26.07.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Sanat, sosyete, iş, cemiyet ve de spor dünyasından gizli kalmış pekçok olayı kitabının sayfalarına getiren Şenay Düdek, yasak ilişki yaşayan bir futbolcu ve de bir kulüp başkanının müthiş kaçamağını tüm çıplaklığıyla kitabında anlatıyor. Ünlü başkanın, Yasemin takma adlı ünlü bir assolist ile yaşadığı çarpıcı aşkı tüm gerçekleri ile "Yüreğim hala biten aşkımıza ağlıyor" adlı kitabın sayfaları arasında...Ünlü assoliste trilyonları kaptıran bu ünlü yönetici acaba kim ? Hepsi ve daha fazlası Şenay Düdek'in kitabında...***TAKTİK: Köşe yazarlığınız ve yıllarca yaptığınız yöneticiliğiniz dışında geçen yıl yazdığınız "Şehir Hikayeleri-1" ve şu an 40 bin tirajı yakalayan "Yüreğim Hala Biten Aşkımıza Ağlıyor - Şehir Hikayeleri - 2" ile yazarlığınızı da kanıtladınız. Şehir hikayeleri'ni yazarken nelerden esinleniyorsunuz. ŞD: Tam 30 yıldır bu dünyanın içinde yaşıyorum. Spor yazıları ile başladığım meslek hayatıma TRT Televizyonu'nda "Kadın-Magazin" adlı program ile sürdürdüm ki, bu Türkiye'de yapılan ilk kadın programıydı. Dolayısıyla sahne, sinema, siyaset, ekonomi, medya, tiyatro, adliye kısacası o kadar çok rolasyonları olan bir insan olarak çevremdeki tüm renkli insanlardan yararlandım. Yani insandı kahramanlarım. Ama şöhretli ve de renkli isimlerdi.TAKTİK: Peki gazeteciliği sürdürürken kitap yazmak nereden aklınıza geldi? Kitap yazmak mı, haber araştırmak ve yazmak mı daha zor sizce? ŞD: İkisi de zor. Bir anım olsun diye başladım. Aslında biliyorsunuz Posta gazetesinde benim köşe yazarlığım insan ve yaşam. Yani dünya ve Türkiye'de gittiğim, gezdiğim, gördüğüm restorant, bar, eğlence yerleri, sinema, konser, sergiler, marjinal yerleri konu olarak alıyorum ve buraları tanıtıyorum. Ya da illeri dolaşıp buradaki yaşamı, sosyal hayatı, siyaseti üst düzeydeki yöneticilerle konuşup yansıtıyorum. Pekçok yayın evi öncelikle bu yazılarımı değerlendirmek istedi. Ama ben kolayına kaçmadım. Zaten kafamda vardı yaşadıklarımı farklı bir şekilde yazmak. Böylelikle "Yaşanmış Şehir Hikayeleri" çıktı zaten. TAKTİK: Şehir Hikayeleri'nin birincisinde konu aldığınız kahramanların yaşadıkları gerçek mi, yoksa birer hayal ürünü mü? Örneğin hikayenin birinde ünlü bir futbol takımı yöneticisinden söz ediyorsunuz. ŞD: Hepsi gerçek. Ama bir bedende birkaç karakter var. Bir de assolist ise, manken ya da sinema artisti oluyor kimlikler. Ya da o mesleğe yakın kişilikler. Biraz eğlence, bilmece - bulmaca, şaşırtmaca. TAKTİK: "Yüreğim hala biten aşkımıza ağlıyor"un yayımında size ilk kitabınızın başarısı mı cesaret verdi? ŞD: İlk kitap 16 baskı, 30 bin tiraj yaptı. Bu arada 22 öykü elimdeydi. 