SkorerKendi düşen ağlamaz

Kendi düşen ağlamaz

26.12.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Beşiktaş takımını bir enkaz gibi devralan Yıldırım Demirören, tesisleşme yönünden müthiş adımlar atarken, seçim çalışmaları boyunca sürekli değindiği birlik - beraberliği sağlayamadı

Kendi düşen ağlamaz

Demirören, tek başına aldığı kararla Bosqueyi getirirken, "yeni hoca, yeni risk" gerçeği devreye girdi Diziyi biraz eskiye, yani 2000li yıllara çekmenin doğru olduğuna inanıyoruz. Beşiktaşı Beşiktaş yapan, tesisleşme konusunda inanılmaz adımlar atan, Efsane Başkan Süleyman Sebanın hakkını kim inkar edebilir. 16 yıllık başkanlık sürecinde Sebanın kazandığı kupaların sayısı; 21... Bu sürece sığdırılan tam tamına 6 lig şampiyonluğunu da hatırlatmakta yarar var. Bir yanda tesisleşme, diğer yanda ligdeki müthiş yarıştan Seba, alnının akıyla çıkmıştır.Seba başkanın bırakışı, kötü gidişin başlangıç noktasıdır, milattır bence...Süleyman Sebanın tozlu arşivlerde hâlâ sıcaklığını koruyan bir sözü var ki, bugünlerin en büyük habercisidir:"Benden sonra kaos olur" Bu dizide, Akaretler - Ümraniye hattında, kapalı kapılar ardında gizli kalanlar, kavgalar, kararlar, yönetimdeki çekişmeler, kopmalar, oylamaları dilimiz döndüğünce, yalana - dolana sığınmadan gözler önüne sereceğiz. Galatasaray derbisinden sonra Başkan Serdar Bilgilinin "sürpriz" istifa kararı bugünkü KANATLARI KIRIK KARTAL ı yaratan diğer bir gerçektir.Bilgili bıraktı, Beşiktaş yeniden bir seçim kaosuna sürüklendi. Dört başkan adayı çıktı, Yıldırım Demirören zorlu yarışta Fikret Ormanı güçlükle solladı. Sandıktan çıkan oy farkı, camiadaki "güvensizliğin" en büyük belgesiydi. 31 Mayıs 2004de koltuğa oturan iyiniyetinden asla şüphe duyulmayan Başkan Yıldırım Demirören ve ekibi için zor günler başlıyordu. Zaman dardı, kısıtlıydı. Demirören, Bilgiliden aldığı bayrağı zirveye taşımanın heyecanı içindeydi. Ne var ki, işi hiç de kolay değildi...Bir yanda kaçırılan, adeta altın tepside Fenerbahçeye sunulan şampiyonluk, diğer yandan dağılma noktasına gelen koskoca Beşiktaş takımı! Kelimenin tam anlamıyla takım açısından "enkaz" teslim almıştı Demirören ve ekibi.Bu kısa süreçte sağlıklı kararlar beklemek, hayalcilikten öteye gitmezdi, gitmedi de... Seçim kaosu Kıvanç Oktay bir yandan transferler için düğmeye basarken, Başkan Yıldırım Demirören, "yıprandığı" gerekçesiyle Lucescunun yerine teknik adam arayışına başladı. Demirören çalmadık kapı bırakmadı, hatta o dönemlerde arası soğuk olan Futbol Federasyonu eski başkanı Haluk Ulusoydan destek istediği de biliniyor. Ulusoy, bir dizi araştırmadan sonra Fransız Le Guen ve Arjantinli Lüksemburgoyu önerdi. Fakat Başkan Demirören, kafasına koyduğu Mattheaus ile Almanyada sık sık bir araya geliyordu. Ancak Alman hocanın gittiği takımlarda başarısız olması, huysuzluğu ve gece yaşamı Demirörenin kafasını kurcalayan sorulardı. Türkiyeye gelmesine kesin gözüyle bakılan Mattheaus ile görüşmeler sürerken, yönetim, Kölnde oynayan Mustafa Doğanı apar - topar transfer etti. Gurbetçilerden Berkantın da Lucescunun önerisiyle alındığı iddia ediliyor. Çalmadık kapı kalmadı Mattheausu "yedeğe" alan Başkan Yıldırım Demirören, yıpranmamış ve mazisi başarılarla dolu bir hocanın peşindeydi. Özel uçağının rotasını Almanyadan, İspanyaya çeviren Demirören, Real Madridde büyük başarılara imza atan Del Bosquenin kapısını çaldı. Ancak Del Bosqueyi, İspanya dışına çıkarmak, onu Türkiyeye getirmek sanıldığı kadar kolay değildi. Demirören, Del Bosque için İspanyadaki yakın dostlarını devreye soktu, günlerce yapılan pazarlıklar sonunda takımın başına getirdi. Özetleyecek olursak; Başkan Demirören, Del Bosqueyi