Futbol kulüplerinin geçmişlerine dair yazılara göz atmak okuyucu için her zaman keyifli bir uğraşı olmuştur. Özellikle de bu kulüp son günlerde ülke gündeminde hatırı sayılır bir yer edinmiş ve kulaklara çalınmayı alışkanlık haline getirmişse... Eğer yerli bir takımdan bahsedilmiyorsa İngiliz olması da tercih sebebidir. Adalılar modern anlamda futbolu icat eden millet olarak yakalarında adeta görünmez bir rütbe taşır ve birçoğu henüz 19. yüzyılda kurulmuş ekipleriyle içlerinde bir dolu hikayeyi barındırırlar.
1860'da Sheffield FC ile Hallam FC arasında oynanan ve dünyanın ilk kulüplerarası karşılaşması olarak kabul edilen futbol maçının 26 yıl sonrasında Londra'nın güneydoğusunda yeni bir kulüp kurulur. 1886'nın sonlarına doğru, Woolwich banliyösündeki Arsenal Cephanelik Fabrikası'nda işdışı saatlerde farklı hareketlenmeler yaşanmaktadır. Fabrikadaki bir grup işçi yeni bir futbol takımı kurmak üzere harekete geçmiştir.
Kendilerine Dial Square adını uygun görürler. Bu isim fabrikanın giriş kapısının üstündeki güneş saatine göndermede bulunmaktadır. 11 Aralık'taki ilk maçlarında Eastern Wanderers karşısında 6-0'lık bir galibiyet elde ederler. Kısa bir süre sonra takımın ismi değiştirilip 'Royal Arsenal' olarak faaliyetlerini sürdürecektir. 1893’teki değişikliğin ardından ise isim bu kez Woolwich Arsenal olurken, aynı yılın içinde takım ‘Football League’de’ mücadele etmeye hak kazanır ve ligin ilk güneyli ekibi olur. 1904’te First Division’a yükselme hakkı kazanırlar.
Kulüp, içine girdiği mali sıkıntılar, tekrar ikinci lige düşmesi ve bulunduğu bölgede seyirci sıkıntısı çekmesinden dolayı 1913’te radikal bir karar alarak kentin kuzeyine taşınır. Daha sonradan Arsenal Stadyumu olarak adlandırılacak olan Highbury’deki stadyum bundan sonra kendilerinin yeni evi olur. Hemen bir sonraki sene isimlerinden Woolwich’i düşürerek bugünkü isimleri olan Arsenal adını benimserler.
Kırmızı ve mavi
İngiltere’deki futbol kulüplerinin forma renklerinin iki renkte yoğunlaştığı söylenebilir. Takımların büyük bir kısmı kırmızı ya da mavi renklerden oluşmaktadır. Bu renk ayrımı, tarihsel bir arka plana sahiptir. Kırmızı renkli takımlar çoğunlukla ülkenin çalışan kesiminin bünyesinden doğmuş, işçi takımlarıdır. Mavi renklerin ise genel itibariyle kilise kökenli ekipler olduğu göze çarpar.
Kırmızı formalı Liverpool, şehirdeki liman işçilerine dayandığı gibi; aynı kentin bir diğer takımı mavili Everton ise St Domingo's Kilisesi cemaatinin sportif faaliyetleri için kurulmuştur. Bir diğer örnek olarak Manchester United, demiryolu işçileri tarafından kurulup kırmızı rengi alırken, şehrin diğer ekibi mavi formalı Manchester City ise St. Mark's Kilisesi’nin üyeleri tarafından varedilmiştir. Ada’daki bu tip örnekleri çoğaltmak elbette mümkündür…
Arsenal için de kestirmeden giderek, işçi takımı olduğu için renklerinin kırmızı olduğu söyleyenebilir. Gerçekte, bu hem doğru hem de yanlıştır. Aslında onların renklerinin diğerlerine göre biraz daha değişik bir hikayesi vardır.
Arsenal’in iki kurucu üyesi Fred Beardsly ve Morris Bates, Woolwich’e çalışmak için gelen iki eski Nottingham Forest futbolcusudur. Ancak Dial Square ilk idmanına çıktığında oyuncuların üzerlerinde kendilerine ait bir formaları yoktur. Bunun üzerine bu ikili eski kulüplerine bir mektup yazarak kendilerine yardımcı olmalarını rica eder. Mektuba cevap, bir düzine forma ve bir çok futbol topunun fabrikaya ulaştırılmasıyla verilir. Yapılan bu bağışla birlikte Nottingham Forest’in renkleri artık Arsenal’e bulaşmıştır.
İlklerin takımı, stadı
Arsenal’in 1913 Eylül’ünden 2006 Mayıs’ına kadar maçlarına ev sahipliği yapan Highbury Stadı büyük başarılara tanıklık eder. 1. Ligde kazandıkları 13 şampiyonluğun tamamını bu stattayken yaşarlar. Ayrıca 10 FA Cup ve 12 Community Shield Kupası da yine buradayken elde edilir.
Highbury dönemi sportif başarıların yanında birçok başka ilke de sahne olur. Örneğin İngiltere’de bir futbol maçı ilk kez bu statta radyodan canlı olarak yayınlanır. Bu karşılaşma 22 Ocak 1927’de oynanan Arsenal-Sheffield United mücadelesidir. 10 yıl sonrasında Arsenal A Takımı’nın,rezerv takımına karşı oynadığı özel mücadele ise dünyada televizyondan canlı olarak yayınlanan ilk futbol karşılaşması olur. Spor televizyonculuğunda bir başka ilkin altında da kırmızı beyazlılar vardır. Manchester United ile 2010 Ocak ayında oynadıkları maç, bir spor organizasyonunun 3D olarak yayınlanan ilk müsabakasıdır.