12, ilk kitaba koydum. Diğerleri üzerinde çalıştım. Üzerimde baskı da vardı. Menajerim Sayım Çınar, ALFA ile anlaşmamı sağlayınca hazır elimde de öyküler olunca 16 ayda yürüdüm yani. Şu an, Allah nazardan saklasın ama, 19 baskı, 40 bine yakın bir tiraj yakaladık. TAKTİK: İlk kitabınızda İzmir'deki Alsancak Devlet Hastanesi'ne üç yataklı bir koğuş yaptırdığınızı biliyoruz. Zaten kitabınızda da fotoğraflarını yayınlamışsınız. Şimdi bu ikinci kitabınızdan sağlanacak gelirle neler yaptırmayı planlıyorsunuz? ŞD: Yaptırdım ve ilk kitabımın arka sayfasına da görgüsüzler gibi fotoğrafları koydum gerçekten, ama mecburdum. İnsanlar görsün, kanıtlansın istedim. Şimdi de kısmetse Konya, Adana ve İzmir Kadın Sığınma Evleri'nde üç oda döşeyeceğim. Birini, Konya'yı sevgili Seda (Sayan) ile çözdük. Sanatçıdan dost olmaz diyenlere Seda Sayan'ı örnek gösteriyorum. TAKTİK: İnsanların özel yaşamlarını yansıtmak sizi rahatsız ediyor mu ? ŞD: Kimsenin özel yaşamını yansıtmıyorum. Şu an da magazinden uzaklaştım. Artık daha sosyal konulara değiniyorum. Kimse çıkıp da, "Şenay bizim ekmek paramızla oynadı, hayatımızı kararttı" diyemez. Ben anılarımı ve renkli dünya ile ilgili yaşananları, yaşadıklarımı bire bir yazsam pekçok isim kaçacak delik arar, insan içine çıkamaz. Şu an 19 baskısı yapılan "Yüreğim hâlâ biten aşkımıza yanıyor - Yaşanmış şehir hikayeleri 2"de yine kıyamet koptu. ........ Ünlü assolist Yasemin Yıldız, İzmir'e muhteşem bir saz ekibiyle gitti. Coşkun Erdem, Ercüment Batanay, Özer Altın. Hepsi Türkiye'nin en iyi saz üstadlarıydı. Tam bir hafta gazinodaki tüm masalar doluydu. Yasemin sahneye çıkmadan sahnenin planını yaptırır, nerede kimlerin olduğunu görür ve çoğu masalara ismiyle hitap ederdi. Sesi, fiziği, albümlerinin çok satması aile müşterisini de getiriyordu. Menajeri Cem o gece ünlü bir futbol yöneticisinin, emniyetin üst düzeyindeki isimlerle en ön masada olduğunu söyledi. Hayli şişman, göbekli ve kızdığında yüzü kızaran bu yönetici aslında uzun süredir Yasemin'in peşindeydi. Ama adamın tipi Yasemin'i hiç çekmiyordu. Cem adamın çok zengin olduğunu, İzmir'e de bir tekstil fabrikasını satın almak için geldiğini söyledi......... Bir süredir ünlü bir tiyatro oyuncusuyla da aşk yaşayan idareci Kerem, her yıl fuar zamanı karısını da alıp, İzmir'e gelir, süit bir odaya yerleşirdi. Efes Oteli'nin havuzunda tuttuğu kamarada yapmadığı çapkınlık da kalmamıştı. En büyük merakı da pokerdi. Pek içki sevmediği halde Yasemin o gece bir duble viski içti. Sahneye çıktığında kendisi de eğleniyordu. Yoksa bu işi uzun sürdürme ve de başarılı olmak pek kolay değildi. Bütün fuar süresince ünlü yönetici, kimi zaman masasında ünlü futbolcular kimi zaman da komşu gazinoda sahne alan ünlü türkücü ile geldi. Her geldiğinde ise Yasemin'in odasına şampanya ve 150 gül gönderdi. Fuarın bitiminde Bodrum'un en ünlü tatil köyünde Yasemin bütün ailesi ve Kerem ile dinlendi...Not: Anlatılan olaylar gerçek olmakla birlikte kod isimler kullanılmıştır. Satılmış bedenler