ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Fenerbahçe’nin eski yöneticisi Hakan Bilal Kutlualp bazen sosyal medya üzerinden kulüple-takımla ilgili görüşlerini paylaşıyor.
Fenerbahçe bu sezon transferde 11’de 0 isabet yapınca o dönem “efsane” transferlere imza atan Hakan Bilal Kutlualp aklıma takıldı. Çok uzun yıllar sonra aradım, telefon numarası bile değişmemişti. İlk çalışta açtı. Biraz hal-hatır, biraz sohbet... Sonra sordum; Alex’i kim buldu, kim tavsiye etti?
Daum buldu.
- Sonrası...
Çok uğraştım, 5 milyon bonservis, kendisine de yıllık 2 milyon dolar vererek anlaştık.
- Bildiğim kadarıyla Nobre’nin transferinde ilginç gelişmeler yaşanmıştı. Anlatsana Nobre’yi, nasıl oldu bu transfer?
- Nobre’yi Mahmut Abi (Uslu) ile ben bulduk. Frankfurt’tayız, Nobre ile İstanbul’a gelmek için uçağa bineceğiz. İstanbul’u aradık. Başkan ve yönetim ismi hiç duyulmadığı için Nobre’de kuşku duydular. Başkan, “Beğenmezsek parasını sizden alırım, haberiniz olsun” dedi. Tamam dedik, Nobre’yi getirdik.
- Maliyeti ne oldu?
Nobre kiralıktı. Kiralama bedeli olarak kulübüne ayda 50 bin, kendisine de 70 bin dolar maaş ödedik. Yılda 10 ay için...
Şaşırdım “kiralama bedelini aylık ödeme nasıl oluyor?” diye sordum.
Niye olmasın? Bu konuşmanıza, becerinize, iş bitirme yeteneğinize bağlı... Aylık taksitlerle alınan Nobre, Fenerbahçe’de unutulmaz işler yaptı, şampiyonlukların başrol oyuncularından birisi oldu.
- Devam ettim, Luciano’yu sordum.
Luciano da kiralıktı. Kiralama bedeli olarak kulübüne ayda 70 bin dolar, kendisine 100 bin dolar ödeme yaptık. Bu ödemeleri de yılda 10 ay üzerinden uyguladık.
“Ödemeleri aylığa bağlamışsınız” dedim, “İşini bileceksin” cevabını aldım.
Hakan Bilal Kutlalp sonra Anelka transferini anlattı.
Manchester City kulübü bonservisine 15 milyon pound istedi. Çok uğraştım, çok sıkı pazarlıklar yaptım, 5 milyon 350 bin pounda indirdim. Sonrasında bir hamle daha yaptım. Cityli yöneticilere, “Şimdi banka teminat mektubu, bir yığın işlem, parayı geç alacaksınız... Gelin 5 milyon pound peşin ödeyelim, işi bitirelim dedim. Kabul ettiler. Oradan da 350 bin pound daha indirim aldık.
- Anelka’nın kendisi...
Anelka’ya 1 milyon 650 bin euro yıllık maaştan başladık.
Hakan Bilal Kutlualp, daha sonra Pierre Van Hooijdonk’u, Amsterdam’da dönemin Galatasaray Yönetimi’nden nasıl kaçırdığını anlattı. Hooijdonk’un bonservisine sadece 1 milyon euro verdikleri için kendisine 3 milyon euro yıllık kontrat yaptıklarını söyledi. Bir de Lugano transferini anlattı:
Brezilya’da Brezilya-Uruguay maçını tribünde canlı izliyordum. Brezilya o zaman fırtına gibi... Baktım Uruguay savunmasında Lugano diye bir oyuncu Ronaldo’ya, Ronaldinho’ya, diğer yıldızlara adım attırmıyor. Ben o zaman görevden ayrılmıştım, yeni yönetime tavsiye ettim, hemen aldılar.
Daum’dan çok uzun hikayeler anlattı... Kendisine yılda 1 milyon 600 bin euro ödediklerini söyledi. Geçmişten günümüze geldik.
- “Ya şimdi... Fenerbahçe nerede hata yaptı?
Profesyonellere transfer yaptırılmaz. Menajerlerle, aracılarla bu iş olmaz. Özellikle anlaşma aşamasında her teması başkan olarak, yönetici olarak kendin yapacaksın. Başkan Ali Koç’un yönetiminde futbolu çok iyi bilen Selahattin Baki de var. Networklerini kullanarak transfer dönemini başkalarına teslim olmadan değerlendirebilirlerdi.
Sonra ilginç bir şey söyledi:
İnsan alıyorsun, araba, apartman, kat-yat almıyorsun. Eşini ikna edeceksin, kendisini tatmin edeceksin, bir sürü şartı yerine getireceksin. Ben Alex’i almak için tam bir yıl uğraştım. Futbolcu karşısında bir profesyoneli değil, kulübün başkanını, yöneticisini görecek. O zaman daha çabuk ikna oluyor, daha çabuk “Evet” diyor.
