Fenerbahçe’nin teknik patronu; cesareti, performans kriterleri, bilimsel antrenman teknikleri ve maç analizleriyle ilk yılında farkını gösterdi. Yanal’ın şampiyonluk için
çizdiği rotadan hiç çıkmayan sarı-lacivertli futbolcular, Avrupa’ya gidemeyecek olmalarına rağmen her maçta sahaya karakter koyarak büyük bir alkışı hak etti
Süper Lig’de 29. hafta da geride kaldı ve “şampiyon” büyük ölçüde belli oldu. Fenerbahçe hafta sonu derbide Beşiktaş’ı yenmeyi başarırsa bitime dört hafta kala mutlu sona ulaşacak ve “lig tarihinin en hızlı şampiyonu” unvanını elde edecek. Şampiyonluk, Atatürk Olimpiyat Stadı’nda gelmezse sarı-lacivertli takım, Kadıköy’de oynayacağı Ç.Rize sınavına tur için çıkacak.
Özetle bitime daha 5 hafta var ama şampiyon belli, ikinci aranıyor ligimizde...
Peki sezona kabus gibi bir başlangıç yapan Fenerbahçe bu noktaya nasıl geldi? Bir yıllık sözleşme yapılan, bıçak sırtındaki Teknik Direktör Ersun Yanal uzun yıllar sonra kavuştuğu sarı-lacivertlileri hangi psikolojik yöntemleri, hangi futbol doğrularını uygulayarak ligin zirvesine yükseltti?
Fenerbahçe, 2-0’dan 3-2 kaybettiği Torku Konya maçının ardından Arsenal’e 2-0 mağlup olarak Şampiyonlar Ligi’ne play-off turunda veda etmişti. Avrupa Ligi’ne devam etme hakkına sahipti ancak CAS, UEFA Disiplin Kurulu’nun verdiği cezayı onadığı için Avrupa defteri 2 yıllığına kapanıyordu.
Tökezledİ ama düşmedİ
İçeride ve dışarıda üst üste darbeler yiyen Fenerbahçe’nin yokuş aşağı yuvarlanabileceği iddiaları ortaya atılırken Ersun Yanal futbol takımının lideri olarak masaya yumruğunu vurdu. Konya maçından sonra bireysel performans kriterlerini yerine getiremeyen takımın yıldızı Sow’u üst üste
3 karşılaşmada kadroya bile almadı. Sow üzerinden bütün takıma, “İsmi ne olursa olsun benim istediklerimi yapmayan bu takımda oynayamaz” mesajını gönderen Yanal, 2. hafta kazandıkları Eskişehir maçının ardından, “Biz bu sene şampiyon olacağız” dedi. Bu psikolojik hamleyle ezeli rakiplere çok net ifadelerle meydan okurken, oyuncularını da şampiyonluk hedefine kilitliyordu.
Sezonun ilk yarısında 51 puanın 41’ini alan Fenerbahçe, en yakın rakibi Galatasaray’ın 8 puan önünde, “kış şampiyonu” olmuştu. Beşiktaş’la puan farkı ise 9’du.
Ligin ikinci yarısına kötü başlayıp Eskişehir ve Sivas deplasmanlarından eli boş dönen sarı-lacivertli takım, 22. hafta Elazığ’da 2 puan daha bıraktı. Puan farkı Galatasaray’la 4’e, Beşiktaş’la 6’ya düştü.
Florya’dan ve TT Arena’dan sık sık, “Mayıslar bizimdir. Puan farkı 4 değil, 1” mesajları gelirken, Ersun Yanal, sihirli bir hal almaya başlayan, “Biz şampiyon olacağız” iddiasını üstüne basa basa tekrarlıyordu.
Ardından Fenerbahçe 5 maçlık galibiyet serisi yakaladı. Galatasaray ve Beşiktaş ise bu süreçte üst üste kayıplar yaşadı, kapanacağı ileri sürülen farklar 12 ve 13’e çıktı.
