Kalelerine vurdurdukları ilk şutta 2-0 yenik duruma düştüler. Bu G. Kore’nin, Arjantin’in tüm gol kanallarını tıkayan harika savunmasına rağmen büyük bir şanssızlık olarak değerlendirilebilir. Ya da Arjantin’in büyük başarısı olarak.
Çünkü ilk maçın ilk düdüğünün ardından 120 dakikada 3 duran top golü bulabilmek bir iştir. Evet onlar da birçok favori gibi kendilerinden beklenen oyunu sergileyemiyorlar. Ama en azından İspanya ve İngiltere’nin yapamadığını fazlasıyla yapıyorlar. Dünya Kupaları’nda çok iyi oynayıp, elenen çok takım gördük. İyi oynamamasına rağmen kısa yolları beceren birçoğunun şampiyonluğunu da.
Arjantin’in Tevez, Higuain ve Messi gibi rüya forvetlerine rağmen yedekteki Aguero ve Milito’yu da ekleyelim beklenen kaliteye çıkamayışının temel nedeni, bütünlük sağlamaktaki sıkıntıları. Oyun dengede gittiği sürece, Di Maria, Maxi Rodriguez ve Mascherano’nun onları bütünleyememesi büyük sorun. Bu tip bir 4-3-3’de arkadaki üçlü ve kanat savunmacılarının, öndeki 3’lüyü pas hızı ve metodu açısından tamlaması şart. Aksi halde elinizde Messi de olsa onu yalnız bırakmış oluyorsunuz. Ama futbol yaklaşık 40 yıldır tek başına oynanmıyor.
Hele de G. Kore gibi “takım adama” savunma yapan adanmış, sert ve dayanıklı bir rakibiniz varsa.
G. Kore 75’de iyice risk almaya başlayana kadar Arjantin’in canını böyle sıktı işte. Ve risk almaya karar verdiği anda da cezalandırıldı. Arjantin orta sahası rahat hareket etmeye başladı. Öndeki üçlü sıkça boşa çıktı. Ve Messi Messiliğini, Higuain de gol koklayıcısı olduğunu gösterdi.
Sonuç olarak, bu skora rağmen G. Kore gruptan çıkmazsa yazık olur. Arjantin de 2 viteste böyle kazanırken finali göremezse...