İnsanın kalbini zorlayan şahane bir maç seyrettik. Harika iki kaleci ve onlarla bağlantılı bağlantısız kaçan inanılmaz goller. Keita, Jo, Ömer, Sercan, Volkan, Baros ve Ergic’le... Şampiyonlara layık bir kutlamayı ve sonsuz saygıyı hak ediyorlar.
İki takım da yüksek hücum süratlerine güvenen bir anlayışla sahadaydı.
Galatasaray nispeten daha organize bir sürate sahipti.
Bursaspor daha süratli bir sürate.
Galatasaray özellikle ilk yarıda Baros’u serbest adam olarak bırakabildi. Ondan ekstra işler istedi. Bursa ise Sercan’ı oyunun merkezi yaptı. Genç oyuncunun bunun altından kalkabildiğini söylemek güç.
Koordinasyonsuzdu. Hızını kontrol edemiyor, hatta kendi hızından başı dönüyor gibiydi. Çoğunlukla ya ofsaytta kaldı ya auta çıktı. 5 girişimden biri tehlikeli olabildi. 2.20 boyunda, ama zıplayamayan bir basketbolcu gibiydi yani... Tehlikeli, ama o kadar da değil. Ben onun yerinde olsam bu yaz tatil yapmadan çalışırım. Öğrenecek ve onu büyük yıldız yapacak çok şey var. Bunu geçen yaz yapmış olsa Bursa çoktan kupayı müzesine koymuştu.
Bu yapıda Batalla ve Turgay’sız top tutmakta zorluk çektiler. Turgay oyunun merkezinde olduğunda daha yavaş oluyorlar belki, ama daha kontrollü ve tehlikeli oldukları kesin. Zaten oyuna girince fark da görüldü. O yoksa ve orta saha beş kişiyse muhtemelen Ertuğrul Sağlam’ın beraberliği de bir seçenek olarak görmesinden. Bir kontrayla rakibi yıkma şansını da koruyarak tabii. Ya da çözümü sona saklamasından. Bursa’nın beşli orta sahası sadece Ergic’i işin içine kattığı zaman hücumda etkili olabildi. Sahada taktik bilgisi en yüksek oyuncu Neill ve Zapo’yla birlikte oydu. Bunun dışında bu beşli sadece defansif duvar katkısıyla övülebilir.
Ozan için Ergic’le aynı şeyi söylemek mümkün değil. Sezonun en flaş oyuncusu oyunun iki yönünde de bu seneki standardının çok gerisindeydi. Ama yine de ona ‘Yeterince çalışmadın’ diyemeyiz.
Galatasaray’ın özellikle ikinci yarıda, iki kanadı da kullanıp baskıyı kurduğunda cansiperane bir oyunu da bu duvara katarak, ev sahibini durdurdular. Çok etkin, sezon başını andıran bir hücumdu, ama sonu gelmedi.
Tempo gittikçe yükselirken gelen 2 kırmızı kart ise her şeyi değiştirdi. Heyecan devam etse de tempo düştü. Harika maç o kadar da harika bitmedi. Hem seyirci hem de iki taraf için.
Not: Hakemlerin tüm psikolojisini bozmanın sonuçlarını geçen haftadan sonra dün de gördük. Bu kez kötü niyetli olanlar geçen haftanın tersine oyuncular değil, dışardan gazel okuyanlardı. Ben hayatımda ilk kez hücum eden takımın oyuncusunun duran top itişmesinde kart gördüğüne şahit oldum.