24.08.2022 - 13:00 | Son Güncellenme:
Süper Lig'de yeni sezon hızlı başladı. Sezona Jorge Jesus yönetiminde ve transferleriyle iddialı bir başlangıç yapan Fenerbahçe, ilk 3 hafta sonunda topladığı 7 puan ve attığı 13 golle tüm dikkatleri üzerine çekti. Fenerbahçe ligin ilk haftasında Ümraniyespor ile berabere kalırken Kasımpaşa ve Adana Demirspor maçında farklı galibiyetler elde etti. Sarı Lacivertliler averajla lider konumda bulunuyor.
Fatih Terim'in ayrılığı sonrası göreve Domenec Torrent'i getiren ve geçtiğimiz sezon tarihinin en kötü sezonunu geride bırakan Galatasaray, seçim sürecinin gölgesinde yeni sezona Okan Buruk yönetiminde başladı. Sarı Kırmızılılar dikkat çeken transferler yaparken Sergio Oliveira, Dries Mertens ve Lucas Torreira gibi dünyaca ünlü isimleri kadrosuna kattı. Galatasaray ligin ilk 3 haftasında 2 galibiyet 1 mağluibyet alırken hücumda yetersiz kaldı. Galatasaray ilk 3 haftada sadece 2 gol atabildi.
Beşiktaş, geçtiğimiz sezon Önder Karaveli'nin yerine göreve getirilen Valerien Ismael ile yeni sezona başladı. Fransız teknik adam özellikle oynattığı tempolu futbol ile dikkatleri üzerine çekti. Kadrosunu Wout Weghorst, Jackson Muleka ve Gedson Fernandes gibi isimlerle güçlendiren Siyah Beyazlılar ligin ilk 3 haftasında topladığı 7 puanla Fenerbahçe'yi takibini sürdürdü.
Son şampiyon Trabzonspor ise lige istediği gibi başlayamadı. Bordo Mavililer İstanbulspor ve Hatayspor karşısında galip gelirken Antalyaspor'a karşı oynanan 3. hafta maçında sahadan 5-2 yenik ayrıldı. Şampiyonlar Ligi play-off turunda Kopenhag ile eşleşen Trabzonspor, ilk maçı deplasmanda 2-1 kaybetti. Bordo Mavililer rövanş maçında bu akşam Kopenhag'ı elemesi durumunda Şampiyonlar Ligi gruplarına katılma hakkı kazanacak.
Ligin ilk 3 haftasında Fenerbahçe ve Jorge Jesus ön plana çıktı. Milliyet yazarlarından Mustafa Anıklı, ligin geride kalan haftalarını değerlendirirken Jorge Jesus'u övdü. Anıklı, Fatih Terim iddiasında bulundu.
İşte Mustafa Anıklı'nın yazısı;
YASAKLASAK DA MI SAKLASAK!
Süper Lig'de her kulübün altyapısından, pırlanta gibi gençler yetişmeye başladı. Ve, bunlar birer birer Avrupa sahalarına doğru gidiyor.
Rıdvan Yılmaz gitti, Emirhan gitti, son olarak da Ahmetcan, Ajax gibi bir devin yolunu tuttu. Üstelik, en fazla üretimde bulunan Trabzonspor, dışarıdan 6-7 transfer yapmayı yeğledi, Ahmetcan'ı verdi, Abdulkadir Parmak'ı gönderdi.
Bordo-mavili ekipte yıllar öncesini hatırlayın; Uğurcan'ın, Yusuf Yazıcı'nın, Abdülkadir Ömür'ün, Abdulkadir Parmak'ın çıktığı dönemi... Daha gencecik bir filizken, ilk 11'de yer alışlarını, alkışlanmalarını...
NASIL OLMUŞTU BU?
Milan'a, Sosa ve Kucka'nın bonservis taksitlerinin ödenmemesinden dolayı... Trabzonspor parayı yatırdı ama transfer yasağına da engel olamadı.
