Jan Breydel Stadı’nda bıraktığımız yerden başladı adeta Başakşehir’deki rövanş karşılaşması. Hem görüntüsüyle hem de makine düzeni oyunuyla Mircea Lucescu’nun Shakhtar Donetsk’ine benzeyen Abdullah Avcı’nın Başakşehir’i ilk dakikadan itibaren resmen kalite gösterisi yaptı...
Maçın önemini ve topun değerini son derece iyi bilen usta ayaklar oyunu sıkı sıkıya ellerinde tutarken, Club Brugge takımı oyuncularının turun aslanın ağzında değil, midesinde olduğunu anlamaları uzun sürmedi. Clichy yarım saatlik bölümde kusursuz oynadı. Adebayor’a yaptığı asist birinci sınıftı. Bu şık gol daha 7. dakikada maçın fişini çekiverdi. Bu dakikadan itibaren tur için 2 gole ihtiyaç duymaya başlayan Brugge’ün Başakşehir’in gücü karşısında pes ettiğine şahit olduk ilerleyen dakikalarda.
İlk maçın yıldızları Denswil ile Dennis arasındaki pas bağlantısını Mahmut ve Visca ile kesen Başakşehir, rakibinin tek silahını da elinden alınca Brugge’ün yapacak hiçbir şeyi kalmadı. Bilek güreşine erken havlu attılar, Visca’nın usta işi golüyle fark ikiye yükselince de tıpkı bizim gibi Başakşehir’in oyununu izlemeye başladılar.
Abdullah Avcı futbolla yatıp, futbolla kalkan bir teknik direktör. İlk maçın ardından Brugge’ü o kadar iyi analiz etmiş ki kafasındaki bütün planları eksiksiz sahaya yansıttılar. Zaten elinde çok başarılı bir analiz ekibi var. Rakip takımların adeta MR’ını çekip, Avcı’nın önüne koyuyorlar.
Başakşehir’in yolu açık olsun, Şampiyonlar Ligi rüyaları da dilerim gerçekleşir...
Peki, Avrupa kupalarındaki ilk galibiyetin ve Şampiyonlar Ligi play-off turunun son derece kolay elde edilmesinde en büyük pay kimindi derseniz, cevabım Emre Belözoğlu olur.
İlk yarıda oynadığı harika futbola, sakinliğine, kalitesine şapka çıkarıyorum, alkışlıyorum. 7 Eylül’de 37 yaşına girecek ama Emre’nin Türk Milli Takımı için hala bir şeyler yapabileceğine inanıyorum. Yeni teknik patron Lucescu’nun, Ukrayna ve Hırvatistan’la Eylül’de oynanacak kader maçlarının kadrosuna eski öğrencisini de davet etmesi gerektiğini düşünüyor, ısrarla tavsiye ediyorum...