Her şey 14 Mayıs 2006'da Denizli'de başladı...
İkili averajda Galatasaray'ın önünde olan Fenerbahçe son hafta Denizlispor'la berabere kaldı, şampiyonluğu ezeli rakibine kaptırdı. Oysa ilk maçta deplasmanda 1-0 yendikleri Galatasaray'ı sadece üç hafta önce Kadıköy'de oynanan rövanşta 4-0'la perişan etmişlerdi. Şampiyonluğu kesin biçimde daha fazla hak eden sarı-lacivertli takım sezonun final maçında sınıfta kalıyordu.
16 Mayıs 2010'da ikinci şampiyonluk kaçtı...
Son haftaya 73 puanla lider giren Fenerbahçe sahasında Trabzonspor'u yenmesi halinde şampiyonluğunu ilan edecekti. 72 puanla ikinci sırada yer alan Bursaspor ise sahasında Beşiktaş'ı konuk ediyordu. Herkes Fenerbahçe'nin rahat bir galibiyetle şampiyonluğa ulaşmasını beklese de sarı-lacivertliler sahadan 1-1'lik skorla ayrıldı, Beşiktaş'ı 2-1 yenen Bursaspor tarihinde ilk kez şampiyon oldu.
12 Mayıs 2012'de üçüncü şampiyonluk kaçtı...
Normal sezonu Galatasaray uzak ara lider tamamladı, ardından play-off grubu maçları oynandı, her şey son haftaya kalmıştı. Fenerbahçe, Kadıköy'deki son maçta Galatasaray'ı yenmesi halinde şampiyon olacaktı. Bu şampiyonluk şüphesiz sarı-lacivertliler adına tarihin en değerlisi olarak bir numarada hatırlanacaktı ama yine olmadı. Derbi golsüz bitti, Fenerbahçe üçüncü kez son maçta şampiyonluğu kaybetti...
11 Mayıs 2021'de dördüncü şampiyonluk kaçtı...
41. hafta maçlarının tamamı aynı saatte başladı. Lider Beşiktaş evinde Karagümrük'e şok biçimde mağlup oldu. Tarihi bir ikramdı. Fenerbahçe evinde Sivasspor'u yenmesi halinde son haftaya lider girecekti ama yine beceremedi. Tarihi ikram, tarihi fiyaskoya dönüştü. Sivas'a 2-1 yenilen Fenerbahçe liderliği ve büyük ihtimalle şampiyonluğu ele geçirmesi gerekirken üçüncü sıraya geriliyordu...
Malumunuz Başkan Aziz Yıldırım'ın son 4 yılı kupasız kapatıldı. Basketbol dışında Fenerbahçeli taraftarların yüzünü güldüren bir şey olmadı.
Başkan Ali Koç'un 5. yılındayız ve futbol açısından elde devasa bir hayal kırıklığından başka hiçbir şey bulunmuyor.
Tam 9 yıldır tüm kupaları rakipler topluyor, milyonlarca Fenerbahçeli dişlerini sıkarak, belki de ciğeri yanarak uzaktan seyrediyor.
Bu sezon yaşananları da kısaca hatırlayalım...
Herkesin şampiyonluğun bir numaralı adayı olarak gördüğü Fenerbahçe sahasında Giresunspor'a yenilerek Dünya Kupası arasına girdi. Kupa dönüşü ilk maçta Trabzonspor'a kaybettiler. Üç hafta sonra da Kadıköy'de Galatasaray'a 3-0 yenildiler ve liderliği kaptırdıkları rakiplerinin 4 puan gerisine düştüler.
Kadıköy'deki Beşiktaş derbisi tarihe geçen bir faciaya sahne oldu. Fenerbahçeli taraftarların kabuslarında, Beşiktaşlıların rüyalarında bile görmeyecekleri şeyler yaşandı. Fenerbahçe 1-0 öne geçtiği derbide 51. dakikada 10 kişi kalan rakibinden yarım saatte tam 4 gol yedi. Redmond tek başına perişan etti Fenerbahçe'yi. Düğün evini, cenaze evine çevirdi...
Son olarak İstanbulspor faciasına tanıklık etti Ülker Stadı'nı dolduran on binler ve televizyon karşısında maçı izleyen milyonlarca Fenerbahçeli. Sarı-lacivertli takım 2-0 öne geçtiği maçta, 4 oyuncusu sarı kart cezalısı olan düşme hattındaki rakibiyle 3-3 berabere kaldı.
Bir gün önce Galatasaray evinde Karagümrük'e takılmış...
İkinci yarının başında 2-0 öne geçmişsin...
Kazanırsan Beşiktaş-Galatasaray derbisi öncesinde liderle puan farkını 4'e hatta 1'e indireceksin...
Taraftarın tribünde, "Sarı, lacivert, şampiyon, Fener" tezahüratı yapıyor...
Ve sen yine kazanamıyorsun...
Yine bir çuval inciri berbat ediyorsun...
İstanbulspor maçından sonra tartışmalı pozisyonlarla ilgili eski hakemlerin yorumlarını izledim. Televizyonu kapattığımda saat 2'ye geliyordu. Uyku tutmadı, kalktım, saat 03.00 gibi salona geçtim, televizyonu açtım. Yayıncı kuruluşta maçın tekrarı vardı. Tam da Joao Pedro'nun 71. dakikada attığı, skoru 3-2'ye getiren gol ekrandaydı.
Dokuz dakika uzatma veren hakem Kadir Sağlam maçı 90+11'de yani 101. dakikada bitirdi. Canlı izlerken çok fark etmemiştim ama Fenerbahçe 71-90+6 arasında yani tam 25 dakika boyunca zamana oynadı. Kendi alanında veya orta saha civarında top çevirip durdular. Duran toplar, taç atışları, kale vuruşları sürekli rötarlı kullanıldı. Yani takım 3-2'ye dünden razıydı...
Son yarım saatteki tek pozisyon Alioski'nin direğin 1,5 metre yanından dışarı giden şutuydu. Bu şut da İstanbulspor'un 90+6'daki beraberlik golünden sonra geldi. İstanbulspor gol atmasa büyük olasılıkla bu şut da olmayacaktı...
Özetle, sabaha karşı izlediğim son yarım saatte, Fenerbahçe'nin büyük takım kimliğini kaybetmiş olmasından başka bir şey görmedim.
Dost acı söyler demişler... Tablo çok düşündürücü ama durum böyle maalesef.
Son dakikada bir kaza kurşununa kurban gitmemek için dördüncü, beşinci golü atarak maçı koparması gereken Fenerbahçe kendi evinde düşme hattındaki İstanbulspor'dan korktu ama korkunun ecele bir faydası olmadı...
Maçtan sonra taraftara yaptığı hareketle fiilen olmasa bile büyük ihtimalle Fenerbahçe defterini kapatan Jorge Jesus'a hiç değinmek istemiyorum. 'Mister'in hatalarını yazmakla bitirebileceğimi sanmıyorum. En kısa zamanda çok sevdiği Brezilya'ya mı gider, ülkesine mi döner, kendisine hayırlı yolculuklar diliyorum.
Başkan Ali Koç'a da Jesus'la yola devam etme fikrini kesin olarak aklından çıkarmasını tavsiye ederim.
Bu ilişkinin yürümesi imkansız. Sezon biter bitmez bu kez özel uçakla değil, ilk tarifeli uçakla kendisini Rio veya Lizbon'a yolculamasını öneririm...