2024 yılı olimpiyat yılıydı. Biz Türkiye’de neden altın madalya alamadığımızı konuştuk ama asıl mesele, altın madalya değildi. Bir altın madalya alsak sanki Türk sporu mükemmel olacaktı.
Halbuki sorun bambaşka!
Olimpiyatın ardından federasyonlarda başkanlık seçimleri yapıldı. Birçok federasyonda yönetimler değişti. Yeni, taze federasyon başkanları var ama bunlar bazı sorunları halledebilecekler mi? Bunların ne kadarı gerçekten liyakatla seçildi, ne kadarı yukarıdan torpille seçildi?
Tabii ki birçok ismi yakından tanıyoruz. Aralarında geçmişin şampiyonları, geçmişin çok başarılı isimleri var. Projelerini ne kadar gerçekleştirebilecek bu isimler? Bunlar bundan sonraki olimpiyatlarda, ondan sonrasında, daha sonrasında ne kadar başarı getirebilecek bu spor dallarına? Açıkçası bunları hep merak ediyoruz ve bunların yanıtları da sadece yönetimlerin kalitesinde ya da vizyonunda saklı değil. Bunun dışında da yan etkenler var.
Son Paris Olimpiyatları öncesinde çok hikaye duyduk. Bazı başarılı sporcuların fazlasıyla sponsorların işlerine koşturmaktan hazırlık yapamadığı ile ilgili olarak. Bu ne kadar doğru bilmiyorum ama bazı sporcularımızın kendi performanslarının çok altında olduğunu hepimiz gördük.
Bu ciddi bir sorun... Çünkü olimpiyat, sporcuların ulaşabilecekleri yarışabilecekleri en yüksek platform. Bu platformda yarışırken en yüksek formda olmaları, zinde olmaları, en sağlıklı noktada olmaları gerekir. Ancak birçok başarılı sporcumuz, Dünya ve Avrupa şampiyonlukları olan çok büyük başarılara imza atmış sporcularımız hazır değillerdi. Nasıl olur böyle bir şey?
Olimpiyat en çok hazır olmanız gereken noktadır sporda. Bundan sonraki federasyon başkanlarına, bundan sonraki olimpiyatlar için şunu söylemek gerekiyor. Programlarını en doğru şekilde yapmaları ve sadece sponsorları değil aynı zamanda sporcuları da düşünmeleri. Sponsorluk çok önemli bir şey. Bunu kimse yadırgayamaz. Sponsorlar olmadan, o para akışı olmadan her işi devlete bırakarak sporda başarılı olmanız zor. Ancak sponsorların da, size para akıtan şirketlerin de belli sınırları olmalı. Çünkü işin sonunda ana mesele, sporcuların büyük başarılar elde etmesi, olimpiyatlarda madalya alması.
Şunu söyleyenler var. Türkiye’nin olimpiyat oyunlarındaki madalya ortalaması zaten çok yüksek değil. O zaman bunu da “Hani bir altın madalya alsaymışız bu ortalama yaklaşık olarak yakalanmıştı. Başarısız sayılmazdık” diye yorumlarsak çok büyük sıkıntı yaşarız. Çünkü Rusya’nın olmadığı, bakın bunun altını özellikle çiziyorum, Rusya’nın olmadığı bir olimpiyatta çok daha fazla madalya almanız gerekir. Ülkenin büyüklüğü, ülkenin spor geçmişi bunların hepsini düşündüğümüzde Türkiye, potansiyelinin çok çok altında. Yani, “Bizim burada belki toplamda 25-30 madalyalardan bahsetmemiz gerekirdi” diyebilirdik belki.
Parayı doğru yerde kullanmıyorsanız bu imkanları Paris’teki gibi maalesef sonuç hüsran oluyor. 2028 Olimpiyatları’nda başarılı olmanın ya da şöyle diyelim önemli sayıda madalya almanın yolu doğru planlama, doğru hazırlık ve sporcuların doğru zamanda forma girmesi ile mümkün olabilir.