Hakan Bilal Kutlualp’e son olarak bu sezon Fenerbahçe’nin transferlerini yapan ve tamamında “karavana” atan Comolli’yi sordum. Cevabı kısa ve ilginç oldu...
Birincisi, Comolli, Fenerbahçe’nin büyüklüğünü yeteri kadar anlayamadı ve “Kimi getirsem oynar” sandı. İkincisi, Türk futbolu Avrupa’da görünmediği için bizim ligi hafife aldı. Oysa bu ülkede Avrupa’nın en sert, en zor ligi oynanıyor. Comolli’nin bu iki büyük yanlışı, Fenerbahçe’yi tarihinin en büyük sıkıntısına soktu.
O yılların transferlerinden, bu yılın transferlerine... O yıllarda gelen parlak sezonlardan ve şampiyonluklardan, bu yıl yaşanan tarihin en büyük sıkıntılarına... Ama bunlar durup dururken olmuyor. Ne demişler: Ne ekersen, onu biçersin...Fenerbahçe’nin yaşadığı budur...
Fenerbahçe’yi kurtarmaya bak
Ersun Hocam, sevgili hocam... Bu Slimani, Ayew, Benzia ısrarından vazgeç artık... Bunlardan Fenerbahçe’ye katkı alamazsın, bunlarla Fenerbahçe’yi ayağa kaldıramazsın. Başkalarının transfer yanlışlarının faturalarını sen ödemek zorunda değilsin... Sen bu futbolcuları değil, Fenerbahçe’yi kurtarmaya bak...
Fenerbahçe’nin yeni transferi Moses, Malatya maçında kısa süre oynamasına rağmen, hızı, driplingleri, rakibi geçmekteki kolaylığı ile hemen ilgiyi çekti. Bakmayın, Chelsea’da uzun süre oynamadığına... Moses çok bilinen bir oyuncu... Üstelik sağ kanatta Ayew’in bıktırıcı çalım illetinden ve temposuz ağır oyunundan sonra, Moses o kanada ilaç gibi gelecek... Ancak Moses’in hızına Fenerbahçe’nin ayak uydurması lazım... Şu andaki görüntü ile Moses, Fenerbahçe’den daha hızlı... Umarım Fenerbahçe, Moses’i kendi ağır temposuna uyduracağına, Moses, Fenerbahçe’yi kendi hızına uydurur...
Gerçek bir profesyonel
Erzurumspor Kaptanı Egemen Korkmaz 1982 doğumlu... Yani 37 yaşına doğru yol alıyor...Herkesin erken emekliliği bile düşündüğü bu yaşta, en ufak yıpranmaya, yıkılmaya uğramadan kale gibi takımını savunuyor. Bursaspor’da öne çıkıp , Trabzonspor, Beşiktaş, Fenerbahçe’yi dolaşan, kısa süreli İsviçre’ye gidip sonra Başakşehir’e gelen, burada abartısız iki yıla yakın çok ağır bir sakatlıkla boğuşan Egemen’in sahalara dönüşü gerçekten muhteşem oldu.
İddia ediyorum bu kadar sıkı profesyonel olmasa, kendine bu kadar iyi bakmasa, 35 yaşını geçtikten sonra Egemen o sakatlıktan kurtulamaz ve pes edip futbolu bırakırdı. Ama bizim yıllardır tanıdığımız ve izlediğimiz Egemen’in yaşamında “pes” kelimesine ve anlayışına yer yok... Bunu son Beşiktaş maçında bir daha gördük. Gençler, futbola umut diye sarılanlar, Egemen’in yaşamından öğreneceğiniz çok şey var.
Çaresizim çaresiz
Beşiktaş’ın kadro kalitesinin düştüğünü, kadro derinliğinin kaybolduğunu kabul etmek zorundayız. Öyle olunca elbette hesapta olmayan puan kayıpları geliyor. Futbolun gerçeğinde bunlar var. Savunmanızda dünya markası Pepe, hatta isyanın adı Tosic yok. Orta alanda Talisca, “tatlı ve unutulmaz” bir hatıra olarak akıllarda ve yüreklerde kaldı. Atiba aşırı yük taşımaktan yılların yorgunu... Bir zamanlar Oğuzhan vardı... Şampiyonluğun unutulmaz mimarlarından Babel artık yok. Lens’ten yeni bir Babel yaratmak mümkün değil... Bir başka kanat oyuncusu Quaresma, Beşiktaş’tan kanatlanıp uçuyor. En önemlisi, nerede o eski santrforlar...
“Satmayın-bırakmayın” deyişinizi duyar gibiyim ama ah bu paranın gözü kör olsun... UEFA, FIFA başınızda... Ülke şartları ortada... Parasızlık dayanılmaz boyutta... İstemeseniz de mecburen satıyorsunuz... Çaresizim çaresiz misali...
Böyle sohbetlere ihtiyacımız var Şenol Güneş bizi geçen hafta Ümraniye’ye mangal partisine davet etti. Geniş bir gazeteci grubu gittik. Önce gerçekten birbirinden lezzetli etleri yedik, sonra Şenol Hoca’yı dinledik. Çok samimi bir sohbet oldu... Kim ne söylemek istiyorsa sordu, söyledi. Şenol Hoca içindekileri döktü.