Kötü mü oldu? Hayır... “Trabzon burması” gibi değerli gençler yetişti. Daha doğrusu yetişmiş gençler, oynama fırsatı buldu.
O gün kadroya adapte olanlardan Yusuf Yazıcı, 17.5 milyon euroya Lille'e satıldı. Uğurcan ile Ömür'ün peşinde birçok kulüp koştu. Parmak da, Avcı'nın gözünden düşünce Gaziantep'e gitti.
Bu sezon başlayıncaya kadar, Süper Lig statüsünde, son derece kıymetli, geleceğe ışık tutan ve alt yapıdan gelenlerin hazırlatılmasını zorunlu kılan bir madde vardı:
"İlk on birde 15’inci yaş gününe denk gelen sezon ile 21’inci yaş gününe denk gelen sezonlarda kesintili veya kesintisiz en az 2 sezon veya 24 ay kulüpte yetişmiş 01.01.2001 ve daha sonra doğmuş 1 futbolcunun bulundurulması zorunludur. Bulundurulmaması halinde ilgili kulüp hakkında hükmen mağlubiyet kararı verilir."
Ancak kulüplerin isteğiyle bu madde çıkarıldı. Keşke kalsaydı, her hafta, 9 karşılaşmada, altyapıdan 18 futbolcu ilk 11 şansı bulsaydı. Yazık oldu.
Gençlerin fırsat bulabilmesi için, illaki "transfer yasağı" mı gelmesi gerekecek?
JESUS İLE KİM BAŞA ÇIKACAK?
Fenerbahçe, üç hafta sonunda liderlik koltuğuna oturdu. Hem de ne oturma! 3 maçta 13 gol atabiliyorsa, aynı hızla gitse 36 haftada 156 gol eder... Demek ki Fener, 103 gollü rekoru kırmaya aday...
Bu sonuçların, skorer kimliğin, Jorge Jesus ile geldiği bir gerçek... Üstelik, herkesin "santrfor" diye tutturduğu bir dönemde, kendi bildiğini okudu. Eldekileri takıma oturttu, yeni gelenleri de devreye soktu. Bu performansın böyle devam edip etmeyeceğini söylemek, müneccimlerin işi olsa gerek...
Fakat, akla takılan daha farklı soru, Galatasaray'da Okan Buruk, Beşiktaş'ta Valerien Ismael ve Trabzonspor'da Abdullah Avcı; "ihtiyar kurt" diyeceğim ama Jesus alınacak! Öyleyse, "tecrübe abidesi" bir teknik adam karşısında ne kadar, ne zaman ve nasıl tutunacak?
Akıl yaşta değil başta tabii ki... Bugün Nuri Şahin'in mükemmel takımı, şampiyona 5 atıyorsa, Emre Belözoğlu'nun, İlhan Palut'un takımı, hala gol bile yemediyse, onlar da takdir edilesi...
Ancak Şahin, Antalya'da, Belözoğlu, Başakşehir'de, Palut, Konyaspor'da... Yani 4 büyüklerden farklı sınıfta... Bu da unutulmamalı...
Ama Süper Lig'de şampiyonluk yaşamış, iz bırakmış teknik adamlar var.
Bunların başında tabii ki Fatih Terim ilk sırada gelir. 8 lig şampiyonluğuyla, meslektaşları arasında ulaşılmaz bir mesafe yapmıştır.
Sonrasında Mustafa Denizli... Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı şampiyon yapmış tek teknik adamdır.
Şenol Güneş de unutulmaz. Beşiktaş'ı iki kez başarıya ulaştırmış, Şampiyonlar Ligi'nde iyi işler yapmış bir isim...
Bunların ardından gelen şampiyon teknik adamları söylüyorum:
Cevat Güler, Ertuğrul Sağlam, Aykut Kocaman, Ersun Yanal, Hamza Hamzaoğlu, Okan Buruk, Sergen Yalçın...
Son olarak da Abdullah Avcı...
