08.01.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Santos’ta başlayıp, New York Cosmos’ta noktaladığı kariyeri boyunca futbol tarihine yön veren, fenomen olup, giydiği 10 numaranın en çok istenen forma olmasını sağlayan adam futbolu öksüz bıraktı.
16 Temmuz 1950 Bauru-Brezilya
“Haydi Dico radyo başına” diye bağırdı babası küçük çocuğa. 10’uncu yaş gününü daha kutlamamış çocuk, heyecanla radyoyu açtı. Spikerin coşkulu anlatımı sanki Maracana’da gibi hissettiriyordu dinleyenlere. Babası da eski bir futbolcuydu. Ah o sakatlıklar olmasa belki şimdi statta birlikte izlerlerdi maçı. Böyle fakir olmazlardı. Dico, Brezilya’nın şampiyonluğundan çok ama çok emindi. Uruguay önünde bir beraberlik bile şampiyonluk anlamına geliyordu. Kafasını bulandıran tek şey babasının Uruguaylı oyuncularla ilgili kullandığı övgü dolu ifadelerdi. Brezilya, golü bulduğunda tüm aile sarmaş dolaş oldu. Dünyanın en iyi takımı, kupayı kazanmak üzereydi. Ne var ki yarım saat sonra evde buz gibi bir hava esiyordu. Uruguay 2-1 kazanmıştı. Dico, futbolun ne kadar acımasız olabileceğini fark etmişti. Erken bir uyarıydı bu.
1958 Santos-Brezilya
Artık adı Pele’ydi. Edson’un adı nasıl bu hale gelmişti? Hem de ailesi ona Dico derken. Bunun altındaki hikayeyi net olarak bilen yok. Pele dahil. Kimi hikayeye göre ‘Bile’ ismindeki futbolcuyla ilgili. Kimi hikayeye göre mahallede top oynadıkları tenekelerin çıkardıkları sesle ilgili. Böyle belki 5-6 hikaye var. Ama önemli olan sonuç. Küçük takımdaki antrenörü Waldemar de Brito, onun elinden tutup Santos’a gittiğinde 15 yaşındaydı. “Size dünya yıldızı getirdim” diye kapıdan girmişti de Brito. Kısa sürede haklı olduğu ortaya çıkmıştı. Bu küçük yıldız bir anda sansasyonel bir futbolcu olmuştu.
Pele yine radyo başındaydı. 1958 Dünya Kupası kadrosu açıklanacaktı. Milli formayı genç yaşta giymiş ve gol atmıştı. Ancak 17 yaşındaki bu çocuk için kupaya gitmek garanti değildi. Radyodan adını duyduğunda kulaklarına inanamıyordu. Kadrodaydı.
1958 İsveç
Sakat gitmişti turnuvaya. Turnuva başlamadan önce yapılan medya gününde tüm yabancı basın Didi gibi, Garrincha gibi yıldızların peşindeydi. Onun yanına sadece bir Türk gazeteci gelmişti. Halit Kıvanç ile yaptığı röportaj, kariyerinde bir ilkti. Bu yüzden de Kıvanç’ı uzun yıllar unutmayacaktı. İlk 2 maçta forma giyemedi Pele. Ne zaman ki sakatlığı iyileşti, futbolcular teknik direktör Vicente Feola’ya baskı yaparak onu ilk 11’e aldırdı. Sovyetler Birliği maçında verdiği bir gol pası ve oynadığı futbol heyecan uyandırdı. Çeyrek finalde Galler’e attığı gol, tarihte yerini aldı. Yarı finalde Fransa karşısında 3 gol birden atıyordu. Genç futbolcularla ilgili tüm rekorlar art arda kırılıyordu onun tarafından. Sırada final vardı. Ev sahibi İsveç ağlarına da 2 gol. Pele dünya yıldızıydı artık. Dünyanın yıldızı...
1962 Şili
Aradan geçen 4 yılda Pele gerçek anlamda bir fenomene dönüşmüştü. Kulübü Santos ile de kıtanın en iyisi olmuşlardı. Avrupa’dan teklif yağıyordu Pele’ye. Brezilya Hükümeti oturdu bir karar aldı. Pele, ülkeye ait bir hazineydi ve yurt dışına transferi kesinlikle yasaktı. Şili’de Dünya Kupası vardı ve artık 21 yaşına gelmiş Pele’nin yapacaklarını tüm dünya görmek istiyordu. Şilililer neredeyse kendi milli takımlarından daha fazla Pele’ye odaklanmışlardı.
Brezilya, grupta ilk maçına Meksika karşısında çıktı. Bir gol ve bir asist Pele’den. 2-0’la başlamıştı Brezilya. Pele’nin golü atarken rakip savunmacıları çaresiz durumda bırakışı unutulmazlar arasına girmişti. İkinci maç, Çekoslovakya karşısındaydı. Pele uzaktan bir şut atmak isterken bir acı hissetti. Sekmeye başladı. Hemen sağlık ekibi sahadaydı. Kısa süre sonra sakatlığın ciddiyeti anlaşıldı. Pele dışarıdaydı. İlerleyen günlerde genç futbolcu için, aslında sadece onun için değil tüm futbolseverler için, korkunç bir haber geldi. Pele, turnuvaya devam edemeyecekti. Onun yerine oynayan genç Amarildo iyi performans ortaya koydu. Garrincha’nın liderliğinde Brezilya arka arkaya ikinci kez dünyanın en iyisi oldu. Pele, ülkesi için mutluydu ama sahada olmamak ona fena koymuştu açıkçası.
