki, geleceğe dönük plan, çabuk patladı. Gençlik aşısının modası, Biontec aşısının popülerliğinden daha kısa sürdü.
4 milyon euroluk Mertens, Türk parasıyla 73 milyon lirayla zirve yaparken, imza parasız bile 53 milyon lira... Yeni stoper Abdülkerim'in 17 milyon lira aldığı ortamda, Galatasaray, yine "pamuk eller cebe" diyecektir. Demek de zorunda... Bu paraların yanında Kerem'e 8 milyon lira, Yunus'a üç para verirsen: sıkıntı, rahatsızlık had safhada olacaktır. Bunu önlemek için, Galatasaray Yönetimi gerekeni yapacaktır.
Harcama limitine uyup uymadığını da biz değil, Kulüp Lisans Kurulu sorgulayacaktır
Sınırsız yabancı
İki gündür futbol gündeminde, baş sıralarda şu var; TFF yabancı oyuncu sayısında yenilemeye gitmiş, kulüpler 21 yabancı tescil ettirebilecekmiş!
Süper Lig statüsünde değişen tek madde var, onda da hiç öyle bir şey yok. Ama "sosyal medya"nın gücü burada işte! Koca koca gazeteler, gazeteciler bile, "21 yabancı" safsatasına inanmış durumda...
Öyleyse doğrusu ne? Şu: Geçen yıl, sadece 14 yabancının tescil edilebileceği (uygulamada vize olarak yaptıkları) yolundaki kural, bu sezon kaldırıldı. Tescil konusunda bir sınır kalmadı. Dileyen, dilediği kadar yabancı transfer edebilir, tescil ettirebilir. Yani sınırsız...
Ancak, bunlardan 14'ünü A takım listesine alabilir. Ayrıca eğer sayısı 14 ise, bu yabancılardan birinin 24 ve daha küçük yaşta olması zorunlu... Bir de, artı üç olarak değerlendirilen kontenjan var ki, bazı kriterlere bağlı... Olmazsa olmazı; 21 ve daha küçük yaşta bulunması...
Futbolcunun, ülkesinin milli takım alt yapılarında, 10 resmi maç oynamışlığı gerekiyor. Ya da, A veya U21 Milli Takımlarında üç maça çıkmaları da yeterli...
Sonuncu kriter ise, daha kolay; Brezilya, Belçika, Arjantin, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya, Hollanda, Portekiz, Danimarka, Almanya, Meksika, Uruguay, ABD, Hırvatistan, İsviçre, Kolombiya, Senegal, Galler ve İsveç'teki en üst veya bir alt liglerde, toplamda 25 maçtan fazla süre almış olan futbolcu da artı 3 kadroya alınacak.
İşin Türkçesi, yabancı gelsin de, nasıl gelirse gelsin.
Ancak A takım listesi dışında kalan ve sözleşmesi devam eden her futbolcu için, 500 bin TL ceza var. Pardon, adı fon bedeli!
Avrupa'da da, transferin tamamlanacağı eylül ayının ilk haftası, özellikle kadroları şişen ve elden çıkarmak zorunda kalan büyüklerden, Anadolu'ya çok ekmek çıkar.
Alanyaspor'a bakın
Kulüpler, sadece sözleşmede değil, saha içinde de, sınırsız yabancı eğiliminde... Sanki, tüm başarı böyle geliyor.
Ancak 1. haftada çok farklı bir örnek vardı; Alanyaspor... Tam 7 Türk futbolcuyla sahaya çıktı ve aynı sayıda yerli ile bitirdi. Karagümrük karşısında, deplasmanda, 4-2 galip gelerek ikinci sıraya yerleşti. Teknik Direktör Francesco Farioli, kalede Marafona varken, alt yapıdan gelen Yusuf'u, stoperde Mevlja varken Furkan ve Fatih'i, Marsilya'dan kiralanan Targhalline yerine Umut'u oynattı. Sonradan oyuna giren Erencan Yardımcı da, iyi bir vuruşla golünü attı.
Demek ki neymiş; her şey yabancı değilmiş...