Merkez Hakem Kurulu, milli molada bütün hakemleri kampa almalı, kalan 8 haftanın yol haritası çizilmelidir. Türkiye Futbol Federasyonu da dostluk ortamının yeniden sağlanması, suların durulması adına kulüp başkanları ve teknik adamları ayrı, ayrı bir araya getirmelidir
Geçmiş yıllara bakın, 25. haftalardan sonra tansiyonun tavan yaptığını, kulüp açıklamalarının havada uçuştuğunu, hakemlerin, federasyonların adeta topa tutulduğunu istinasız bütün sezonlarda görebilirsiniz. Tabiri caizse, “atış serbest” haftaları başladı, fair-play ve dostluk bir kez daha rafa kaldırıldı.
Bugünü anlamak için şimdi filmi biraz geriye saralım...
Galatasaray’ın Kadıköy’de kupa kaldırdığı 2011-2012 sezonu yay gibi gergin kapanmıştı, 2012-2013 kaldığı yerden başladı. 27 Haziran 2012’de İspanya-Portekiz yarı finalini yöneten Cüneyt Çakır, 12 Ağustos’ta oynanan TFF Süper Kupa maçına çıktı ve saha ortasında dayağın eşiğinden döndü. Şaka gibi, kâbus gibi ama en büyük maçta, en önemli hakemimiz yaka, paça dövülecekti az daha.
Galatasaray Kulübü, “PFDK en üst sınırdan ceza verdi. Gelecekte daha ağır bir eylem gerçekleşirse hangi cezayı vereceksiniz” diyerek itiraz etmişti, 11 maçlık tarihi cezaya. Sanki ceza 10 maç olsa itiraz etmeyecekmiş gibi Tahkim Kurulu’na başvuran sarı-kırmızılılar, “hayır” yanıtını almıştı doğal olarak.
Son şampiyon Galatasaray, Engin Baytar olayında çok önemli bir fırsatı kaçırmıştı. Yeni sezona dostluğun ve güzelliklerin hakim olması için Baytar’ın cezasına asla itiraz edilmemeliydi. Cezanın düşmeyeceğini bile, bile yapılan itiraz Galatasaray’a hiçbir şey kazandırmazken, bugün yaşanan sıkıntıların da ilk kıvılcımı oldu.
Sonra sırasıyla Fırat Aydınus-Caner Erkin, Halis Özkahya-Raul Meireles, Felipe Melo-Oğuzhan Özyakup olayları patlak verdi.
Tahkim Kurulu, görüntüleri inceledikten sonra Meireles’in 12 maçlık cezasını 4 maça düşürünce Galatasaray isyan bayrağı açtı: “Dün yargı kararlarını umursamayan federasyon, bugün de Raul Meireles’in cezasını 4 maça düşürerek bu kez kanıtları hiçe saymıştır. Hakem raporlarına rağmen yapılan bu indirim, yalnız kamu vicdanına değil, sporda adaleti sağlamakla görevli hakemlik müessesesine de vurulmuş büyük bir darbedir.”
Meireles meselesi PFDK-Tahkim Kurulu ile Fenerbahçe’yi ilgilendirmesine rağmen Galatasaray olaya müdahil olmaya çalışmış, şike sürecine de gönderme yapmıştı. Oysa sarı-kırmızılı kulübün yapması gereken tek şey kendi Teknik Direktörü Fatih Terim’i örnek almaktı.
Bugüne kadar Terim’in ağzından şike süreciyle ilgili tek bir kelime duyan oldu mu? En küçük bir ima, mesaj, taş gördünüz mü? Fatih Terim esasen kendisini ilgilendirmeyen bu konuya hiç bulaşmadı, aksine her fırsatta sorunların en kısa sürede çözülmesi dileğinde bulundu. Sonuna kadar hak ettiği lig şampiyonluğunu Süper Final’de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında bile şikeden bahsetmedi, ezeli rakibine hep saygı gösterdi. Sayın Terim, suya yazı yazmadınız, tarih bunları mutlaka not edecektir...
Kararlar ortada
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında başlayan gerilim ilerleyen haftalarda Süper Lig’deki futbol atmosferini bozdu. Hakem hatalarının arkasında hep farklı hesaplar aranır oldu.
Televizyon karşısına geçip bütün açılardan defalarca izledikleri halde pozisyonları yanlış yorumlayan eskimiş hakemler, ince ince hakemleri itibarsızlaştırdı. Dengeleri bozulan ve özgüvenlerini yitiren hakemler ilerleyen haftalarda şaşkınlık yaratan düdükler çalmaya başladı ve bugüne gelindi.
Meselenin özeti şu; Her sezon görüldüğü gibi büyükler kavga ediyor, olan da küçüklere oluyor.
Geçen hafta bu gerçeğin en somut örneklerini izledik.
Drogba’ya çalınan penaltı ortada, Meireles’in golünden önceki faul ve ofsayt net. Fatih Terim ile Aziz Yıldırım’ın devre aralarındaki davranışları da malum...
Yine de hiçbir şey için geç kalınmış değil. Bugünkü gerilim ortamının çok daha ağırlarını geçmişte yaşadık, izledik. Merkez Hakem Kurulu, milli arada hakemleri kampa almalı, kalan 8 haftanın yol haritası çizilmelidir. Türkiye Futbol Federasyonu da barış ortamının sağlanması, suların durulması adına kulüp başkanları ve teknik adamları ayrı ayrı bir araya getirmelidir.
Başkanlar ve teknik direktörler aynı masanın etrafında toplanarak futbolun güzelliklerini ortaya çıkarmak için yeniden fikir ve akıl birliği yaparlarsa sorunların büyük bir çoğunluğu zaten kendiliğinden çözülecektir. Dileriz milli mola boşa harcanmaz...
TAKIM
S.B.ELAZIĞSPOR
Orduspor gibi çok koşan bir rakiple en iyi biçimde mücadele etti. Savunmada sağlam, orta sahada çalışkan, hücum hattında üretkendi. Pozitif futbol düşüncesinden yine ödün vermedi, büyük bir heyecana sahne olan maçtan galibiyetle ayrılarak 3. haftada girdiği düşme hattından çıkmayı bildi.
PORTRE
ERMAN?KILIÇ
SİVASSPOR
Ateş hattından uzak durmaya çalışan Sivasspor’un,
Medical Park Antalyaspor önünde aldığı altın değerindeki galibiyette başrolü üstlendi. Rajnoch’a yaptığı asist ve frikikten attığı golle maça damgasını vururken, kırmızı-beyazlı takıma adeta hayat verdi.
HOCA
YILMAZ?VURAL
S.B.ELAZIĞSPOR
Sanica Boru Elazığspor’un başında 18 lig maçına çıkan Yılmaz Vural, üst üste üçüncü, toplamda 7. galibiyetine Orduspor karşısında imza attı. Bordo-beyazlı takımın düşme hattından kurtulmasında en büyük paya sahip olan Vural, ilk yarı sonunda yaptığı hamlelerle farkını gösterirken yine alkışları toplamayı başardı.
HAKEM
İLKER MERAL
SİVASSPOR-M.PARK?ANTALYA
Son haftaların en başarılı hakemi olarak dikkat çeken İlker Meral, Sivasspor-Medical Park Antalyaspor karşılaşmasında yine başarılı bir yönetim sergiledi. Üst düzey kondisyonu ile pozisyonları sürekli yakından takip ederken, düdüğünü tartışmalara yol
açmayacak şekilde üfledi, alkışı hak etti.