Portekiz (Porto), Almanya (Werder Bremen, Wolfsburg), İtalya (Juventus) ve İspanya (Atletico Madrid) liglerinde tam 10 sezon top koşturdu. Santos'tan, Porto'ya transfer olduğunda 19 yaşındaydı ve 30'u ligde, 6'sı Şampiyonlar Ligi'nde olmak üzere 36 resmi maçta forma giydi, 4 gol attı.
Avrupa macerasına başarılı bir başlangıç yapan Diego Ribas, Porto'daki 2. yılında Bruno Alves ve Raul Meireles'le birlikte lig ve kupa şampiyonlukları yaşadı. Ardından 6 milyon euro karşılığında Werder Bremen'in yolunu tuttu. Yeşil-beyazlı formayı 3 sezon giyen ve yetenekleriyle Bundesliga'yı sallayan Brezilyalı yıldız, 2009-2010 sezonunun başında 24.5 milyon euro bonservis bedeli karşılığında Juventus'a transfer oldu. İtalya'daki ilk yılında 44 resmi karşılaşmada görev yapan Diego 7 gol attı fakat Wolfsburg'un cazip teklifini geri çevirmeyerek sürpriz biçimde Almanya'ya geri döndü.
Sert disipliniyle ünlü Felix Magath'la anlaşmakta zaman zaman zorlanan Diego, 2011-2012 sezonunda kiralık olarak Atletico Madrid'e gitti ve kısa sürede İspanyol ekibinin en önemli hücum kozlarından birine dönüştü. Simeone ile yıldızı yeniden parlayan Diego, 42 maçta 6 gol atarken, UEFA Avrupa Ligi ve Kral Kupası şampiyonluğu yaşadı. Atletico Madrid'de kalmasına kesin gözüyle bakılırken, Wolfsburg'a dönen Brezilyalı, ligdeki 32 maçta 10 gol attı. Üstelik bu maçların tamamında ilk 11'de görev yaptı.
2013-2014'ün ilk yarısını Wolfsburg'da geçiren (15 maç, 3 gol) Diego sezonun ikinci yarısında Simeone'nin isteğiyle yeniden Atletico Madrid'in yolunu tuttu. Ligdeki 13 maçta 1 golde kalan Diego, Nou Camp deplasmanında Barcelona'ya attığı müthiş golle Atletico Madrid'in, Şampiyonlar Ligi'nde yarı finale çıkmasında çok büyük pay sahibi oldu. Bu gol UEFA tarafından Şampiyonlar Ligi'nde sezonun en güzel golü seçildi.
Brezilya Milli Takımı formasını 2003-2008 döneminde 33 kez giyen ve 4 gol atan Fenerbahçe'nin yeni transferi Diego Ribas'ın kariyer öyküsü özetle böyle...
"Diego, Fenerbahçe'de başarılı olabilecek mi?" sorusuna yanıt aramadan önce şunu ifade etmeliyiz; dünyada risksiz transfer yoktur. Dolayısıyla Diego transferi de kendi içinde elbette bazı riskleri içeriyor.
Sneijder'in, Inter'de kadro dışıyken ve aylarca resmi maç oynamamasına rağmen Galatasaray tarafından 7.5 milyon euro bonservisle transfer edilmesi de kağıt üzerinde son derece riskliydi. Ancak Hollandalı 1.5 sezon ısrarla sol kanatta oynatılmasına rağmen ne kadar değerli bir oyuncu olduğunu gösterdi. Riski yüksek, kazancı büyük transferlere Kuyt, Emenike ve Drogba'yı da ilave edebiliriz...
Fenerbahçe orta sahasındaki 8 oyuncunun genel sezon istatistiklerine baktığımızda Diego transferinin akla çok yatkın olduğunu görüyoruz. Merkez orta saha oyuncuları Mehmet Topal, Emre, Meireles, Alper, Cristian, Salih, Selçuk ve Holmen lig boyunca toplamda sadece 15 gol attı. Bu oyuncuların asist sayısı ise yalnızca 12. İsabetli şut sayılarının toplamı da 53… Gol ortalamaları 1.8, asist ortalamaları 1.5, isabetli şut ortalamaları ise 6.6 oldu.
