Galatasaray'da ilginç şeyler oluyor! Herkes sahaya odaklandığı için, bazı şeyler görmezden geliniyor ya da fark edilmiyor.
Sarı-kırmızılılar, geçen hafta bir sponsorluk anlaşması imzaladı. Nef ile yapılan anlaşmaya bizzat katılan Başkan Burak Elmas, bu kez yardımcısı Rezan Epözdemir'i imza törenine çıkardı. Elmas, o sırada, yöneticileriyle birlikte Florya'da, teknik direktör Fatih Terim'in "kendi el yazısı" ile kulüp çalışanlarına yaptığı davete icabet etti, "aile fotoğrafı"nda yer aldı. Epözdemir stattaki imza törenine katılırken, diğerleri Florya'da bulunmayı yeğlemişti.
Rezan Epözdemir'i spor camiasında bulunanlar, "Terim'in avukatı" olarak bilirdi. Ne zaman, Burak Elmas'ın listesinde seçime girmeye karar verdi, o zaman Terim'in vekilliğini bıraktı. Bunu da Galatasaray etiği açısından duyurdu. Türkçesi, "Ben göreve Terim'in gölgesi olarak gelmedim" diye herkese ilan etti.
Neyse, yine o sponsorluk ve aile fotoğrafının verildiği güne dönelim. O gün Rezan Epözdemir'e, Terim'in maaşı ile ilgili bir soru geldi. O da, 21 milyon lira olduğunu açıklamakta bir beis görmedi. Açık ve şeffaf bir şekilde!
Zaten olay, Galatasaray-Terim-maaş değil!.. 21 milyon liranın bonuslarının olup olmadığı, bunun dışında prim vs. gibi bir ödeme yapılıp yapılmayacağını kimse merak etmedi.
Buradaki soru işareti; Epözdemir, aile fotoğrafında neden yok? Sponsorlukla aynı saate gelmesi bir neden olabilir mi?
* * *
Ya, "Beşiktaş'ın galibiyeti hak edip-etmediği" tartışması... Basın sözcüsü Remzi Sanver, "Beşiktaş haklı bir galibiyet aldı" söyleminde bulunurken, teknik direktör Fatih Terim de, "Aynı fikirdeyim" diyerek bunu destekliyor.
Bir bakıyorsunuz, Rezan Epözdemir, "Remzi Sanver'e katılmıyorum" diyerek, adeta Sanver ve Terim'i tekzip ediyor. Bunun ardından Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi de topa giriyor, kamuoyunun avukat olarak yakından tanıdığı Epözdemir'i, mesleki PR yapmakla itham ediyor. Ne gereği varsa...
Son noktayı koyan Burak Elmas ise, basın sözcüsü Sanver'in, söylediği her söze imzasını koyacağını dile getiriyor. Türkçesi; Rezan Epözdemir burada yalnız kalıyor, üstelik bunu medya üzerinden açıklayarak, adeta Galatasaray Başkan Yardımcısı'na, "Sözlerine dikkat et" deniyor.
* * *
Ve Lokomotiv Moskova maçındaki kural hatasıyla ilgili UEFA'ya yapılan başvuru... 6 Kasım'da Galatasaray Yönetimi'nden gelen açıklama:
"Kulübümüz, Futbol Takımımızın UEFA Avrupa Ligi E Grubu dördüncü haftasında 04.11.2021 tarihli Lokomotiv Moskova maçındaki kural hatası nedeniyle tarafımızdan, hükmen galibiyet, bu talebimiz kabul görmezse maçın tekrar oynanması talebi ile UEFA nezdinde gerekli hukuki başvuruyu yapmıştır."
Bir gün sonra, Fatih Terim'in yaptığı açıklama:
"Hükmen galibiyet verilecek ise böyle bir galibiyet istemeyiz. Eğer bu kural hatası, tekrar gerektiriyorsa, tekrar isterim. Bu kuralın karşılığı bu ise itirazımızı yaparız. Lokomotiv Moskova'nın ne günahı var?"
Hadi bakalım biri bunu açıklasın; Galatasaray Yönetimi, hükmen galibiyet için UEFA'ya hukuki başvuruyu yaptığını açıklıyor, Terim ise, bu kuralın karşılığı tekrar gerektiriyorsa, itiraz -ettiklerini değil- edeceklerini söylüyor.
Galatasaray Yönetimi'nde hukuktan sorumlu Rezan Epözdemir'in bu durumdan haberi olmamış mıdır? Bu konuda Terim ile konuşulmamış mıdır? Yönetim ve teknik heyet, futbol takımı adına bir karar verirken görüşmemiş midir?