Ne gariptir ki; bugün bunlardan sadece Buruk ve Avcı görevde...
Diğerleri köşelerinde...
Kimse, "yaşı geçmiş", "devri bitmiş" gibi sözlerle, bu tecrübeleri yok sayamaz. Jorge Jesus'un çalıştığı ligde, Fatih Terim'e, Mustafa Denizli'ye, Şenol Güneş'e, "Artık tamam" diyemezsiniz. Hele diğerlerine hiç diyemezsiniz.
Ne demiş bir atasözü; yeni süpürge iyi süpürür, ama köşeleri bilen de, eskisidir.
İSTANBUL DUKKALIĞI ÇABUK MU ÇÖKECEK?
Sezon başında, İstanbul takımlarının fazlalığı konuşuldu, Süper Lig'e, "İstanbul Ligi" yaftası vuruldu. Haksız da değillerdi.
İstanbul'un üç büyükleri ile birlikte Başakşehir ve Kasımpaşa varken, önce Karagümrük, ardından da Ümraniye ve İstanbulspor dahil olmuştu. Yani 19 takımlı ligin 8'i "futbolun başkenti"nden geldi.
Ancak geçen üç haftada, üçü “lastik patlattı”. Kasımpaşa, geçen sezonki kadrosunu dağıtıp, "harika hocası" Sami Uğurlu'yu gönderdi. 11 gol yerken, bir tane bile atamadı.
Keza İstanbulspor... Mütevazı kadrosuyla, Süper Lig'de eğreti durdu. Onlar da, bir golü bile arar oldu.
Ya Karagümrük... Önce takdir gören hocasını gönderdi, sonra da iskeleti taşıyan oyuncuları...
Bir hafta bay geçmiş olsa da, puan hanesindeki sıfır puan, sanırım camiayı rahatsız etti.
Ümraniye ise eldeki kadroyla futbol olarak başarılı, sonuç olarak tam tersiydi... Düzelir-düzelmez bilinmez.
İşte 4 İstanbullu, daha üçüncü haftada sınıfta kaldı. Düzelme ihtimali var mı? Tabii ki... Ama bu “duruşla” değil...
İNEKLER HARİÇ!
Ümraniye ile Galatasaray arasında oynanan ve Cim-Bom'un 9-0 galibiyetiyle sonuçlanan Rezerv Lig maçı öncesinde, ilginç bir enstantane vardı.
Foto muhabirliği döneminde başarılı işlere imza atan Oğuz Yörük, şimdi menajer olarak futbol kulvarında devam etse de, eski refleksinden bir şey kaybetmemiş. Futbolcularla, sahadaki inekleri aynı kare içerisine sığdırarak, bir anda gündeme oturdu.
Ümraniyespor Yönetimi ise, bunu esprili bir dille yorumlayarak; "Tesislerimizin spor faaliyetleri için kullanılmayan bölümlerinde birçok farklı kuş, kedi, köpek, küçükbaş ve büyükbaş hayvan misafirimiz sevgiyle ağırlanmaktadır" ifadesini kullandı.
Aslında, "Rezerv Lig"i anlatan en isabetli fotoğraflardan biriydi, bu enstantane...
Özünde, yedek kalan oyuncuların maç eksiğini tamamlaması için oluşturulan, ancak kulüpler tarafından U21'in farklı bir versiyonu olarak değerlendirilen bu ligde çok kriter bile konulmadı.
Statü; "A Takım ile Rezerv Takım arasında, sezon içerisinde futbolcu geçişi bakımından Futbolcu uygunlukları ve Lig Statüsünde belirlenen diğer koşullara uygun hareket edilmesi kaydı ile herhangi bir yasak veya sınırlama olmayacaktır" deniyor. Buradan şu anlaşılıyor; A takım listesindeki herkes, sahada olabilir. Buna 11 yabancı da dahil...
Neredeyse, “sadece inekler hariç” diyecekler. Tabii, bu da işin esprisi...