Bırakın Türkiye’yi, Avrupa’da son 2 senede lig şampiyonu olup, Şampiyonlar Ligi’nde önce çeyrek final oynayan
ardından son 16’ya kalan kaç tane kulüp var? Real Madrid’i, Juventus’u deviren takım bu değil mi? İlk başarısızlıkta herkesi istifaya davet etmek, “Yönetimi, futbolcusu, hocası! Şimdi hesap verma zamanı!” diye mesajlar atmak kulübün değerleriyle örtüşmüyor
Türkiye’nin en büyük markalarından Galatasaray’ı, Galatasaray yapan nedir? Sarı-kırmızılı kulübe gönül vermiş herhangi bir taraftara bu soruyu sorsanız, “Kültürü, gıptayla bakılan değerleri, Türkiye ve Avrupa’daki başarıları” cevabını alırsınız.
Kimsenin tatmadığı başarıları yaşamıştır Galatasaray taraftarı... Doğal olarak gözü hep yüksektedir, her zaman daha fazlasını ister. Fakat başarı kadar başarısızlığın da futbolun bir gerçeği olduğunu gayet iyi bilirler. Kabul edemedikleri tek şey; savaşmadan yenilmektir. Mücadele etmeden kaybetmeyi hiçbir zaman hoş görmezler.
Bu pencereden baktığımız zaman üç cephede birden yarışsa da Galatasaray’ın, Karabükspor ve Chelsea karşısındaki görülmemiş haline isyan etmeleri doğaldır. Kayserispor mağlubiyetine koydukları tepkiyi de bir yere kadar anlayabiliriz. Teknik adamların işi, takımı maçlara en iyi şekilde hazırlamak ve yönetmektir. Futbolcuların görevi de kazanmak için son düdüğe kadar mücadele etmektir. Bu konuda elbette hemfikiriz...
Terİm İçİn hâlâ kızgınlar
Galatasaray taraftarının tepkisi de zaten, “mücadele” konusunda yoğunlaşıyor ve haklılar. Fakat tepkinin ölçüsünü fena halde kaçırdılar...
Türkiye’yi bir kenara bırakın, bütün Avrupa’da son 2 senede lig şampiyonu olup, Şampiyonlar Ligi’nde önce çeyrek final oynayan ardından son 16’ya kalan kaç tane kulüp sayabilirsiniz? Real Madrid’i, Juventus’u deviren, Chelsea’yi Arena’da avuçlarının içinden kaçıran bu futbolcular değil mi?
Hal böyleyken yakın geçmişteki devasa zaferlere rağmen ilk başarısızlıkta herkesi istifaya davet etmek, “Yönetimi, futbolcusu, hocası! Şimdi hesap verme zamanı!” diye twitter’den mesajlar atmak kulübün değerleriyle örtüşmüyor, ultrAslan’a da yakışmıyor.
Her ne şart altında olursa olsun küfürlü tezahürattan uzak durarak Türk Telekom Arena’yı kapattırmayan, birbirinden zorlu maçları Galatasaraylı oyuncularla adeta omuz omuza kazanan sarı-kırmızılılar, dünyanın hayran olduğu destekleri bittiği anda Galatasaray’ın yalnız yürüyemeyeceğini kesinlikle unutmamalıdır. Bu gerçek geçmişte birçok kez belgelenmiştir.
Biliyorum, Fatih Terim’in, Abdurrahim Albayrak’ın ve Ali Dürüst’ün gönderiliş şekli yüzünden Başkan Ünal Aysal’a hâlâ kızgınlar. Kayserispor maçından sonra tribünden yükselen tezahüratlar her şeyi anlatıyor zaten. Fakat geçmişin hesabını sorarak geleceğe yürümek de mümkün değil...
Sportİf başarı sağlandı
Başkan Ünal Aysal, göreve gelirken verdiği, “sportif başarı” sözünü öyle veya böyle büyük ölçüde yerine getirmiştir. Futbol takımının başarıları ortada. Basketbol ve voleybol takımları da son iki yılda gururları okşayan başarılara imza attılar ve atmaya devam ediyorlar.
Özetle Galatasaray maç kaybedebilir ama taraftarının desteğini hiçbir zaman kaybetmemelidir. “Mücadele” istiyorsanız öncelikle sizler zorluklarla mücadele etmelisiniz.
