Oyun arzusu, gol ihtirası, adanmışlık, taraftarı mutlu edecek seviyedeydi. Ancak bu kadrosunun seviyesinin çok altında akılcılık vardı
Fenerbahçe için geçen hafta Diyarbakır maçında yazdığım her şeyi tekrarlayabilirim. Neredeyse hiç farkı olmayan bir oyundu. Müthiş bir arzu ve kazanma isteği, sürekli topa sahip olup hızlı bir şekilde oynama çabası...
Enerjisinin sonuna kadar topu ileride tutmaya çalışan bir ekip. Bunun üzerine özellikle ilk yarıda hızlı ve efektif geri dönebilen, rakibin baskın yapmasına izin veremeyen bir savunma anlayışı. Oyunu iki yönlü görebilen bir takım...
Olumlu yönler aynı. Ama oyunu ve skoru sıkıştıran da...
Fenerbahçe oyunun enini açabildiği, rakip savunmayı genişlemeye mecbur ettiği her an pozisyon buldu. Gole yaklaştı ve golü de böyle buldu. Ancak bunu yeterli sıklıkla, süreklilikle ve iki yönlü olarak yapamadı. Sadece sol taraflarından Santos ve Özer’i işletebildiler. Topuz ve Gökhan çizgiye neredeyse hiç inemedi sürekli göbeğe dönerek ya da erken orta yaparak Manisa’nın işini kolaylaştırdı. Sonuç olarak Manisaspor çoğunlukla ceza sahası önüne yığılarak kolaylıkla rakibini durdurabildi.
Yani, geçen hafta olduğu gibi oyun arzusu, gol ihtirası, adanmışlık vs. her şey taraftarı mutlu edecek seviyedeydi. Ancak bu kadronun seviyesinin çok altında bir akıl ve esneklikle sahadaydılar.
Sürekli rakibin en güçlü olduğu noktaya saldırmaya çalışmanın sonucu şu oldu: Gittikçe yoruldular ve çaresizlik duygusuna kapıldılar. Asıl önemlisi moral üstünlük Manisa’ya geçti. İleri çıktıkları ilk akında golü de bulunca dirençleri daha da arttı.
İkinci yarıda Fenerbahçe’nin sürekli savunmanın göbeğindeki çarpmalarının arasında oyun çok da durunca sarı - lacivertlilerin pozisyon sürekliliği de azaldı. Manisa da en az Fenerbahçe kadar şans bulabildi.
İyi oynarken bu kadar çaresiz kalmak sarı-lacivertlileri gittikçe daha fazla sıkıştırıp daha fazla risk almaya yönlendirdi. Ama bunu asla akılla yapamadılar. Hep aynı duvara çarptılar.
Uzatmalarda olan ise şu. Akıl Manisa’yı öne geçirdi. Arzu Fenerbahçe’ye beraberliği getirdi.
Daum için çözülmesi gereken ikilem işte bu. Arzu tamam da ya akıl?