Bir sezonun futbol hikayesi bir 90 dakikanın içerisine sıkışır mı?
Puan cömerti iki takımın güç gösterisi, Fatih Terim Stadı'ndaki bu mücadeleye bırakılır mı?
Kasabın et, koyunun can derdinde olduğu bir müsabakadan böyle bir sonuç çıkar mı?
Kağıt üstünde galibiyet için Medipol Başakşehir, küme düşme noktasında da Göztepe favoriydi.
Maçın başında Göztepe öyle istekliydi ki, gole kadar yaptığı pres, Süper Lig'deki birçok takımı imrendirdi. Ama sadece 5-10 dakika... Sonrası mı? Koskoca bir duvar!
Mirasyedi bir Başakşehir, her zaman kurtuluşunu Edin Visca'ya bağlamış ya, o da bir kez yakaladı, radara yakalandı. VAR'a takıldı, ofsaytla golü iptal oldu. Bu ofsaytlar zaten maç boyunca Başakşehir'in başına bela oldu.
Göztepe, golü bulduktan sonra futbolun güzelliklerini değil haddini bildi. Pozisyon yakalamadı mı? O da oldu. Afla birlikte kadroda kendini bulan Halil koştu, Serdar çalıştı, Deniz attı ama ille de en iyisi derseniz sahada Beto'nun klası vardı.
Başakşehir'e kötü demek mümkün değildi ama iyi diyebilecek futbol kalitesi de sahada değildi. Yapılan tüm değişiklikler taktik gereği, golün gelmesi içindi ama beraberliğe bile yetmedi. Üstelik alınan risk ikinci golü de getirdi.
Üç hafta içinde elde, avuçta ne varsa yiyip bitiren Medipol Başakşehir, elindeki avantajı kaybedip kaybetmediğini Konya'nın Galatasaray mücadelesinde göreceğiz ama bugün için bakıldığında lider hala kendi göbeğini kendi kesebilecek kapasitede... Ancak Epureanu'nun bu kadar mı değerliydi yoksa zirve havası mı çarptı bilinmez, Başakşehir'in sendromu kolay kolay bitmez.
En iyi fikstüre sahip denilen Başakşehir, "Futbol sahada kazanılır" prensibini bir kez daha hatırladı. Daha doğrusu Göztepe anımsattı.
Artık bu dakikadan sonra ellerini ovuşturan Galatasaray ile Beşiktaş olsa gerek...
İzmir ekibinin bu ligde kalması gerektiği, tribündeki taraftarınca kanıtlandı. Eğer Başakşehir yerine Göztepe böyle bir pozisyonda olsa, böyle bir stada sahip olsa, emin olun dünyanın en güzel futbol ritüellerini izleyebilirdiniz.