Ülkedeki en başarılı takımlardan birisi olarak Arsenal, İngiltere’de futbol ve sanatın bir araya geldiği zamanlarda ismi en başta anılan ekiplerdendir aynı zamanda... 1939 yılında çekilen ve futbol konulu ilk filmlerden bir tanesi olarak kabul edilen ‘The Arsenal Stadium Mystery’ isimli filmde birçok Arsenalli futbolcu da rol alır. İlerleyen yıllarda Arsenalli filmlere rastlamak artık sıradan olacaktır.
Sadık bir taraftar
Arsenal taraftarı için bir yakıştırma yapılacak olsa herhalde ‘sadık’ sıfatı en uygun tanım olurdu. Müthiş fanatik olduklarını söylemek zor. Ada’da holiganizm denilince de ilk sıralarda sayılan gruplardan değiller; ancak takımlarına sonuna kadar bağlılar. Arsenal'in lakabı Gunners’tan hareketle kendilerine Gooners derler. Hemen hemen her maçta tribünleri doldururlar.
2007-08’de Premier Lig’de en yüksek ikinci seyirci ortalamasına sahip ekip maç başına rakamlara göre onlardı. Geride bıraktığımız 2012-13 sezonunda Topçular, Avrupa’nın en çok seyirci toplayan 7, ekibiydi: B.Dortmund (80.000), M.United (75.500), Barcelona (73.600), R.Madrid (71.300), B. Münih (71.000), Schalke (61.000), Arsenal (60.000).
Kulübün resmi dergisinin yanında Arsenal taraftarlarının çıkardığı birçok fanzin bulunur. The Gooner, Highbury High, Gunflash ve Up The Arse isimli yayınları basan kırmızı beyazlı taraftarlar, Pet Shop Boys’un Go West şarkısından uyarladıkları "One-Nil to the Arsenal" tezahüratı ile bilinirler. Öte yandan Ada’da yıllar yılı defansif futbol oynayarak maçları sıkıcılaştırdığı eleştirisi alan Arsenal’e rakip takım taraftarlarının söyledikleri ‘Sıkıcı Arsenal’ isimli şarkı da artık ironik bir şekilde Arsenal iyi oynadığı zaman bizzat Arsenal taraftarlarınca tribünde icra edilmektedir. Uluslararası desteğe de sahip Premier Lig ekibi için günümüzde 25 ülkede kurulu taraftar birlikleri bulunurken, dünya çapında yaklaşık 30 milyonluk bir taraftar kitlesinin olduğu söylenir.
..........
2006 yılında kulüp vites artırma adına yeni stadı Emirates'e geçer. Kapasitesi artan, loca ve VIP koltukları ile gelirlerini yükselten Londra ekibi sportif anlamda ise aradığı başarıyı bir türlü yakalayamaz. 1996'dan bu yana takımın başında olan Arsene Wenger 'Gunners'ı Premier Lig'de 3 kez 'Winners' yapsa da, 2004'ten bu yana hiçbir kupanın kazanılamamış olması taraftar üzerinde kat sayısı her geçen gün artan bir gerginliğe yol açacaktır.
Bu son şampiyonlukta, kaydettiği 30 gol ile aslan payına sahip olan Thierry Henry'nin geçtiğimiz yıl kısa bir süreliğine tekrar takıma kazandırılması belki de bu gerginliğe pansuman yapmak adına gerçekleştirilen bir eylemdir. Yıldız futbolcu camia tarafından adeta ruh çağırır gibi New York Red Bulls'tan yarım sezonluğuna kiralanır. Ne var ki artık onun zamanı çoktan geçmiştir. Kulüp tarihinin en golcü oyuncusu olan Henry bir kaç maçlık kısa filminin ardından yeniden John F. Kennedy Havalimanı'na iner.
Ünlü ekonomi dergisi Forbes, geçtiğimiz nisan ayında açıkladığı rakamlarda Arsenal'i dünyanın en değerli dördüncü futbol takımı olarak gösterdi. Buna göre kulübün yıllık net geliri 368 milyon dolardır. Operasyon gelirleri 55 milyon dolar, ticari gelirler 237 milyon dolar, yayın gelirleri 443 milyon dolar ve stat gelirleri 484 milyon dolar...
Arsenal, stat gelirlerinin yayın gelirlerinden fazla olduğu ender kulüplerden bir tanesi olarak dikkat çekerken bu maç günü gelirlerinde Manchester United ve Real Madrid'in ardından dünyanın üçüncü basamağında bulunuyor. Londra ekibinde taraftarların sürekli transfer istemesindeki rahatlığın altında da işte bu tablo yatıyor. Dünyanın taraftar üzerinden en çok para kazanan kulüplerinden bir tanesi olunca; taraftar da sizden ciddi ve ısrarcı taleplerde bulunabiliyor.
Geçtiğimiz sezon tarihinin en kötü lig başlangıcını yapan kırmızı beyazlı ekibin, bu sezon önünde fazla bir seçenek bulunmuyor. 'Henry'yi ararken' durumuyla kadroya katılan genç Fransız forvet Sanogo daha çok geleceğe bir yatırım olarak değerlendirilirken, hemen bu sezonu kotaracak yeni isimlerin transfer edilmesinin de çok uzakta olmadığı düşünülüyor.