Fenerbahçe'de sistem değişikliği şart!
Rize maçı Sosa'nın 88'de penaltıdan attığı golle 2-1 kazanıldı...
Kadıköy'deki Hatay maçı golsüz bitti. 77'de 10, 81'de 9 kişi kalan rakibe 2 puan kaptırıldı...
Golsüz biten Galatasaray derbisindeki oyun tatmin ediciydi ama daha 3. haftada puan kaybı 4'e yükseldi.
Karagümrük maçı Altay'ın 87'de kurtardığı penaltıyla 2-1 kazanıldı. İç sahadaki ikinci maçta da oyun kırılgan ve gelecek için endişe vericiydi.
Göztepe deplasmanından 3-2'lik galibiyetle dönüldü. 3-1'e kadar güçlü bir oyun ortaya koyan takım maçı yine güçlükle bitirdi.
Kadıköy'de Trabzonspor maçı 3-1 kazanıldı. Krizdeki rakibine karşı beraberlik golünü 51'de bulabilen Fenerbahçe taraftarına yine uzun süre çile çektirdi.
Antalyaspor deplasmanındaki futbol ve girilen pozisyonlar sevindirici olsa da karşılaşma 84'te Perotti'nin penaltı golüyle kazanıldı.
Konyaspor'a Kadıköy'de 2-0 kaybedilen maç büyük bir kırılma ve şoka neden oldu. Takımın ve Erol Bulut'un geleceği ilk kez ciddi anlamda tartışmaya açıldı.
Fenerbahçe'yi yine bir deplasman maçı ayağa kaldırdı. Gençlerbirliği'ni 5-1 mağlup eden sarı-lacivertliler rahat bir nefes alsa da oyunla ilgili soru işaretleri ortadan kalkmadı.
Beşiktaş'a Kadıköy'de 15 yıl sonra yenilen Fenerbahçe'de A'dan Z'ye her şey çok kötüydü. 50'de 10 kişi kalan ezeli rakipten 4 gol yemek, sezona 18 transferle başlayan sarı-lacivertliler için tam bir fiyaskoydu.
Denizli'de elde edilen 2-0'lık galibiyet takıma ilaç gibi geldi. Ancak Serdar Aziz kırmızı kart gördükten sonra yaşanan travma gelecek için yine umut kırıcı cinstendi.
Fenerbahçe, Yeni Malatya maçında ise resmen dibe vurdu. Malatya elini kolunu sallayarak 3 gol attı, biraz daha zorlasa tarihi farka da koşardı. Mücadele etmeyen, kazanma arzusu taşımayan, rakip kaleye gitmeyi bile başaramayan sarı-lacivertliler, Kadıköy'de üst üste 3. yenilgiyi alarak tarihi tersten yazdı...
* * *
Evinde son 30 yılın en kötü performansını sergileyen (6 maçta, 2 galibiyet, 1 beraberlik, 3 yenilgi) Fenerbahçe'nin, deplasmandaki 6 maçta, 5 galibiyet, 1 beraberlik alması ve bu alanda ligin en iyisi olması tesadüfle açıklanabilir mi? Bana göre bu garip istatistik, Erol Bulut'un, "Bir yerde bir sorun var. Biz de onu bulmaya çalışıyoruz" dediği problemin nerede olduğunu açıkça ortaya koyuyor...
Fenerbahçe iç sahada ve deplasmanda farklı düzende oynuyor. Deplasmanda kontratak/geçiş oyunu düzeninde oynadığı için savunmadaki zaaflar minimum düzeyde kalıyor. Yerleşik defans fazla sayıda can yakıcı hata yapmıyor.
Kadıköy'de ise özellikle stoperlerin tüm defoları ortaya çıkıyor. Sık sık geniş alanda yakalanan ağır stoperler akıl almaz bireysel hatalara imza atıyor. Lemos ve Tisserand'ın sebep olduğu garip penaltılar ile bire bir pozisyonlarda yaşadıkları ağır zaafiyet savunmayı resmen yere seriyor.
"Futbol pozisyon oyunudur" derler. Büyük takımlar için ise "Futbol dar alanda, doğru pozisyon alma oyunudur" diyebiliriz...
