08.05.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Koskoca Kayzer’in yanında eğilmeden bükülmeden konuşuyordu. Karşısındaki zor beğenen adamın arada bir de olsa onun söylediklerini kafasıyla onaylaması gurur vericiydi doğrusu. Oynatmaya çalıştığı futbol gibi heyecanlı bir adamdı. Bunu da ekrana yansıtınca bir anda seyirciyi ekrana çekmişti. Teknik adamlık yerine bu işe mi ağırlık vermeliydi? Tabii ki hayır. O, dünyanın en iyi teknik direktörü olacaktı.
Jurgen Klopp, Almanya’da düzenlenen Dünya Kupası sırasında televizyonda hem de Franz Beckenbauer ile bile yorum yaptığında 39 yaşındaydı. Futbolu bırakıp Mainz’ı çalıştırmaya başlayalı sadece 5 yıl olmuştu. Mainz’ı birinci lige çıkarmıştı. Hatta Dünya Kupası öncesi sezon UEFA Kupası’nda mücadele etmişlerdi.
Santrfor başlayıp sağ bekte bitirdiği futbol kariyeri boyunca oyuncu kalitesinden çok, saha içinde teknik adamların sağ kolu olarak tanındı. Wolfgang Frank, sadece hocası değil rol modeli oldu. Futbol oynarken geleceği planlanmış adamlardandı. Nitekim 34 yaşında futbolu bırakıp Mainz’ı başına geçti. 2 yılda takımı üst lige taşıdı. Mainz’ın peri masalı 2007’de küme düşmeyle sonuçlandı. İkinci Lig’de ilk sezon istenen gelmeyince Klopp da istifa etti.
Düşünün, Türkiye’de olsa çöp ilan edilecek bir teknik adamı koşa koşa isteyen bir takım vardı. 11 yıl öncesinin Şampiyonlar Ligi şampiyonu, 90’larda Bayern Münih’in belalısı Borussia Dortmund. Gencecik bir kadroyla kendi deyimiyle, “heavy metal” futbol oynuyorlardı. Başarı üçüncü sezon geldi. Klopp, rakibi Bayern’in neredeyse sonsuz kaynaklarını alaşağı ederek şampiyonluğu Dortmund’a getiriyordu. O sezon başında, takıma gelen 22 yaşındaki Lewandowski, 16 gol atan Barrios’un gölgesinde kalsa da sinyalleri vermeye başlamıştı. Götze, Nuri Şahin, Subotic, Hummels, Blaszczykowski, Bender, Kagawa, Grosskreutz gibi isimler bir anda tüm Almanya’nın (Münih hariç) sevgilisi olmuştu.
Klopp ve öğrencileri bununla kalmadılar. 2011- 2012 sezonunda da Bayern’i sollayarak şampiyonluğu elde ettiler. Hem de Bundesliga puan rekorunu kırarak... Düşünün ligin ikinci yarısında sadece 4 puan kaybetmiştiler. Sonraki sezon şampiyonluk değil ama Şampiyonlar Ligi finali geldi. Finalden kısa süre önce takımın yıldızı Götze’nin Bayern ile anlaştığı kamuoyuna yansıdı. Takımın ritmi bozulabilirdi. Ve Şampiyonlar Ligi finalinde rakip Bayern’di. Klopp’un sahneye sürdüğü yeni genç yıldız İlkay Gündoğan, penaltıdan bir gol atsa da, 89’da Robben’in golü, maçı ve kupayı Bayern’e verdi.
İşler 2014 sonunda Lewandowski’nin de Bayern’e gitmesiyle zorlaştı. 2015’te Klopp, “Bu takımın doğru teknik adama ihtiyacı var” diyerek sezon bitiminde istifa etti. Halbuki 2018’e kadar sözleşmesi vardı.
2015-2016 sezonuna evinde dinlenerek girdi Klopp. Ne var ki kader, fazla dinlenmesine izin vermeyecekti. Ekim ayında Brendan Rodgers’tan boşalan Liverpool menajerliğine getirildi Alman teknik adam. Daha ilk basın toplantısında etkiledi herkesi. Mourinho’nun o ünlü “Özel biri” benzetmesine, “Ben, normal biriyim” karşılığını vererek hazırcevaplığını gösterdi. Ama yıllardır başarıya hasret kalan Liverpool’un bundan daha fazlasına ihtiyacı vardı.
O sezon ilgi ancak sekizinci sırada bitirebildiler. Lig Kupası finalini Pellegrini yönetimindeki Manchester City’ye penaltılarla kaybettiler. UEFA Avrupa Ligi finalinde ise Sevilla’ya 3-1 kaybettiler. Klopp’un ortaya bir takım çıkarabilmesi için zamana ihtiyacı vardı.
Savunma hatalarıyla kabus gibi başlayan 2017- 2018 sezonunun ara transfer döneminde tarihi bir hamle yaptı Liverpool. Hollandalı Virgil Van Dijk, takıma katıldı. Bunun semeresini Şampiyonlar Ligi’nde gördüler. Finalde rakip Real Madrid’di. Ancak Ramos’un Salah’ı sakatlaması (kırmızı kart görmeden tabii ki) ve kaleci Karius’un yediği birbirinden hatalı goller, kupayı İspanya’ya götürdü. Sağ bekte Alexander Arnold ve sol bekte Robertson ile harika bir kanat organizasyonu yakalayan Klopp, 2018-2019 sezonunda taraftarı büyüleyen bir futbol oynatmaya başladı. Pep Guardiola’nın Manchester City’si ile amansız bir yarışa girdiler. 97 puan toplamlarına rağmen şampiyon olamamaları bu rekabeti anlatıyor herhalde. Ama sezon sonunda Şampiyonlar Ligi geldi. Finalde rakip Tottenham’dı. Ama maç başında gelen golle rahatlayan Klopp ve öğrencileri 2-0 kazanıp kupaya uzandı. Klopp’un önünde hala önemli bir hedef vardı. En son 1990’da şampiyonluk gören Liverpool artık sabırsızdı. Harika bir sezon başlangıcı ve ardından büyük puan farkı. Liverpool tam gün sayarken pandemi belası geldi çattı. Bir galibiyete ihtiyaç vardı ama herkes eve kapanmıştı. İngiliz futbolunu yönetenler, yaz aylarında boş tribünler önünde lige devam etme kararı aldı. Ve Liverpool 30 yıl beklediği şampiyonluğu kazandı. O zamandan beri Liverpool taraftarı şu şarkıyı söylüyor, “Çok memnunum çünkü Jurgen bir kırmızı”. Haklılar, çünkü bu yıl 4 kupa birden alabilirler. Haklılar, çünkü Pep Guardiola ile birlikte dünyanın en iyi iki teknik direktöründen biri Klopp. Haklılar, çünkü oynattığı futbolla taraflı-tarafsız herkesin sempatisini kazandılar