Saatlerce oturduk, hiç susmadık, hep konuştuk. Sonraki gün gazetelerde bu sohbeti yanlış yansıtan, çarpıtan, polemik yaratmaya yönelik tek haber bile görmedim. Böyle sohbetlere, buluşmalara ihtiyacımız var... Teşekkürler Şenol Hoca...
Yiğidin hakkı yiğide!
Galatasaray bugün transferler nedeniyle toz-duman ama bu Galatasaray’ın özellikle son üç yılda neredeyse sıfıra yakın hata ile transfer yaptığını ve bunun karşılığını maddi-manevi aldığını kabul etmeliyiz
Galatasaray’da Fatih Terim’in eski oyunculardan kurduğu çok önemli bir “gözlem” ekibi ile, işini gerçekten çok iyi, çok özenle yapan bir scout ekibi var. Öyle olmasa Galatasaray’ın oyuncularına bu kadar talip çıkar mıydı?
Galatasaray, Gomis’i kâr ederek sattı. “Bruma’ya bu para verilir mi?” demişlerdi, verdiğinden fazlasına sattı. Bazı kesimlerin beğenmediği Carole’den, Alex Telles’ten iyi paralar kazandı. Telles bugün Avrupa’nın en pahalı beklerinden biri... Neredeyse bedava fiyatına aldığı Rodrigues’ten dünyalar kazandı. Fatih Terim’in üç-beş ayda piyasaya sürdüğü Ozan Kabak satışından kulübün kasasına tam 11 milyon euro girdi.
Galatasaray bugün “evet” dese, Belhanda’nın, Feghouli’nin, Mariano’nun hatta Maicon’un müşterileri hazır bekliyor. Portekiz lig sonuncusunun stoperi Marcao kimin aklına gelirdi? Nagatomo, Galatasaray’la anılana kadar Türkiye’de adı biliniyor muydu? Bugün fırtına gibi esen Onyekuru’yu kim tanıyordu?
Galatasaray Kulübü bugün transferler nedeniyle toz-duman ama bu Galatasaray’ın özellikle son üç yılda neredeyse sıfıra yakın hata ile transfer yaptığını ve bunun karşılığını maddi-manevi aldığını kabul etmeliyiz. Vicdan bunu söylüyor... Yiğidin hakkı yiğide...
Akıl işi değil!
Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu yorgunluktan, aşırı gerilimden hastanelik oldu. Benzer bir haberi Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz için de okudum. İki başkana da büyük geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum. Kimse kusura bakmasın, bizim ülkede başkanlık yapmak aslında pek de akıl işi değil...
Karaman devrim yapıyor
Trabzonspor son puan kayıplarına hiç üzülmesin... Aslan gibi oynuyorlar, yeniden doğuyorlar. Ünal Karaman adeta bir devrim yaratıyor. Devrim, şampiyonluklarla yaratılmaz, devrim sonrası şampiyonluklar gelir. Trabzonspor, ışık saçan “banko” gençleri ile bugünleri kaybetse bile, yarınlara, geleceğe büyük hedeflere koşuyor.
Bu yapılanmayı şampiyonluktan daha önemli buluyorum. Sivas maçı bitti, değerli dostum, Trabzon basın temsilcisi Can Karyağdı’ya mesaj attım: “Can, puan kaybı için üzülmeyin. Müthiş oynuyorsunuz. Hocaya tebriklerimi ilet.”
Artık şunu kabul etmeliyiz; Trabzonspor’a, Türk futboluna kazandırılacak bir genç, bir şampiyonluğa bedeldir. Ünal Hoca’nın yüreği, cesareti, gençlere duyduğu güven, bir-ikisi dışında, keşke başka hocalarımızda da olabilse...
Aykut Kocaman sonrasında Konyaspor ciddi bir ivme yakaladı ve puan cetvelinin dördüncü sırasına yükselerek Avrupa kupalarına katılmak için iddialı bir duruma geldi. Aykut Kocaman’ı beğenseniz de beğenmeseniz de çalıştırdığı takıma kısa sürede futbol felsefesini yerleştirip, imzasını atıyor. Bu gerçeği kabul etmeliyiz. Aykut Kocaman’ın oyun anlayışına karşı çıksak bile...
Eyyam yapmadı hakkını verdi
Mustafa Öğretmenoğlu son haftalarda yönettiği maçlarla ilgimi çekiyordu. Geçen hafta Beşiktaş-Erzurum maçını yönetti. Genelde etki altında kalmadan iyi kararlar verdi. Özellikle Quaresma‘ya çıkardığı kırmızı kart... Bizim anlı-şanlı hakemler olsa çoğu zaman olduğu gibi kafada elli türlü hesap yapar, o pozisyonu sarı kartla geçiştirirdi. Mustafa Öğretmenoğlu eyyam yapmadı , pozisyonun hakkını verdi.