yönetimden aldığı yetkiyle patron yaptı.Demirörenin Del Bosqueyi getirmesi camianın büyük bir bölümünde "olumlu" bir adım olarak nitelendirirken, bazı kesimlerde tepki yarattı. Sıcak gelişmelerin yaşandığı o dönemlerde, "İlk kez İspanya dışına çıkıyor. Türkiyeyi, Türk futbolcusunu, oyuncuları, rakipleri hiç tanımıyor. Beşiktaşı, Türkiye liglerini tanıyana kadar koskoca bir yıl daha gider. Keşke Lucescu ile yola devam etselerdi. Ya da yerli hoca alınsaydı" diyenleri sayısı da az değildi. "Yeni bir hoca, yeni bir risk" gerçeği de bir kez daha ortaya çıktı, olaya kuşkuyla bakanları da "haklı" çıkardı.Bizim de seçim süresinde savımız hep yerliden yanaydı, dinleyen olmadı!Eee ne demiş atalarımız:"Kendi düşen ağlamaz" Yıpranmamış isim Demirören ve arkadaşlarının seçimlerde üyelere sunduğu kitapçıktaki bazı sözlere bir göz atalım isterseniz. Başkan, "Geleceğin Beşiktaşını yaratmaya nereden başlanır ?" diye soruyor, yanıtını da kendisi veriyor:"Bugünden..."Demirörenin, camiadaki bölünmüşlükten yakınırken, kitapçıkta bir sözü daha var ki, hatırlatmadan geçemeyeceğiz:"Ama hepimiz biliyoruz ki; o bayrak, sadece o güzelim ağaçlıklı yoldan geçer ve sadece İnönüye çıkar" Başkanın sözleri bir hayli anlamlı...Ağaçlıklı yol hâlâ güzel, ama İnönü için aynı şeyi söylemek bugünler de çok zor! İnönüde birlik - beraberlikten kim söz edebilir? Her tribünden farklı sesler çıkmıyor mu? Ya kavgalara ne demeli? İnönüdeki son bıçaklanma olayı bunun tuzu - biberi olmadı mı?Yiğidi öldüreceğiz, ama hakkını da vereceğiz. Demirören özellikle tesisleşme konusunda müthiş adımlar attı... İnönüye restore etti, Akatları hizmete açtı, sıra Beşiktaşın geleceği gözüyle bakılan Fulya İş Merkezine geldi. Nisan ayında da kazma vurulacak. BJK TVyi devreye soktu. Bunların hepsi alkışlanacak, Demirören ve ekibinin en büyük artılarıdır bizce. Ağaçlıklı yol YÖNETİMDEN istifa eden Adnan Demirin yakın çevresine, "Holdingim var, ama kulüpte oturacak ne bir odam, ne de sandalyem var ! Kulübe danışmanlar alındı, hem odaları var, hem de sekreterleri. Biz de yöneticiyiz" sözleri Akaretlerdeki personel alımına isyanın ta kendisiydi. Maral Öztekin ve Murat Tokere, Fulya projesinin başına getirilen Orhan Sakaya kapalı kapılar ardından yöneticiler büyük tepki gösteriyorlar ve "Hovardalık" yorumlarıyla Akaretlerin kaynayan bir kazan olduğunu belgeliyorlardı. Koordinatör Erdil Arpacının transferlerde sürekli öne çıkması, futbolcular kadar prim alması da yönetimde tartışma yaratan bir diğer konuydu. "Holdingim var ama odam yok !" AKARETLERDEKİ bir başka iddia ise oldukça ilginçti. Hüsnü Güreli döneminde bir bankadan 5 milyon dolarlık kredi kullanıldığı ve teminat mektubunda o dönemdeki yöneticilerin imzası olduğu biliniyordu. Kongreden sonra eski yöneticiler, "Görevimiz bitti, bankadaki imzaları değiştirin" diye haklı bir gerekçe ile yönetimi uyarıyorlardı. Ama Başkan Yıldırım Demirörenin de ısrarına rağmen 5 - 6 yeni yöneticinin bu teminat mektubuna imza atmadıkları, istifacıların bir bölümünün "Del Bosque" bahanesinin arkasına sığınarak, bu yükümlülükten sıyrıldıkları da iddia ediliyordu. Mektup iddiası En çok gol atan: J.Carew (8)En çok pozisyona giren: J.Carew (24)En çok asist yapan: Tümer (4)En çok isabetli şut atan: J.Carew (19)En isabetli pas atan: İ.Üzülmez (% 84)En isabetli orta yapan: Pancu (% 71)En çok top kapan: İ.Üzülmez (57)En çok top kaptıran: İbrahim Akın (70)En çok ofsayta düşen: J.Carew (15)En çok faul yapan: J.Carew (30)En çok kart gören: A.Yıldırım (4 sarı, 1 kırmızı)Defansın attığı gol: 5Orta sahanın attığı gol: 23Forvetin attığı gol: 11Yerlilerin attığı gol: 23Yabancıların attığı gol: 16 Beşiktaşın ENleri