Fernando Muslera, Lazio'dan Galatasaray'a transfer olduğunda takvimler 11 Ağustos 2011'i gösteriyordu. Uruguaylı kaleciye karşılık 6 milyon 750 bin euro bonservisin yanı sıra Arnavut orta saha Lorik Cana, İtalyan kulübüne verilmişti. Cana 1 sezon önce Sunderland'den 4,5 milyon euroya alınan bir isimdi...
Galatasaray'da aralıksız 14. sezonu yaşayan Muslera tam 533 resmi maça çıktı. 13 sezonda 7 kez Süper Lig şampiyonluğu kazandı. Dört kez Türkiye Kupası'nı kaldırdı, 6 defa da TFF Süper Kupa şampiyonluğu yaşadı. 533 maçta tam 17 kupası var 38 yaşındaki Muslera'nın. 18 kupalı Bülent Korkmaz'ın hemen arkasında yer alıyor. Galatasaray'da kalmayı başarabilirse Korkmaz'ın rekorunu da kırabilir. Ancak bu artık hiç kolay görünmüyor...
Gelin sizinle biraz geçmişe uzanalım... Galatasaray kalesinde Muslera değil de vasatın üstü bir yabancı olsaydı 13 sezonda 17 kupa kazanmak mümkün olabilir miydi? Benim cevabım çok net: Bırakın 17 kupayı, 10 kupaya ulaşmak bile zor olurdu...
Muslera, Galatasaray'ı en az 80-90 maçta tek başına ayakta tutmuştur. Çıkmaz denileni çıkarmış, tutulmaz denileni tutmuştur. Formadaki 4 yıldızdan birinde doğrudan pay sahibidir. Tıpkı Turgay Şeren gibi, Zoran Simovic gibi Galatasaray tarihine ismini yazdırmış bir file bekçisidir.
Aynı zamanda bu emeğinin karşılığını fazlasıyla almıştır. Her dönemde takımın en fazla kazanan oyuncularından biri olmuştur. Elbette bu da net bir gerçektir...
Malumunuz Muslera'nın sözleşmesi sezon sonu bitiyor ve Galatasaray'da önemli bir topluluk uzun süredir onunla yolların ayrılması gerektiğini savunuyor. Özellikle sosyal medyada Muslera karşıtı bir blok var. Açık bir şekilde emektar kaleciyle sözleşme yenilenmemesi gerektiğini ifade ediyorlar.
Reflekslerinin kaybolduğunu, yan toplarda çok kötü olduğunu, artık sadece cepheden gelen topları tutabildiğini dile getiriyorlar. Bu eleştirilerin bir bölümüne ben de katılıyorum. Dinamo Kiev ile oynanan maçta yediği gollerin bu eleştirilerle örtüştüğünü de kabul ediyorum. Ancak son dakikalardaki ıslıkları, tribünden yükselen homurtuları anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum.
Galatasaray çok ilginç bir tribün kültürüne sahip. Geçmişine hiç bakmadan hata yapanı affetmiyorlar. Fatih Terim'miş, Mustafa Denizli'ymiş, Fernando Muslera'ymış, Georghe Hagi'ymiş, Bülent Korkmaz'mış, Faruk Süren'miş, Mehmet Cansun'muş, Adnan Polat'mış, Dursun Özbek'miş, Özhan Canaydın'mış, Burak Elmas'mış hiç fark etmiyor.
Eminim, kulübün kurucu başkanı Ali Sami Yen kabrinden kalkıp gelse, hatalı birkaç transfer yapsa, bir şampiyonluk kaçırsa onu bile ıslıklayabilecek potansiyelde bir taraftar grubu var Galatasaray'da. İnanılmaz bir kültür, geçmişi, vefayı tamamen yok sayan bir bakış açısı ama Galatasaray gerçeği böyle... İşinize gelirse!
Galatasaray tribünleri ile Muslera arasındaki ipler büyük ölçüde koptu. Bu kumaş bu saatten sonra bence zor dikiş tutar.
Fakat Muslera'ya hiçbir şey olmaz, banka hesabında en az 50 milyon euro parası vardır. Hatıralarıyla birlikte döner memleketine, bakar keyfine.
Fakat aynı şeyi Galatasaray için söylemek zor. Muslera'dan sonra bir Muslera daha bulabilir mi? Kalesini 14 yıl boyunca gözü kapalı teslim edebileceği bir isim daha bulmak öyle kolay bir iş mi?
Muslera, Galatasaray'ı ne zaman özlese fotoğraf albümünü açıp bakabilir, hasretini giderebilir. Fakat Galatasaray bana göre 2 sezon daha oynayabilecek olan Muslera'yı gönderirse fotoğraf albümünü değil, kulübün kasasını sonuna kadar açmak zorunda kalacak. Bir Muslera daha bulana kadar bu arayış ve harcamalar devam edecek...