'Mesut Özil'e ahlak dersi verebilecek belki de son adamsın...'
Mesut Özil (Arsenal) ve İlkay Gündoğan'ın (Manchester City) Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mayıs 2018'te Londra'da bir araya geldiği buluşmaya İngiliz medyası özel bir anlam yüklemezken, Almanlar olayın üzerine balıklama atlamıştı.
Tek fotoğraf karesi üzerinden Alman televizyonları saatler süren programlar yaptı. Tüm haber bültenlerinde konu masaya yatırıldı, o buluşmayla Almanya'daki Türk toplumuna siyasi mesajlar gönderildiği ileri sürüldü ve özellikle Mesut Özil'in resmen kellesi istendi...
O günlerde Alman devlet televizyonu ARD'nin İstanbul'da yaşayan Türk muhabirinden sürpriz bir telefon aldım. Gazeteye gelerek, Mesut Özil özelinde benimle bir röportaj yapmak istediklerini söyledi. Kabul ettim, öğleden sonra Alman kameramanla birlikte geldi. Röportaj tam 45 dakika sürdü. Spor servisimizin içinden bir sürü detay görüntü de aldılar, röportajı bitirip gittiler...
Türk muhabir röportajın ertesi gün ARD'nin sabah bülteninde yayınlanacağını söylemişti, yayınlanmadı. Arkadaşı arayıp durumu sordum, "Biz hazırlayıp gönderdik, bugün yarın yayınlanır" dedi ama yine hiçbir şey ekrana gelmedi... Açıkçası yayınlamalarını beklemiyordum zaten... Çünkü röportajda onların duymak istediklerini söylememiştim. Aksine sonuna kadar Mesut Özil'in arkasında durmuştum...
Almanya Futbol Federasyonu ve medyanın, Almanya'da Türk entegrasyonunun sembolü olmuş Mesut'a çok büyük bir haksızlık yaptığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile daha önce de bir araya gelen yıldız oyuncunun bunları hak etmediğini anlatmaya çalışmıştım...
Konunun siyasi boyutunu insanlar farklı yorumlayabilir. Ancak Alman medyası ve Alman Futbol Federasyonu'nun Mesut'a karşı takındığı tavır son derece rahatsız ediciydi benim için... Sahneye koymak istedikleri film, Mesut'un balyoz gibi vedasıyla bitti ve kaybeden bence Almanya oldu... Mesut gibi bir süper yıldızı daha 29 yaşındayken kaybettiler ve hala onun klasında bir 10 numaraya sahip değiller... Belki de hiçbir zaman olamayacaklar...
Mesut'u seven ve futboluna hayranlık duyan bir gazeteci olarak o günlerde yaşadığım kızgınlığın daha fazlasını hissediyorum bugünlerde... "Kazanınca Alman, kaybedince göçmenim... Takım arkadaşlarım Lukas Podolski ve Miroslav Klose'nin, Alman-Leh olarak nitelendiğini hiç duymadım. Öyleyse ben neden Alman-Türk olarak tanımlanıyorum. Türk olduğum için mi? Müslüman olduğum için mi?" diye sormuştu Mesut veda mektubunda, kellesini isteyen Almanlara...
Aradan yaklaşık 2,5 yıl geçti ve 7,5 sezon formasını giydiği Arsenal ile yollarını ayıran Mesut Özil beklendiği gibi çocukluk aşkı Fenerbahçe'ye geldi, büyük rüya gerçekleşti...
Belli kesimlerden Mesut'a yönelik açık saldırılar olmasını bekliyordum ve üst üste dökülmeye başladılar... Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, "Aslını, Türklüğünü reddedip gelene, 'evin oğlu' dememek gerekir" dedi...
Sayın Cengiz....
Mesut Özil'in Türk kimliğini korumaya çalıştığı için önce Almanlar ve daha sonra Arsenal kulübü tarafından bir anda defterden silinerek, "istenmeyen adam" ilan edildiği günlerde siz, Mars'ta mı yaşıyordunuz! Tarihe geçen, "Kazanınca Alman, kaybedince göçmenim" cümlesinden ne anlıyorsunuz Allah aşkına? Bu sözler; aslını, Türklüğünü reddeden bir futbolcunun ifadeleri olabilir mi? Uzun yıllar önce yapılmış bir milli takım tercihi üzerinden, bir grup holigana hoş görünmek için bu kadar saçmalamak size yakışıyor mu?
Peki, Galatasaray şampiyon olunca veya önemli bir transfer yapınca çok takipçili sosyal medya hesabından "kükreyen aslan" paylaşan ekonomi profesörünün, geçtiğimiz günlerde durup dururken futbolun karın doyurmadığı yazması tesadüf mü sizce? Falcao gelince, vay vay vay... Mesut gelince vah vah vah, öyle mi? Yemezler beyfendi!
Fransa'daki 'bay bukalemun'a gelince... Aklı sıra Mesut'a Türklük, milliyetçilik ve ahlak dersi veriyor yılların emek hırsızı... Beğenmediğin Mesut, senin kapısından bile geçemeyeceğin kulüplerde yıllarca başarıyla futbol oynadı, Dünya Kupası kaldırdı, yeri geldi dünyayı salladı... Sen de uzaklardan ona sallıyorsun şimdi ama yine ofsayttasın... Çünkü sen, Mesut Özil'e ahlak dersi verebilecek belki de son adamsın... Biraz daha zorla belki kapağı yeniden Çin'e atarsın...
Spor medyasındaki omurgasız tipler mi? Bildiğiniz gibi kendini gazeteci zanneden bu çapsızların tek motivasyonu Fenerbahçe düşmanlığıdır... Dertleri Mesut değil, Fenerbahçe'dir, karanlık geçmişleri bunun örnekleriyle doludur.
Özetle...
Hiç şüphe yok ki, yukarıda bahsettiklerimiz için mesele, Mesut değil; Mesut'un Fenerbahçe'ye gelmesidir... Fenerbahçe'de yapacaklarının verdiği büyük endişedir...
Mesut'a 'vatan haini' göndermesi yapanların derdi; Fenerbahçe'nin herkese 'şah' çekmesidir... Ve top artık Mesut Özil'e geçmiştir... Onun topla neler yapabileceğini bütün dünya biliyor...
Muhtemel ki sezon sonunda sizler de öğreneceksiniz...