1966 İngiltere
Pele üçüncü kez bir Dünya Kupası’na gidiyordu. Hem de futbolun beşiği İngiltere’ye. Takımda ilerlemiş yaşlarda yıldızlar da vardı gençler de. İyi bir karma gibi görünüyordu. Sert ve sevimsiz Bulgar takımına harika bir frikik golü attı. 3 Dünya Kupası’nda birden gol atan ilk futbolcu unvanını da elde etti böylece. Ne var ki futbol artık eskisinden farklı oynanıyordu. Oyununa karşılık veremediğiniz takımlara karşı yöntem tekme atmaktı. Hakemler de buna hoşgörü gösterince Pele gibi yıldızların işi zorlaşıyordu. Nitekim Bulgar savunmacıların sert faulleri Pele’yi sakatladı. Macaristan ile oynanan maçta sahada değildi. Brezilya, o maçı kaybedince işler formdaki Portekiz ile oynanacak maça kalmıştı.
Eusebio ve Coluna gibi yıldızlarıyla göz dolduran Portekiz’in Pele formülü ne yazık ki Bulgaristan’dan farklı değildi. Tekme, tekme, tekme. Hele Morais’in bir faulü vardı ki tribündekilerin içi acıdı. Brezilya, iki şampiyonluğun ardından eleniyordu kupadan. Pele’nin gözyaşları, Portekizlilerin ona sarılarak teselli edişleri akıllarda kaldı. Ama asıl akılda kalan 26 yaşındaki Pele’nin şu sözleriydi: “Bir daha Dünya Kupası’nda oynamayacağım”.
1970 Meksika
Dünya Kupası eleme maçları sırasında Pele, milli takıma çağırıldı. Bunu önce reddetti Pele. Sözü vardı. Kupada oynamayacaktı. Dönem cunta dönemiydi ve bu tür iddialı lafların anlamı yoktu. Nitekim Pele döndü ve 6 eleme maçında forma giydi. Brezilya finallere gidiyordu ve 29 yaşındaki Pele, bu kez takımın ağabeyiydi.
Brezilya, işe Çekoslovakya’yı 4-1 yenerek başladı. Pele 1 gol attı. Ama asıl atamadığı konuşuldu. Kalesinden çıktığını gördüğü Viktor’u orta sahanın gerisinden avlamaya çalıştı. Top az farkla dışarı gitti. İkinci maçta rakip son şampiyon İngiltere’ydi. Bu maçta da kaleci Banks’in onun kafasını kurtarışı birçokları tarafından yüzyılın kurtarışı olarak ilan edildi. Bu harika maçın tek golünde Jairzinho’nun imzası vardı. Ama pas tabii ki Pele’dendi. Romanya önünde de Pele’den 2 gol geldi. Brezilya, Tostao, Gerson, Rivelino, Jairzinho ve Pele ile gerçek anlamda Güzel Oyun’u oynuyordu.Çeyrek finalde eski dost Didi yönetimindeki Peru ve yarı finalde 1950’nin rövanşında Uruguay alt edildi.
Finalde rakip İtalya’ydı. Daha maçın başlarında Pele’nin Burgnich’in üzerinden vurduğu kafa ağlarla buluştu. Jairzinho ve Carlos Alberto’nun gollerine asist yapan Pele 4-1’lik galibiyetin mimarıydı. Turnuvanın en iyi futbolcusu seçilen Pele’yi en iyi anlatan İtalyan savunma oyuncusu Burgnich’ti, “Maçtan önce kendi kendime korkma dedim. O da senin gibi etten kemikten bir adam. Ama yanılmışım”.
1975 New York-ABD
Pele 1974 yılında Santos formasıyla futbolu bırakmıştı. Arada bir gösteri maçlarına çıkıyordu. Ama bir gün kapısı çalındı. ABD’de futbolu kalkındırmaya çalışıyorlardı. Bunu yapmaya çalışanların başında da Ertegün ailesi vardı. Kurdukları New York Cosmos ortalığı sallıyordu. Dünya futbolunun büyük yıldızları belli bir yaştan sonra ABD’ye akın etmeye başlamıştı. Pele, teklifi kabul etti ve kendisini New York’ta buldu.
1 Ekim 1977 New York-ABD
Pele’nin son resmi maçı. 1950 Dünya Kupası finalini radyodan gözyaşlarıyla dinleyen çocuktan dünya yıldızı noktasına geçen yıllar. New York Cosmos ile Pele ile özdeşleşen Santos karşı karşıya geliyor. Maçın skoru da önemli değil kimlerin gol attığı da. Önemli olan futbol tarihine yön veren, giydiği 10 numaranın en çok istenen numara olmasını sağlayan adamın bu sporu öksüz bırakışı. Muhammed Ali’nin de izlediği maç sonrasında Pele artık herhangi bir adamdı.