27.12.2024 - 11:20 | Son Güncellenme:
Milliyet Gazetesi yazarı Mustafa Anıklı, Süper Lig'deki hakem tartışmaları ve Volkan Demirel ile Şenol Güneş arasında yaşananlar hakkında dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
Utanç duyardım / Mustafa Anıklı
Yıllardır kangren haline gelen "hakemlik", sonunda layık olduğu yere geldi! Mehmet Büyükekşi döneminde filizlenen, İbrahim Hacıosmanoğlu ile meyvesini veren girişim nihayet sonuçlanacak. Kulüpler artık kendi elleriyle atamalarını yapacak. Ne güzel değil mi?
Eserinizle gurur duyun! Türkiye Futbol Federasyonu için aylardır, yıllardır "kulüplerin federasyonu" diyorduk ama bu artık, kendileri tarafından da tescil edildi. Merkez Hakem Kurulu'nun yetkilerini vermek yetmez! Tahkim Kurulu'nu, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nu, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu'nu da kulüpler atamalı...
Kaderin garip bir tecellisi olarak, bunu açıklama görevi de Merkez Hakem Kurulu Başkanı Ferhat Gündoğdu'ya verildi. Adeta, mikrofonlar karşısına geçip, "Ben bu işi beceremedim. Buyrun siz yapın" demenin en iyi yolu oldu. Sanki, Gündoğdu'ya verilen bir "ceza" gibiydi. Ben olsam, bunları söylerken utanç duyardım.
"Danışma Kurulu" olarak lanse edilen oluşum ne yapacak? Hakem atamalarını yapan Profesyonel Müsabaka İcra Kurulu'nun (PMİK) görevlerini üstlenecek. Kimden oluşuyordu bu kurul? MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu, Ahmet Şahin ve Yunus Yıldırım...
Peki bu kurul hukuki mi? Değil... Süper Lig ile 1. Lig'de hakem atamaları, Danışma Kurulu tarafından yapılacak, PMİK tarafından imzalanacak. Oldum olası arkadan dolanmaya meraklı olan TFF, yeni bir kurul uydurdu. Bakın, oluşturdu demiyorum, uydurdu.
Bunun hukuksal gereklilikleri lig sonunda yapılacakmış. Demek ki neymiş, bu işi halletmek için bir takım yasal mevzuatta değişiklikler şartmış. Yarın ikinci olan kulüp, ya da küme düşen ekip, "basın toplantısı" ile duyurulan bu kurul hakkında dava açsa, çık bakalım işin içinden... TFF onun da yolunu bulabilir, pekala taahhütname imzalatabilir!
Peki, Süper Lig veya 1. Lig dışındaki hakemlerin atamasını kim yapacak? Bu iki lig dışındaki profesyonellere de adalet gerekmez mi?
İngiltere, Almanya Ligi'nde bu işlerin nasıl yapıldığını kopyalayıp-yapıştırdık diyelim. Aslında onu bile yapamadık. Futbol Federasyonu oralarda 3, kulüpler 2 temsilci atıyordu. Yani, "Güç yine bende" diyordu Federasyon... Biz ise bunu tersine çevirip, "3 sizden, 2 bizden" mantığıyla yola koyulduk.
Daha Tahkim Kurulu'nun tarafsızlığını sağlayamadıktan sonra, kuralları tam uygulayamayıp, hakemi, futbolcuyu, temsilciyi, gözlemciyi, kısacası futbol ailesini bir kenara bırakıp, sadece takımları koruduktan sonra, nasıl bir adalet sağlayabiliriz?
Umarım "yeni sistem"in sonu hayırlı olur.
Güneş ve depremzedeler
Şenol Güneş ile Volkan Demirel arasındaki "tokalaşma", "selamlaşma" veya "hesaplaşma", adına her ne derseniz deyin, çok konuşuldu, herkes bir yorum getirdi. Demirel, depremzede takımı için sözler söyleyen Güneş'e tavrını koydu, babası yaşındaki adamın elini bile sıkmadı.
Bu olay Hatay depremiyle anıldı ama, ister misiniz biraz daha gerilere gidelim...
17 Ağustos 1999 Marmara depreminden aylar önce... O büyük felaket sırasında yerle bir olmuş Sakarya'nın güzide ekibi Sakaryaspor, Süper Lig'de zor günler yaşamakta... 28 Kasım 1998'de Trabzonspor'a deplasmanda 2-1 mağlup olan yeşil-siyahlıların başındaki teknik adam, "Artık Sakaryaspor'a verebileceğim bir şey yok" diyerek istifasını ilan eder.
Kim mi bu teknik direktör? Şenol Güneş...
Sakaryaspor Yönetimi, Güneş'in yardımcısı Giray Bulak ile devam etmek ister. Giray Hoca, Şenol Güneş'ten izin alınmasını şart koşmuştur. Üstelik, Şenol Hoca ile Trabzon'daki evlerinin karşı karşıya olduğunu belirterek, eşinin de bu konuda olurunun gerektiğini belirtmiştir.
Bunun üzerine Şenol Güneş ile görüşülür, "Tamam" der, ardından Trabzon'a kadar gidilerek, Giray Bulak'ın eczacı olan eşinden de onay alınır ve Bulak göreve devam eder.
Kötü talih Sakaryaspor'un yakasını bırakmamıştır. Önce takım küme düşer, 1. Lig'e hazırlanırken de 17 Ağustos depremi ortaya çıkar. Yeşil-siyahlıların durumu göz önünde bulundurularak bir sezon dondurulur.
2000-01 sezonuna yeni bir umutla başlamak isteyen takım, bir sezonluk aranın sonrasında futbolcu lisanslarını çıkarmak için Türkiye Futbol Federasyonu'nun kapısını çalar. Ama o da ne; Sakaryaspor'un borcundan dolayı oyunculara lisans verilmemektedir. Böyle bir durumdan bilgisi olmayan yeşil-siyahlılar şaşkındır. Araştırılır, soruşturulur ve gerçek ortaya çıkar. "İstifa" ettiği söylenen Şenol Güneş, TFF üzerinden kalan alacağını istemiş, hem de Tahkim Kurulu onay vermiştir. O günün parasıyla 100 milyon lira yakın bir bedel ödenmezse lisans çıkmayacaktır. Ve, TFF'nin 25'er milyonluk üç taksit halindeki yardımı sonrasında para tamamlanır, Güneş'e verilir ve depremden çıkan Sakaryaspor lige katılır.
Neden bu olayı anlattım?
Güneş ile Demirel arasında yaşanan "deprem" tartışmasına, katkı sağlamak için!
Burada son söz ise Demirel'e... Hiç ama hiç yakışmadı. Ama, kendinden yaşça çok daha büyük olan meslektaşımız Vedat Danacı'ya, "Seni evinden aldırırım" diyenden ne beklenirdi ki...