Bunları sadece ben mi merak ediyorum?
Sergen Yalçın'ın kariyeri
Beşiktaş'a 49 yaşında şampiyonluk kazandıran, yaz döneminde, siyah-beyazlı yönetimi, peşinden kıvrım kıvrım kıvrandıran Sergen Yalçın...
Kartal, bu sezon ligdeki 12 maçın ancak 6'sından galibiyetle ayrılabildi. Ligdeki yüzde 50'lik başarı, ya da yüzde 50 galibiyetsizlik... Şampiyonlar Ligi'nde bu, yüzde 100'lük başarısızlık oranına ulaştı.
Beşiktaş gibi bir takımın, bu durumu kabul edilemez. Adı Sergen Yalçın olmasa, belki bugün çok farklı durumda olurdu, siyah-beyazlıların hocası...
Ama bu bir sürpriz mi?
Yorumu bir kenara bırakıp, sadece rakamlara bakıldığında ortaya çıkan tablo, Sergen Yalçın'ın kariyerini ortaya çıkarmakta...
Beşiktaş'tan şöyle bir geriye gidelim; Yeni Malatyaspor'un başında 6 galibiyeti, 5 mağlubiyeti vardı. Alanyaspor döneminde 20 maça çıktı, 7 galibiyet, 6 yenilgi aldı. Konyaspor'da da galibiyet-mağlubiyet sayısında 4-3 üstünlük yakaladı. Eskişehir ile 1. Lig'de 5 maça çıktı, 3 beraberlik, 2 mağlubiyet aldı. Galibiyet sayısı; 0... Kayserispor'da 4 galibiyete karşılık, 5 mağlubiyet... Sivasspor'da 7 galibiyet, 10 mağlubiyet; hakkını yemeyelim, 11 de beraberlik... Beşiktaş'tan sonraki en iyi karne; Gaziantepspor'da... 18 maçın 9'u galibiyet, 5'i mağlubiyet...
Bu tabloya bakın, yorumu da siz yapın!
MHK'dan operasyon
Klasik söylemdir; kim bir koltuğa oturur ve kendine has icraatlar yapmaya, kendince en güvendiği isimlerle çalışmaya başlarsa, buna "operasyon" adı verilir.
Ferhat Gündoğdu yönetimindeki Merkez Hakem Kurulu da, gerçekten büyük bir operasyon hazırlığında... Neden mi? Futbol Federasyonu'nun dün yaptığı talimat değişikliği, bize bu şifreyi veriyor. Daha önce her sezon başında yapılan klasman dağılımı, dün yenilenen talimatla 6 ayda bir yapılacak şekle sokuldu.
Bu ne demek? Ligin devre arasında esaslı bir kıyıma hazır olun. Ya da daha iyimser düşünelim; yeni dönemde, yeni yüzlere hazır olun!
FIFA kokartları konusunda da, “kartlar yeniden dağılacak” haberiniz olsun.
İki başarı hikayesi
İlhan Palut ile Ömer Erdoğan'ın ortak özelliğidir Hatayspor...
Güney ekibi, İlhan Palut ile başarılı günler geçirdi; 1. Lig’deyken Türkiye Kupası'nda çeyrek finale çıkıp, Galatasaray'ı 4-2 yendi ama İstanbul’daki ilk maç 2-0 Cim-Bom’un üstünlüğü ile bittiği için elendi. Ancak Hatayspor Yönetimi, yıllardır takımın yükünü taşıyan hocanın heyecanını yeterli görmedi, yol verdi.
Bu sezon Konyaspor ile herkesin beklentisinin çok üzerinde bir başarı hikayesi yazmakta Palut... İşin ilginç tarafı, Ömer Erdoğan ile birlikte, Anadolu ihtilali yapma hazırlığında... Bugün Süper Lig'in ilk üç sırasında Trabzonspor, Hatayspor ve Konyaspor varsa, Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe, zirvedeki üçlüye gıptayla bakıyorsa, teknik adamların kalitesi, arkalarında duran yönetimlerin basireti ve futbolcu topluluğunun takım olabilmesinin eseridir.
Bu iki takım, ilk üçe giremeyebilir, Avrupa'ya da gidemeyebilir! Ama Palut ve Erdoğan'ın takımları, böyle devam ettikleri sürece, her zaman takdir edilecektir.
Her şeyden önemlisi, ikisi de, -şimdilik- kulislerle yürüyen habis ilişkiler yumağına girmemekte, PR için medya ile iç içe geçmemekte, sadece ve sadece takımının başarısını düşünmekteler; en azından öyle görüntü veriyorlar.