Milli takımlar dahil, dünya üzerinde sırtını yere getiremeyeceği tek rakibi olmayan Barcelona'nın birçok silahı bulunuyor. Yıllardır hücum üçlüleri inanılmaz, orta sahaları rüya gibi, Xavi ayrılsa da mükemmel seviyede pas yapıyorlar, skoru erken elde etseler de tempoları düşmüyor, resmen kabus gibiler...
Hepsi tamam ama Barcelona'nın belki de en önemli özelliğinin pek fazla dile getirilmediğini, fazlaca dikkat çekmediğini düşünüyorum ben. Evet, rakiplerini adeta hayata küstüren pres güçlerinden söz ediyorum. Topu kaybettikleri salisede rakip sahada çılgınca bir pres başlatıyorlar, meşin yuvarlağa yeniden sahip olmaları da 3-4 saniyeyi geçmiyor. Nou Camp veya başka bir stat fark etmiyor, bu tablo maç boyunca onlarca kez tekrarlanıyor ve hataya zorlanan rakipler diz çöküyorlar bu öldürücü silah karşısında, nefes bile alamıyorlar...
Fenerbahçe'nin özellikle ilk 45 dakikadaki oyun ve skor üstünlüğünün en belirgin sebebi de Pereira'nın haftalardır sahneye koymak istediği bu yıkıcı presti. Nani ve zaman zaman Van Persie'nin de katıldığı üçlü-dörtlü baskıyla rakip defans ve orta alanı bunalttılar, hataya zorladılar, hem Nani ile çok istedikleri golü hem de pozisyonları buldular. Cavanda'nın çabukluğu ve sezgileri standart üstü olmasa 60 dakika sonunda farka da ulaşabilirlerdi.
Alper Uludağ'ın kendini acemice attırması Trabzonspor'a ağır bir darbe oldu. İlk yarıda 4-5 kez vücut vücuda sert faullere maruz kalan Mehmet Ekici'nin ikinci devreye çıkamaması da orta alanı vurdu. Sadi Tekelioğlu'nun savunmanın soluna Yusuf'u, orta sahaya da Aytaç'ı monte etmesi ise 10 kişilik bordo-mavili takımı güçlükle de olsa ayakta tuttu.
Eksik rakibine ikinci golü bir türlü atamayan Fenerbahçe dakikalar ilerledikçe fena gerildi. İyi başlayıp, güzel götürdüğü liderlik maçında bir "kaza golü" yeme endişesi tribünleri de sardı. Taa ki gecenin adamı Nani topu Fernandao'nun kafasına indirene kadar devam etti bu tedirginlik ve sinirleri hırpalayan endişeli dakikalar...
Vitor Pereira önce Van Persie, Diego ve Nani başta olmak üzere futbolcularına ardından da bütün kamuoyuna kendi futbol anlayışını kabul ettirmiş görünüyor. Portekizli hocanın planı şu; topa sahip ol, sert oyna, baskıyı oluştur, bunalt, asla kontratak yeme, hataya zorla ve kazan...
Bu strateji 13. haftada liderliği getirdi. Çok yüksek efor ve fizik güç gerektiren bu düzeni sürdürmek kolay değil ama gelişerek devam ederlerse kolay kolay maç kaybetmezler ve şampiyonluğun da en güçlü adayı olurlar...