Hİç takvİye yapılmadı
Bu görkemli tablonun en büyük mimarı hiç şüphesiz Ersun Yanal’dır. Tecrübeli hoca; cesur futbol karakteri, performans kriterleri, bilimsel antrenman teknikleri ve teknoloji destekli maç analizleriyle henüz ilk sezonunda farkını gösterdi. Ayrıca hatırlatmakta yarar var, Yanal göreve geldiğinde Aykut Kocaman’ın verdiği liste doğrultusunda transfer büyük ölçüde bitmişti. Üstelik Fenerbahçe devre arasında takviye yapmazken, Yobo’yu kiraladı, Semih’le de yollarını ayırdı. Buna karşılık Galatasaray ara transferde 4’ü yabancı 9 yeni oyuncu aldı. Beşiktaş da 2 yabancıyla kadrosunu güçlendirdi.
Ersun Yanal’ın şampiyonluk için çizdiği rotadan hiç çıkmayan sarı-lacivertli futbolcular da önümüzdeki sezon Avrupa’ya gidemeyecek olmalarına rağmen hemen her maçta sahaya karakter koyarak büyük bir alkışı hak etti. Yönetimin, teknik heyet ve takıma olan desteği kesilmedi, taraftarların inancı da her geçen hafta katlandı.
Fenerbahçe son 5 haftada dünya futbol tarihine geçecek bir mucize yaşanmazsa 2013-2014 sezonunun şampiyonudur. Neticede bir kez daha hak yerini buluyor, zafer yine inananların oluyor...
KİMSE MASUM DEĞİL
Roberto Mancini 6 aylık süreçte Galatasaray’a hiçbir şey vermedi. İtalyan hoca yönetiminde başta Selçuk İnan olmak üzere oyuncuların neredeyse tamamı geriye gitti. Ara transferde yapılan inanılmaz hatalar kulüpteki plansızlığı gözler önüne serdi.
Guardiola, Mourinho ve Ancelotti’yi bir kenara koyarsak, yıllık 4.5 milyon euroluk geliriyle Avrupa futbolunun en fazla kazanan teknik adamlarından biri Roberto Mancini. Tıpkı 2001’de Fiorentina’da olduğu gibi Fatih Terim’den teslim aldığı bayrağı daha yukarılara taşımak için geldi Galatasaray’a ama geride kalan 6 aylık dönemde sarı-kırmızılı takıma hiçbir katkı yapamadı, herkesi şaşırttı.
Galatasaray, İtalyan hoca yönetiminde ilk olarak, kazanmaya odaklı, ofansif futbol karakterini kaybetti. Rakip veya şehir fark etmeksizin kendi oyun felsefesini sahaya yansıtan ve kaybetmekten asla korkmayan sarı-kırmızılı takım gitti, öncelikle iyi savunma yapmaya çalışan ve yapamayan bir Galatasaray geldi.
Saha içine gönderilen taktik mektuplarına, her maçta değişen kadrolara, uzatmalarda 30 saniye kazanmak için (!) yapılan, bazen de yapılamayan oyuncu değişikliklerine ilk kez Mancini sayesinde şahit olduk. Antalya’da mağlup durumdayken, Karabük ve Chelsea maçlarında oyun berabere sürerken Didier Drogba gibi bir golcünün kenara alınmasını herkes gibi hayretler içinde izledik. Galatasaray’ın tek şut atamadan maç bitirdiğini ilk kez İtalyan hoca ile gördük.
Sarı-kırmızılı takım, Mancini göreve geldikten sonra deplasmanda oynadığı 12 lig maçında tam 23 puan kaybetti. 2 galibiyete karşılık, 3 yenilgi ve 7 beraberlik alındı. Bu korkunç tablo şampiyonluğun kaçmasında başrolü oynadı.
