Her iki kulüpten hafta boyu yapılan sağduyulu açıklamalar, Süleyman Seba Sezonu'nun ruhuna uygun bir başlangıcı beraberinde getirdi. Kaptanlar Emre ile Onur'un takımlar ısınırken dostça tokalaşmaları, oyun başladıktan sonra yerde kalan oyuncuların rakipleri tarafından centilmence ayağa kaldırılmaları son derece sıcaktı, içimizi ısıttı...
Halilhodzic'in, yardımcı Serkan Ok'a yönelik "gereksiz" ve "abartılı" tepkisi hem sahadaki hem de tribünlerdeki tansiyonu yükseltse de sahadaki iyi niyetli oyuncular kontrolü kaybetmedi.
İsmail Kartal, Halilhodzic'in, "Fenerbahçe'yi kendi takımım kadar iyi tanıyorum" açıklamasından etkilenmiş olacak ki Bosnalı hocayı şaşırtmak için hücumdaki üç futbolcusunun da yerlerini değiştirdi. Kuyt sola, Emenike hiç sevmediği sağ kanada geçti, Sow da çok uzun bir aradan sonra merkezde maça başladı. Alper'in yerine Diego'yu 11'e monte etmesinin sebebi ise sanırım Bosingwa ve Mustafa Yumlu'dan yoksun Trabzonspor savunmasının yaşadığı krizden yararlanmaktı...
Fenerbahçe her zamanki gibi kanatları etkili kullanarak pozisyon üretmeye çalıştı. Ancak Caner'in tedirginliği ile Kuyt'ın sol kanattaki, "etkisiz eleman" görüntüsü birleşince hücum opsiyonlarından biri devre dışı kaldı. Burada Salih Dursun ile Zeki Yavru'nun koridoru iyi kapattıklarını da söylemeliyiz.
Trabzonspor ilk yarı boyunca çok adamla savunma yaptı, topu da genelde rakibine bıraktı. Halilhodzic'in planı, süratli Waris ve yetenekli Yatabare ile kontratak fırsatları yakalamaktı ama Fenerbahçeli savunmacıların risk almaması nedeniyle bu plan sadece bir kez çalıştı.
Bozuk zeminin de etkisiyle ilk yarıda adeta kilit vurulmuş bir maç izledik. İsmail Kartal ve Halilhodzic'in ikinci yarıda yapacakları hücum hamleleri oyunun kaderini belirleyeceğe benziyor...
Halilhodzic ve İsmail Kartal ikinci yarıya değişiklik yapmadan başladı. Teknik patronlar, öğrencilerinin görev yerleriyle de oynamadı.
Tempo oldukça düşük seyrederken Yatabare'nin yakaladığı net fırsat oyunu bir anda hareketlendirdi. Ardından da Waris'in şık çalımları gözlerimizdeki pası sildi. Fenerbahçe, Mehmet Topal'ın önce sağıyla, ardından soluyla attığı iki şutla rakibine yanıt verirken, Yatabare net bir fırsatı daha değerlendiremedi. Biraz kıpırdanan Diego'nun uzak mesafeli şutu da sarı-lacivertliler adına kaçan önemli bir fırsat olarak kayıtlara geçti.
İsmail Kartal, Halilhodzic'in, Fatih-Sefa hamlesine, Sow-Alper değişikliğiyle yanıt verdi. Birkaç dakika arayla kanatlara yapılan karşılıklı müdahaleler teknik adamların tedirginliği ve dikkatini adeta belgeledi. 65-80 arasında oyun yeniden kilitlenince İsmail Kartal risk aldı ve Diego'yu kenara çekerek, Webo'yu merkeze monte etti. Bu değişikliğin ardından Emenike sol kanada geçerken, Alper de, Diego'nun yerini aldı ama kendisini hiç hissettiremedi, oyunun içinde kayboldu gitti. 34 yaşındaki Emre'nin veya Mehmet Topal'ın gayretini görüp, sorumluluk almalıydı ama ilginçtir yapmadı, yapamadı. Tıpkı Baroni gibi kendisine yeterince değer verilmediğini düşünüyor gibi bir hali vardı.
Halilhodzic, Salih'in yerine Mehmet Ekici'yi oyuna almakta çok ama çok geç kaldı. En azından uzak mesafeli bir şut veya serbest vuruş fırsatı için Mehmet'i daha önce sahaya sürebilirdi. Yusuf Erdoğan'ı 90 dakika kulübede bekletmesi de son derece garip ve şaşırtıcıydı.
Kavgasız, gürültüsüz, küfürsüz, kırmızı kartsız bir maç izledik. Benim beklentim ve umudum bundan fazlası değildi. Böyle oynanacaksa, önümüzdeki 5 yıl içinde Hüseyin Avni Aker'de veya Şükrü Saracoğlu'ndaki bütün maçların golsüz bitmesine kişisel olarak razıyım. Haksız mıyım!