ÇALIŞAN KAZANIYOR
Gaziantep’ten galibiyetle dönerek, şampiyonluk koşusunu hız kesmeden sürdüren Fenerbahçe, 2010-2011 sezonundaki gibi 26. haftayı 60 puanla bitirdi. Sarı-lacivertli takım tek istisnanın dışında son 7 yılda 26. haftalar itibariyle 57’yi hiç geçememişti
Süper Lig lideri Fenerbahçe, Gaziantepspor’u deplasmanda yenerek şampiyonluk yolundaki bir engeli daha aştı. Galatasaray ile puan farkını 11’e yükselten sarı-lacivertli takım, Beşiktaş’la 10 puanlık farkı da korudu.
Zorlu fikstürüne rağmen son 8 haftaya dev bir avantajla giren Fenerbahçe’nin şampiyonluk için artık geri sayıma geçtiğini söylemek abartlı olmaz. Öyle ki dışarıdaki 24 puanın 15’ini alması matematiksel olarak da şampiyonluğa yetiyor. Ayrıca takipçileri Beşiktaş ve Galatasaray’la oynayacağı maçları büyük bir avantaja dönüştürme şansına sahip bulunuyor.
Fenerbahçe’nin başarısı istatistiklere de yansımış durumda. 26. haftayı 60 puanla (yarıda kalan Trabzonspor maçı 3-0 hükmen galibiyet olarak düşünülürse) kapatan sarı-lacivertliler, 2010-2011 sezonundaki başarısını tekrarladı. Üç sezon önce Aykut Kocaman yönetiminde 26. haftayı yine 60 puanla geçen Fenerbahçe aynı sayıda galibiyet (19), beraberlik (3) ve yenilgi (4) almıştı ancak takipçisi Trabzonspor’un puanı da 60’dı.
Sarı-lacivertli takım son 7 yılda 2010-2011 istisnası dışında 26. haftalar itibariyle 60 puanı hiç görememişti. 2007-2008’de 57 puan toplayan Fenerbahçe, 2006-2007’de 54, 2008-2009’da 47, 2009-2010’da 52, 2011-2012’de 51 ve 2012-2013’te yine 51 puanda kalmıştı. Sarı-lacivertliler 2005-2006’da ise 26. haftayı 62 puanla bitirmişti.
Evet her zaman olduğu gibi çalışan kazanıyor, rakamlar da bunu açıkça söylüyor. Ersun Yanal’ın öğrencileri tünelin sonundaki ışığı gördü. Gaziantepspor deplasmanındaki ciddiyet ve kararlılık devam ettiği sürece Fenerbahçe şampiyonluk koşusuna emin adımlarla devam edecektir.
HAFTANIN İLK 11'İ
HAFTANIN?TAKIMI - KAYSERİSPOR
Dile kolay, Galatasaray’ı tam 40 yıl sonra üstelik TT Arena’da dize getirmeyi başaran Kayserispor haftaya damgasını vurdu. Ertuğrul Seçme’nin hırs yüklü öğrencileri heyecan dolu maçta müthiş bir mücadele örneği ortaya koyarken, 90+4’te galibiyete uzanarak lige dört elle tutundu.
HAFTANIN?PORTRESİ - EMMANUEL EMENİKE - FENERBAHÇE
İlk yarıdaki tek kişilik gösterisiyle Fenerbahçe’yi belki de ligin en kritik virajında zafere taşıdı. Gücünü, hızını ve yeteneğini ilk kez bu kadar net biçimde sergileyen Nijeryalı yıldız rakip fileleri 2 kez sallayarak gövde gösterisi yaptı, ligdeki gol sayısını da 12’ye çıkardı.
HAFTANIN?HOCASI - ERSUN?YANAL - FENERBAHÇE
Futbolda başarının anahtarı, mücadele ve forma adaletiyse eğer Ersun Yanal son dönemde bunu en güzel biçimde uyguluyor. Egemen iyileşse de iyi oynayan Bekir’den formasını almıyor, aksayan Alper’in yerine Meireles’i sahaya sürüyor, takım da müthiş savaşıyor, bileğinin hakkıyla kazanıyor.
HAFTANIN?HAKEMİ - G.SARAY-KAYSERİ - HÜSEYİN GÖÇEK
Hakemlerin belki de en başarılı haftasını geride bıraktık. Yapılan birkaç hata sonuçları etkilemeyince onları da çok tartışmadık. Hüseyin Göçek’in performansı ise meslektaşlarından bir adım öndeydi. Genç hakem son derece dikkatli ve objektifti. Zaten maçtan sonra kimse onlardan bahsetmedi.