Nihayet 3. maçta çok iyi bir takım izledik. Güney Kore, ortalama bir kulüp takımı temposu, yapısı ve pas trafiğiyle bu kupanın da sürprizlerinden biri olabileceğini gösterdi. Bu yapı içinde efsanevi Leverkusen ve E. Frankfurtlu babasının yolundan giden Du-Ri Cha, ManU’nun en iyi oyuncularından Park ve soyaddaşı/ hücum ekürisi Çu Yong Park’la farklı bir ekiple karşı karşıyayız.
Fizik dezavantajlarını özellikle ilk 70 dakikada takım süratiyle tamamen ortadan kaldırmayı başardılar. Yunanistan’ı ceza sahasına yaklaştırmadan duran toplarda rakibin fizik avantajından doğabilecek sıkıntıları tamamen ortadan kaldırdılar.
İlk yarıda verilmeyen bir penaltı ve gole giderken yanlış bir kararla kesilen gollük akınlarını da unutmamak lazım.
Sadece 2-0’dan sonra geriye kapanıp kontraya yattıklarında fizik dezavantajları ortaya çıktı. Bu anlarda Yunanistan’ın atıl oyununa müteşekkir olmaları lazım. Bu tip bir oyunda bir ‘tık’ iyi bir rakip onları sıkıntıya sokabilir. Bunun dışında hiçbir eksiği olmayan tota bir takımdılar. Ve 3. maç itibarıyla 6 takım arasında en iyi onlar.
Yunanistan’sa... Eğer bu gruptan çıkarsa şampiyon da olabilir. Çünkü Nijerya ve Arjantin karşısısında -2 gol averajına rağmen bir geri dönüş yapmak zor olacak. Rehhagel’in 2004’de ortaya koyduğu defansif devrimi tekrarlayabilecek ne bir takım yapısı ne de Zagorakis- Karagounis ikilisinin teknik liderliği var. Rakip için son derece sinir bozucu bir çözümsüz savunmaydı o kompakt savunma. Bugünse durum belli ki farklı. Milli takımdan çok karma gibiydiler.