Mancini döneminde hiçbir futbolcu vitrine çıkamadı. Melo ve Telles dışında takımın tamamı geriye gitti. Ligin en değerli orta sahası Selçuk İnan’ın futbolu dibe vurdu, Burak Yılmaz ve Umut Bulut sıradanlaştı, Drogba’nın takımla bağları koptu, dünyanın en yetenekli 10 numaralarından Sneijder sol kanada mahkum edildi.
Yönetimin yanlışlarına gelince...
Görülmemiş biçimde ara transferde 4’ü yabancı, 5’i yerli tam 9 futbolcu alındı ama Telles dışında hiçbiri beklenen katkıyı yapamadı. Cezalı Hakan Balta, sakat Chedjou ve hiçbir problemi olmamasına rağmen (Melo ile tartışması dışında!) İstanbul’da bırakılan Gökhan Zan’ın yokluğunda Sivas’ta yeni transfer Burdisso 90 dakika kulübede oturdu. Şampiyonlar Ligi kadrosuna
yazılan Arjantinli, 19 yaşındaki
Koray Günter’in bile gerisindeyse neden transfer edildi?
Eboue ve Sabri takımdayken, Salih Dursun ile Veysel Sarı’nın 3. ve 4. sağ bekler olarak, ciddi paralar harcanarak alınması nasıl açıklanabilir? Bir kulüp, yabancı oyuncu sayısı seneye azalacak olmasına rağmen aynı sezonda 3 tane
yabancı sağ kanat transferi yapar mı? Eldeki iki sol kanat oyuncusunun da gönderilmesine ne demeli peki! Riera üste para verilerek
yollandı, Amrabat ise Malaga’ya gitti, kendine geldi.
Netice mi? Şampiyonlar Ligi bitti, şampiyonluk gitti, ikincilik şüpheli, kupa da zor gibi... Her şeye rağmen ikincilik elde edilir, kupa da gelirse hem Mancini hem yönetim bu sezonu kurtarır. Tabii UEFA’nın gelecek sezon için kulübe lisans vermesi şartıyla...
HAFTANIN?PORTRESİ
MİCHAL?KADLEC - FENERBAHÇE
Maliyeti, yetenekleri ve takıma katkısı tartışılabilir ama profesyonelliğini sanırım kimse sorgulayamaz. Neredeyse 2 ay arayla forma giyen Çek futbolcu, Antalyaspor karşısında stoperde ortaya koyduğu performans ve attığı 2 kritik golle alkışları topladı, herkese şapka çıkarttı.
HAFTANIN?HOCASI
ERSUN YANAL - FENERBAHÇE
Galatasaray derbisinde 3 puanın yanı sıra cezalı duruma düşen 5 as oyuncusunu kaybeden Fenerbahçe’nin hocası, A2’den aldığı 3 gençle takviye ettiği takımını Antalyaspor sınavına en iyi şekilde hazırladı. Takım da en doğru biçimde mücadele ederek şampiyonluk yolundaki bir virajı daha dönmeyi başardı.
HAFTANIN?TAKIMI - ÇAYKUR?RİZE
Karabükspor yenilgisini telafi etmenin tek yolu Kayserispor’u Kadir Has Stadı’nda mağlup etmekti, Karadeniz ekibi de aynen öyle yaptı. Güzel futbolunun karşılığını 3 puan olarak cebine koyan teknik patron Uğur Tütüneker’in öğrencileri, 33 puana ulaşarak rahat bir nefes aldı.
HAFTANIN?HAKEMİ - VOLKAN?BAYARSLAN
ESKİŞEHİR-TRABZON
Son dönemdeki yükselen performansıyla dikkatleri üzerine çeken Volkan Bayarslan yine iyi bir yönetim sergiledi. Eskişehirspor lehine verdiği iki penaltı kararında da haklıydı. İlk penaltıda çok kararlı biçimde düdüğünü üfledi, ikincisinde ise 6. hakem Serkan Tokat’ın tespiti yerindeydi.