Hakemler
Futbol artık başka bir oyun...
Futbol kurallarını yorumlama işi tamamen değişiyor. G.Afrika’da en çok dikkat çeken bu.
Hep söylenen bu kez gerçek oldu. Artık gerçekten sıfır tolerans var. Çalınan fauller, verilen kartlar bir şeyin altını çiziyor. “Fiziksel temas sadece topa dokunma niyeti ve başarısı varsa kabul edilebilir.” Hakemin yorumunun değeri çok alt seviyelere çekilmiş. Bu gösterilen hemen hemen bütün kartlarda bir şaşkınlık yaratıyor. Ama herkes de biliyor ki itiraz edecek bir şey yok. Dünyanın en güvenliksiz ülkesinde artık en yüksek güvenlikli futbol oynanıyor. Bu futbolun son 20 yılda yaşadığı en büyük değişiklik. Hem de kurallar değişmeden...
Huzursuzluğun melodisi...
Güney Afrika huzuru tanımayan bir ülke olduğu için mi bu alet icat edilmiş!.. Yoksa bu aletin ülkenin huzursuz bir yer olmasının sebeplerinden biri mi bu?
Siz de benim gibi yapıp her maçı başından sonuna takip ederseniz bu huzursuzluğa alışıyorsunuz. Tren rayının yanında uyumak gibi. Artık rahatsız etmiyor. Doğrusu rahatsız olduğunuzu anlamıyor oluyorsunuz.
Üst üste 3 maçtan 2 gün alışmaya yeter...
Jabulani
Bunun adı topsa biz onca yıl neyle oynadık...
Herkes kaleciler için ne kadar zorluk yarattığından bahsediyor. Ama hepsi o değil. Pas üstatları istedikleri kritik pasları atamıyor. Arkaya sarkanlar aşırtma pasları yakalayamıyor. Top civalı gibi...
Sayı fetişizminin sonucu bu. Sanki gol kendisinden oluyormuş gibi. Şık bir pas olmadan futbolun ne keyfi var. Eğer bugüne kadar harika bir verkaç, mükemmel bir çalım, efsanevi bir dalış izleyemediysek, virtüözlerin Jabulani’ye hazır olmayışından. Yani sorun sadece kalecilerin değil. Evet, her büyük kupada bir yeni top krizi yaşanır. Ama sanırım bu sefer durum biraz farklı. Alışana kadar grup maçları bitecek.
Güvenlik
Retro-güvenlik...
Televizyonda görmüşsünüzdür. Elinde bira şişeleriyle maç izleyenler, saha kenarında dans edenler, direkler tırmananlar. Endüstriyel futbolun tektipleştirdiği seyirciye eski günleri hatırlatan bir özgürlük dünyası Güney Afrika.
Güzel bir nostalji. Ama ilk Afrikalı elendiğinde olabilecekler beni endişlendirmiyor değil. Bir de İspanya maçında Jimmy Jump sahneye çıkıp Afrikalılara ‘sahaya inmek serbest’ mesajını verirse... Düşünmek dahi istemiyorum.
İngiltere
Capello bile
değiştiremediyse...
İngilizlerin oyunu hiç değişmiyor. Lampar’a ve Gerrard’dan başka özellikler sahip bir orta oyuncusuna ihtiyaç var. Kalecileri kötü. Savunmaları Rio’suz. Ama daha kötüsü şu: Capello’nun değiştiremediği bir takım olmak... Bu çok acıklı işte. Herkes açısından...
Eğer buradan, bu oyunla bir kupa çıkarırlarsa inanılmaz olacak. Umudum hiç yok...
Eğer çıkaramazlarsa tek yol kalıyor... Başka ülke alt yapısından gelme oyuncu devşirmek...
Löw
Alman icadı
Sahada 3 santrfor özellikli oyuncu var. Podolski ve Müller iki kanatta. İki kanat beki sürekli çıkıyor. Mesut yarı santrfor. Khedira sürekli ceza sahasında. Ballack’sızken ve 25 yaş ortalamasıyla bu kadar cüretkâr olmak büyük iş. Löw şu ana kadar yeni bir şey öneren tek adam. Hızla top çeviriyorlar. Neredeyse bir kulüp takımı gibi. Hem de Avustralya gibi sert bir savunma takımına karşı... Almanlar heyecan verici.
Fransa
Ağır aksak...
Santrforları yokken şampiyon olmuşlardı. Şimdi santrfor bolluğunda kaleye gidemiyorlar. Çok ağır top çeviriyolar. Kağnı sürati. Domenech’in en büyük günahı bu. En hızlı ligden en yavaş oyun, hem de yurtdışından Bayern, Arsenal ve Barça’dan gelen oyunculara rağmen. İşte bu olacak iş değil. Dünyanın potansiyel olarak en hızlı takımı en yavaş oyunu oynuyor.
Bir de topa alışırlarsa
Messi ve Higuain topa alışana kadar bir kazaya kurban gitmezlerse işin sonunu görebilirler. Her hattıyla çok sağlam bir takım oldukları belli. Hiç beğenilmedikleri maçta 6 net pozisyona girdiler.
Mesut Özil
Yürek yarası...
Maç yazısında da değindim ya, yeni Zidane olabilir. Zidane onun yaşındayken onun yarısı değildi. Çok büyük bir potansiyel. Löw de büyük şansı. İspanya’yı tercih ederse dünyanın en iyilerinden biri olabilir. İngiltere ve İtalya’nın fizik liginden kaçmalı. Zaten genel Alman politikasının değişmesiyle işimiz zorlaşmıştı. Onun başarısı gurbetçi gençleri almamız konusunda daha büyük zorluklar yaratacak.
Biz orada olsaydık
İlk maç krizi
Kupa’daki kaliteyi beğenmeyenler ‘Ah biz orada olsaydık’ diyor. 2002 ve 2008’deki açılış maçlarımızı hatırlatırım. Dökülmüştük. Dolayısıyla daha işin başı. Top yeni, iklim yeni, rakım farklılık gösteriyor. Alışmalarını bekleyin. Çok daha iyi olacak. Ve biz olsaydık da çok başka bir şey olmazdı.