Türk futbolunun yeni patronu Mehmet Büyükekşi oldu. Büyükekşi'yi biraz olsun tanıyanlar, CV'sine bakanlar, bugüne kadar idareci değil, yönetici olduğunu görürler. Az, öz konuşur ancak sözlerinde yalan yoktur. Yani işin siyasetinde değildir yeni Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı... Söyleyeceğini doğrudan iletebilecek özgüvene sahiptir Büyükekşi...
Asıl merak edilen, bundan sonra ne yapacağı... Türk futbolunun acımasız çarkları dönerken, ya dişlilerin şeklini alacak ya da onları söküp atacak Başkan Büyükekşi. Dert bir değil bin çünkü...
Ankara'daki genel kurulda ağzından çok güzel kelimeler döküldü Mehmet Büyükekşi'nin... Deplasman yasağını kaldıracağını, biletlerdeki KDV'nin yüzde 8 olması için çalışacağını, Rezerv Lig'in bu sezondan itibaren uygulanmaya başlayacağını dile getirdi.
Bir de, her şeyden önemlisi; Lig Koordinasyon Kurulu'ndan söz etti yeni başkan... Hem de, Kulüpler Birliği'nden bir temsilcinin de bulunacağı, fikstür ve atamaları yapacak bir kurul... Özünde güzel, ancak eksik bence... Evet, en göz önünde olan Süper Lig ama... Türk futbolunda sadece Süper Lig yok ki... Birinci, ikinci, üçüncü ligi var; kadınlar ligi var, gelişim ligleri var, Bölgesel Amatör Lig var, il amatörleri var... Var da var. Hele bir başlayalım, kervan yolda düzülür düşüncesi bile, "eksik teşebbüs" olur.
Fakat, bir sözü var ki; her şeyden değerli: "Allah'tan başkasından korkmam..." Bundan öncekilere "korkak" demiyorum; ancak bir kulübün kendisiyle ilgili yakıştırmalarına pabuç bırakmadı, bir şehir takımının "İllaki şu yönetici olacak" baskısına kulak asmadı, birçok kulübün yönetici adayı olarak gösterdiği bir başkana, "Olmaz" diyerek arkasına bakmadı. Maça şimdiden 1-0 önde başladı.
Yabancı sayısında kulüplerin dediğinin olacağı belirtiliyor. Ancak nereye kadar? Emin olun, yarın bu kulüpler, 1999 doğumlu ve daha genç 5 futbolcunun A takım listesinde olma zorunluluğunu da kaldırmak isteyecek, 2001 doğumlu bir altyapı gencinin ilk 11'de bulunma mecburiyetini de, "Aman" diyerek iptal edilmesini talep edecek.
Belli olmaz, belki "harcama limitleri" de esneyecek, eğilip bükülecek. Kulüp Lisans Kurulu'nun katı (!) tutumu şikâyet edilecek.
Ayrıca, üç önemli düstur ortaya koydu TFF Başkanı Büyükekşi; "güven, istikrar ve adalet..."
Ne güzel? Hele yeni hukuk kurullarıyla başlayacak olması daha da güzel...
O zaman sormak da hakkımız;
"Herkesin hakkı eşit; bazılarının daha eşit" uygulaması son bulacak mı?
Verilen cezaların standardı olacak mı?
Büyükleri kollayan ya da onları temsilen TFF çatısı altında bulunan yöneticilerin baskısıyla değişen raporların ışığı altında mı kararlar alınacak, "güven, istikrar ve adalet"in meşalesiyle mi?
Talimatlarda uygulanmayan, "Prolisans" şartı yine rafa mı kalkacak? Bu lisansa sahip hocaların hakkının yenmesine seyirci mi kalınacak?
Yani; yine uygulanmayan kurallar mı yürürlükte olacak, yoksa bunları uygulamayan "krallar" mı?
Her şeye rağmen, Mehmet Büyükekşi'nin Türk futboluna renk katacağına inananlardanım.
Dursun Özbek
gitsin Torrent
Galatasaray da, tıpkı Türkiye Futbol Federasyonu gibi Olağanüstü Genel Kurul cenderesinden çıktı. Son derece seviyeli, kaliteli ve de kazanan açısından meşakkatli bir seçim geride kaldı. Dursun Özbek'in bıraktığı zamanki kulüp yok ortada... Daha borçlu, daha sıkıntılı bir kulüp var orada... Kuşkusuz o da biliyordu bunu koltuğa talip olurken... Bu yüzden taraftara oynamadılar. İki yarışmacı da, mali anlamda, yönetsel olarak yapacaklarını ortaya koydular. Buna rağmen, ilk vaat, Teknik Direktör Domenec Torrent'in gönderilmesi oldu. Katalan hocaya verilecek 1.5 milyon euroyu da hesapladılar, yardımcılarına ve sportif direktöre ödenecekleri de... Yarın bunun faturası, Dursun Özbek'e mi çıkar, Burak Elmas'a mı?
Başkan Özbek'in en büyük vaadi; Bankalar Birliği ile yapılan anlaşmayı bozmak demeyelim de, bankalara paralarını yatırarak sıfırlamak... Bunun ne kadar güç, ne kadar meşakkatli olduğunu, biraz hesap-kitap bilen zaten anlar. Faizinin bile ödenilebilirliği konusunda şüpheler mevcut iken, böyle bir rakamın (hem de yarışmacı bir takım kurarak) karşılanması ütopik görünüyor.
Ama yönetim iddialı... Hele Dursun Özbek... "Para sorununu nasıl çözeceksin?" diye soranlara, cüzdanını çıkarıp sallaması da, bu iddianın kaynağı (!)
Ne diyelim, kolay gelsin...
Var mı böyle
babayiğit!
Fransa'da yılların takımı, 6 lig kupası sahibi Bordeaux, finansal yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle 3. lige (National 1) düşürüldü. Dikkatinizi çekerim; bunu yapan Fransa Futbol Federasyonu değil, Fransa Profesyonel Futbol Ligi (LFP) Yönetimi...
Düşünün; bizde böyle bir şey olsa, ortalık ayağa kalkardı. Yöneticiler, taraflı davranmakla suçlanır, koskoca kulübe tolerans sağlanmaması nedeniyle topa tutulurdu.
Kurallar herkese eşit uygulanınca, böyle oluyor. Umarım bir gün Türkiye'de de böyle bir adalet terazisi tartar. Hiçbir kulübün düşmesini istememek başka, her takıma aynı uzaklıkta olmak başka...
Türkiye'de var mı bunu yapabilecek bir babayiğit?