Açıkçası bu rakamlar bir şampiyon takımın orta sahası için son derece düşük ve şaşırtıcı. Sezonun en başarılı orta sahalarından Mehmet Topal’ın 27 maçta 3 gol atarken hiç asist yapmamış olması beklenmedik bir durum. Meireles’in 20 maçta 1 gol, 2 asisti var. 6 gollü Emre de yalnızca 1 kez asist üretebildi.
Bu rakamların işaret ettiği gibi Fenerbahçe’nin gol ve asist yükünü 4 forveti omuzladı. Sow, Emenike, Kuyt, Webo dörtlüsü toplamda 46 gol attı. Bu oyuncuların asist toplamı ise 19... Özetle forvetler ekmeğini taştan çıkarmış görünüyor. Orta sahanın gol ve asist desteği çok sınırlı kalınca forvetler tam 65 golün sahibi ve hazırlayıcısı oldu. Kabul etmek gerekir ki bu sıra dışı bir performans ve üst üste 2 yıl tekrarlanması bile hiç kolay değil…
Ersun Yanal, Fenerbahçe’yi 4-3-3 görünümlü 4-1-2-3 düzeniyle şampiyon yaptı ve sezon boyunca rakip kim olursa olsun bu dizilişten vazgeçmedi. Diego’nun katılımıyla sistem büyük olasılıkla 4-2-1-3’e dönüşecektir. Mehmet Topal, Emre, Meireles, Alper ve Salih merkezdeki iki formayı kapmaya çalışacak. Kuyt, Emenike ve Sow’dan oluşan hücum üçlüsünün arkasında da Diego görev yapacaktır.
Diego, Ersun Yanal’ın, “düzensizlik futbolu” olarak tanımladığı sisteme ayak uydurmakta zorluk yaşayabilir ama Kuyt-Emenike-Sow üçlüsünün hareketli oyunu, ceza sahası çevresindeki pas ve şut seçeneklerini artıracağı için Brezilyalı yıldıza yeteneklerini sergilemesi anlamında ciddi bir avantaj sağlar.
Diego’dan beklenen en önemli katkı ise “liderlik” olacak. Karabük, Eskişehir ve Sivas’a deplasmanda üst üste mağlup olurken, Elazığ’la berabere kalan Fenerbahçe bu maçlarda bir saha içi liderine sahip olmamasının bedelini ağır ödedi. Evet, sakatlıklar yüzünden Sow, Emenike ve Webo bu zorlu süreçte düzenli oynayamadı ama Fenerbahçe 4 maçta bıraktığı 11 puan yüzünden şampiyonluğu da kaybedebilirdi.
Diego, Ersun Yanal’ın bireysel performans kriterlerini sahaya yansıtmakta ciddi bir problem yaşamaz çünkü hem dayanıklılığı yüksek hem de klasik bir 10 numara değil. Tam 10 yıldır Avrupa’nın en önemli liglerinde top koşturduğu için adeta Almanlaşmış bir Brezilyalı profili çiziyor. Hızlı, dikine oynamayı, adam eskitmeyi, ara pası, şut atmayı çok seven bir oyuncu. Bu özellikleriyle Fenerbahçe taraftarının da beğenisini toplayacaktır. Porto’dan eski arkadaşları Alves ve Meireles’le yeniden buluşacağı için uyum sürecini de muhtemelen çabuk atlatır.
Sonuç olarak Diego Ribas, Fenerbahçe’nin hücum gücünü ciddi biçimde artırabilecek yeteneklere ve tecrübeye sahip. Sarı-lacivertli takım, Alex’in vedasından sonra aradığı lideri bulmuş görünüyor…