Levent Kalkan

Levent Kalkan

leventk@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

3 Haziran 2018 Pazar günü kongre bitmiş, 25 milyon Fenerbahçe taraftarının gözü, Yüksek Divan Kurulu Başkanı Vefa Küçük'e çevrilmişti. Küçük, 20 yıldır başkanlık koltuğunda oturan Aziz Yıldırım'ın 4 bin 644 oy, yarışın favorisi Ali Koç'un ise 16 bin 92 oy aldığını açıklayınca statta adeta yer yerinden oynamıştı... Koç'un başkanlığı Kadıköy'de son maçta gelen şampiyonluk gibi kutlanıyordu...  
Fenerbahçe'de yepyeni bir dönem başlamış, "Kalpler beraber" ve "Tam zamanı şimdi" sloganları ile yola çıkan Ali Koç'un liderliğinde futbolda hasret kalınan başarıların kesinlikle elde edileceği düşünülüyordu. Sırf Koç seçilmesin diye durup dururken "Aziz Yıldırımcı" olan bir kısım medyanın yanı sıra rakipler de paniklemişti doğrusu...
Çünkü Ali Koç'ta her şey fazlasıyla vardı; para, karizma, vizyon, profesyonel yönetim anlayışı, finans uzmanlarının ağırlıkta olduğu bir yönetim kurulu ve Fenerbahçe aşkı... Fakat Koç kendisine verilen tarihi desteğe rağmen geride kalan yaklaşık 22 ayda icraatları ve tercihleriyle maalesef büyük bir hayal kırıklığı yarattı ve yaratmaya da devam ediyor... Bu hayal kırıklığının sınırları her hafta genişliyor, dalga dalga büyüyor, karamsarlık bulutları bir kez daha camianın üstünü kaplıyor. Pembe hayaller kuran Fenerbahçeliler her hafta karabasan görüyor...
Futbol takımında Comolli'den Cocu'ya, Koeman'dan Ersun Yanal'a, Slimani'den Ayew'e, Diego Reyes'ten Benzia'ya, Moses'ten Tolgay'a, Rodrigues'ten Adil Rami'ye kadar her şey yanlıştı, hatalı planlandı. Ne gariptir ki gerçeklere değil, sürekli hayallere yatırım yapıldı. Bir numaralı rakip olan Galatasaray, elinde üç tane sol bek varken, dördüncüyü getirdi, Fenerbahçe 2 yılda tek sol bek alamadı. Sezona sakat Hasan Ali ile başladı, yetmedi ara transferde de sol bek getirmedi, tek hakkını stoperden yana kullandı!
Geride kalan son 4 transfer döneminde 31 yeni futbolcu alan Fenerbahçe'nin yıllardır yaşanan ağır krize rağmen bir sol bek transfer etmemesi bile kulübün aslında yönetilmediğini, resmen idare edildiğini ispatlamaya yetiyor. Trabzonspor, Alanyaspor, Ankaragücü ve Galatasaray maçlarında 3 yenilgi, 1 beraberlik alan Ersun Yanal'ın üstelik sözleşmesi fesh edildikten sonra kupadaki Trabzonspor maçına çıkarılması ise son yılların en büyük garipliği olarak tarihe geçti. Bir kulübün yollarını ayırdığı hocayla, tek gerçekçi hedef olarak elinde kalan kupanın kader maçına çıkması, futbol tarihinde büyük ihtimalle bir daha göremeyeceğimiz bir skandaldı. Antalyaspor, Denizlispor ve Konyaspor maçlarına teknik direktörsüz çıkılması, yedek kulübesindeki başı bozuk düzen, sahadaki berbat futbol acaba hangi vizyonun ürünüydü?
Ali Koç'un 3 Haziran 2018'de teslim aldığı Fenerbahçe, şampiyonluk şansını son haftaya kadar sürdürmüş ve ligi ikinci bitirmiş bir takımdı. Bugünkü Fenerbahçe'den kesin olarak daha iyi ve gururlu bir ekipti. 9 kişilik rakiplere karşı tek isabetli şut atamadan maç kaybetmezdi. Üst üste 7 maçta tek galibiyet bile alamadığı bir dönem hiç görülmedi. Aylarca küme düşme hattının karanlık sularında gezinmedi, 20 yıl sonra Kadıköy'de Galatasaray'a yenilmedi...
Sayın Ali Koç... "Kalpler beraber" diyerek yola çıktınız ama 25 milyon Fenerbahçelinin kalbini çok fena kırdınız. Dört gözle başarısız olmanızı bekleyenlere istediklerinden çok daha fazlasını verdiniz, size umut bağlayanları ise sürekli ters köşeye yatırdınız. Son yılların tek teselli kaynağı olan erkek basketbol takımını da rotadan çıkardınız...
İki yıl kabus gibi geçti ve artık önünüzde son bir seneniz kaldı. Ya gelecek sezon sözünü verdiğiniz sportif başarılar elde edilecek ya da bu şarkı yarım kalacak. Hatalardan ders aldığınızı umuyor, başarılar diliyorum. Bu saatten sonra ilk iş olarak dünya çapında bir teknik direktörü göreve getirmeye mecbur olduğunuzu da özellikle hatırlatmak istiyorum...