Beşiktaş'ta Mario Gomez ile Sosa'nın gidişini "dünyanın sonu" olarak görenler, artık Gökhan İnler ve Talisca gerçeğiyle yüzleşmişlerdir sanırım.
Sadece ikisi değil, diğer yeniler de üzerine geçirdikleri o urbanın hakkını vermek için çırpınıyordu. Muhteşem olmayabilirler, harikalar yaratmayabilirler... Ancak Beşiktaş'ın makine düzenine dahil olurken hiç zorlanmadıkları belli... Buna futbolcunun iyi niyeti ve çalışkanlığı ile teknik heyetin becerisi demek daha doğru olur.
Talisca, 10 yıl top oynamamışçasına iştahlı, Quaresma, kendisinden beklenenin üzerinde girişkendi. Ama aynı Q7 dakikalar ilerledikçe geriledi, Olcay ile birlikte kanatları bir türlü hareketlendiremedi. Maçın sonlarında yine bir parlayıp bir söndü.
Caner Erkin, eski ve yeni takım arkadaşı Gökhan Gönül'ün aksine daha bir yapıcıydı. Hadi attığı golü "Akhisar'ın şanssızlığı" olarak değerlendirelim. Ama bunun dışında da iyiydi.
En önemli kazançlardan biri de Fabri idi. Eğer geçen sezon sözleşme imzalamasa, böyle bir kaleci görür müydük acaba? Beşiktaş Yönetimi, geçen sezon kara kara, "Bu dertten nasıl kurtuluruz?"un cevabını bulamadığı için Fabri, bugün Beşiktaş'ın kalesinde... Üstelik herkese verdiği güvenle... Sakatlanması sonrasında "Eyvah" diyerek, İspanyol file bekçisini açıklamayı unutan (!) Kartal, sezon sonunda mecburen "Buyur gel" dedi ve "Oh" çekti.
Beşiktaş, stoper konusunda dertlenirken, Marcelo-Tosiç ikilisi siyah-beyazlıları bu sıkıntıdan kurtardı. Atiba, Akhisar Belediye karşısında durgun olsa da görevini yapanlar arasındaydı. Cenk de öyle...
Sezona iyi bir başlangıç yapamayan Akhisar, Tolunay Kafkas yönetiminde "Diriliş" yaşamayı düşünüyordu. Nitekim, ilk yarının son çeyreğinde ısıran, pozisyon bulan, beraberlik için uğraşan ev sahibi, Beşiktaş karşısında geçen sezonki direnişini gösteremedi. Rodallega'nın ters vuruşuyla gelen gol, yeşil-siyahlılar için "Yıkılış" oldu.
Akhisar Belediyespor'un en büyük eksikliği "isabet" idi. Neredeyse yüzde 20'luk bir şut isabet yüzdesiyle gol arıyorsan, daha çok ararsın!