Beşiktaş karşısında yokluğu fazlasıyla hissedilen Mert Günok’un kaleye geri dönmesi, İstanbul’daki ilk maçta elde edilen tarihi galibiyet ve Okan Buruk’un sahaya sürdüğü cesur kadro maç öncesi umutlarımızı artıran faktörlerdi... Başakşehir oyuna coşkulu bir başlangıç yaptı, seri paslaşmalarla topu kontrolünde tutmaya çalıştı ancak Manchester United’ın savunmasını hemen öne çıkartarak, oyunun boyunu kısaltması bunaltıcı baskıyı da beraberinde getirdi.
Erken geriye düşmek böyle maçlarda olabilecek en kötü senaryodur. Daha oyuna ısınmadan, öz güven kazanıp yere sağlam basmaya başlamadan yenilen bir gol tüm planları alt üst eder, eliniz ayağınıza dolanmaya başlar. Evet, Bruno Fernandes’in 7. dakikada attığı gol, Başakşehir’i kısa süreli şoke etti ama oyundan düşürmeye yetmedi. 14’te Demba Ba ve 17’de Visca’nın yakaladığı gollük şanslardan birinde top ağlarla buluşsa temsilcimiz kısa sürede ayağa kalkabilirdi.
Fakat en çok güvenilen isim Mert’in yaptığı inanılmaz hata herhalde kimsenin aklından geçmezdi ve daha 19. dakikada fark ikiye yükseldi. Şampiyonlar Ligi ölçeğinde kesinlikle kabul edilemez olan bu gol, Başakşehir’in oyuna tutunma umutlarını büyük ölçüde kırdı. İlk yarının ikinci büyük hatasını Bolingoli yaptı. Şut açısını kaybeden Rashford’un tuzağına düşerek penaltıya sebep oldu ve 35’te skor 3-0 oldu.
Başakşehir ilk yarının son bölümlerinde Demba Ba ile iki iyi fırsat daha buldu ama Senegalli golcünün yaptığı vuruşlarda, Premier Lig günlerinden eser yoktu! Zaten birçok pozisyonda 4’e 1, hatta 5’e 1 hücum etmek zorunda kaldığı için eski günlerindeki gibi şapkasından tavşan çıkaracak şansı da bulamadı.
Okan Buruk, Old Trafford’da ikinci devreye Mahmut-İrfan Can değişikliğiyle başladı. Aklından geçenleri anlamak hiç de zor değildi. Olan olmuştu, ağır bir fark yiyerek prestiji de kaybetmemekti hedefi. Doğrusu, Mert ve Bolingoli’nin ilk yarıdaki amatörce hatalarını gördükten sonra hocaya hak vermemek de mümkün değildi...
İkinci yarıda seyrettiğimiz futbol tam da izlemeyi beklediğimiz gibiydi. Manchester United geriye yaslandı, fazla enerji harcamadan oyunu kontrolünde tutmaya çalıştı. Başakşehir ise ilk yarının aksine kontratak yapma şansı büyük ölçüde ortadan kalktığı için set hücumlarıyla şans aradı ama bulamadı. Deniz Türüç’ün frikikten attığı nefis gol son 15 dakikaya girilirken sürpriz bir umut kıvılcımı yaktı. Bir de Visca’nın üst direkte patlayan vuruşu gol olsaydı o zaman maçı tribünden izleyen Sir Alex Ferguson bile korkuya kapılırdı!
Zaten Solskjaer de ciddi biçimde endişelenmiş olacak ki Visca’nın vuruşundan hemen sonra Martial’ı kenara çekip, Matic’i oyuna aldı ve maçı da 4-1’le noktaladı.
Başakşehir’in, Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılmasına rağmen sezon başında üst düzey bir golcü transfer etmeyerek büyük hata yaptığını düşünüyorum. Rafael, Chadli ve Giuliano yerine bir klas forvet takıma çok şey katabilirdi.
Neticede grupta artık her şey Leipzig ve PSG (D) ile oynanacak maçlara kaldı ve bir ihtimal daha var...
Başakşehir sonuna kadar mücadele ederse bakarsınız şans kapıyı kırar!