Büyük takımlar kesinlikle dar alanda oynamak zorundadır. Yetenek ve kadro kalitesi farkı büyüklere bu imkanı zaten fazlasıyla vermektedir. Bu noktada teknik adamlara düşen, doğru futbolu oynayacak doğru taktiği ve doğru oyuncuları belirlemektir. 'Güçlü oyun' şampiyonluk yarışında daima en vazgeçilmez unsur olmalıdır...
Aksi halde yaşanan kaos yüzünden Luiz Gustavo gibi oyuncular bile sıradanlaşır, değersizleşir. Fenerbahçe tarihi bunun sayısız örneğiyle doludur...
* * *
Malatyaspor hüsranı, Fenerbahçe'de radikal bir sistem değişikliğini artık zorunlu hale getirmiştir. Takımdaki esas sorun savunmanın merkezinde yaşanmaktadır ve bana göre bunu çözebilecek formül 3-4-3 dizilişidir... 3-4-3 ile hücum edip, top rakipteyken 5-4-1'e dönmek ve savunmanın ortasını üç stoperle tutmak akla çok yatkın duruyor.
Şampiyonlar Ligi'nde bu yıl da son 16'ya kalan Leipzig ve Atalanta üçlü savunma anlayışının son yıllardaki en başarılı temsilcileri olarak öne çıkıyor. Nagelsmann ve Gasperini'nin oynattıkları dominant futbol alkışları toplamaya devam ediyor. Her iki teknik adam da savunmanın ortasında üç stoper kullanıyor. Kenarlarda da daima hücum karakterli bekler yer alıyor. Yani bu sistem riskli gibi görünse de 4-2-3-1'e kıyasla daha fazla güven veriyor...
Juventus'tan sonra Chelsea'yi 3-4-3 ile lig şampiyonu yapan Conte'nin, Inter'de bu sistemden vazgeçmediğini hatırlatmakta da yarar var.
* * *
Sistem değiştirmek, gömlek değiştirmeye benzemez biliyorum... Fakat futbolu dip yapan Fenerbahçe bu noktada radikal bir adım atmak zorunda görünüyor. Üstelik bu haftaki rakip, ligin en ciddi takımlarından Gaziantep FK... Sumudica'nın takımı 10 maçtır yenilmiyor ve bu süreçte 4 galibiyet, 6 beraberlik aldılar. Biraz daha dikkatli olsalar daha fazlasını da yapabilirlerdi.
Erol Bulut bana göre savunmanın ortasında Serdar-Tisserand-Novak üçlüsünü oynatmalı. Novak sol stoperde pekala görev alabilir. Topun orta alana ya da sol kenar oyuncusuna doğru açılarla ve zamanında aktarılmasında çok faydalı olacağını düşünüyorum. Yeri gelmişken sol bek Tosic'in Beşiktaş'ta stopere geçtikten sonra yaptıklarını da hatırlatmak isterim...
Erol Bulut hoca sağ ve sol kenarlarda Gökhan/Nazım ve Caner'i kullanmalı. Merkezde de Gustavo-Ozan'ın yer alması doğru seçim olur. Hücum hattının bugün için Ferdi-Ademi-Pelkas üçlüsünden oluşması doğru görünüyor. Ferdi sağ ayaklı olduğu için sol kenarda oynadığında çok daha üretken ve gole yakın performans sergiliyor. Aynı verimi sağ kulvarda ortaya koyamıyor. Pelkas ise Ferdi'nin aksine solda vasat, sağda daha üretken... Gençlerbirliği maçında sağ kanattaydı ve iki asist yapmıştı.
Hücum üçlüsünün ortasındaki isim elbette Samatta olmalı. Tanzanyalı dönene kadar Cisse, Ademi ve Thiam orada görev alacak. Demoralize durumdaki Cisse yerine ilk 11'e Ademi'yi yazmak daha gerçekçi bir tercih olacaktır...
Erol Bulut hoca sistem değişikliği veya farklı bir dokunuşla takımını ayağa kaldırmak zorundadır. Yanlışta ısrar ederek, umutları hızla tüketirse hem kendisine hem de Fenerbahçe'ye yazık eder...
Doğruyu bulursa da 4. yıldızı takar, tarihe geçer...