21.01.2009 - 00:26 | Son Güncellenme:
ÜMİT AVCI
Ülker’in kapanmasından sonra Galatasaray’ın başına geçti. Bir dönem önce play-out oynayan sarı-kırmızılı ekiple, ULEB Cup’ta ilk dörde girdi. Ancak ne yaparsa yapsın, sürekli suçlandı ve eleştirildi. Bu sezon 12 haftada 10 galibiyet almışken, veda etti. İşte Murat Özyer’in söyledikleri...
Görevi siz mi bıraktınız?
Fenerbahçe maçının öncesinde bunun yaşanması benim tercihim değildi. Geçen sene biz Play-Off oynarken başka coachla görüşülüyordu ve bu bana bir mesajdı. Ben de sezon bitince başka kulüple görüşüyordum ama Erman Kunter ile anlaşılamayıp tekrar bana teklifte bulunulunca, konu da Galatasaray olunca profesyonel ve rasyonel düşünmeden kabul ettim. Aslında bunda iki sezondur kurduğum, altını doldurduğum düzenin meyvelerini toplama isteğim de etkili oldu. Ancak ortadaki güven bunalımı herkese hissettirilmişti. Beşiktaş maçından sonra tekrar bazı antrenörlere teklif gittiğini duydum. Onlar kabul etmeyince B ve C planları konuşuldu, ben de bu planlarda olmak istemedim.
Ülker’den geldiğiniz için ‘Ülker’in adamı’ oldunuz, Galatasaray Liseli olduğunuz için lise torpilli! Ülker’den gelmek mi, liseli olmak mi sizi zorladı?
Ben alışılmış düzenleri bozmak için gelmiştim. Ama sürekli bana bir etiket yapıştırılmaya çalışıldı. Benim nerede doğduğum, nerede basketbola başladığım, hangi okulu bitirdiğim, Ülker’in ardından hangi kulübe döndüğüm ve kariyerim boyunca kaç kulüpte görev aldığım ortada. Yani bir etikete ihtiyacım yoktu benim. Ben Galatasaray Liseli olduğum için, Ülker’in kuruluşundan son gününe kadar o oluşumun içinde bulunduğum için ve son iki sezonu sarı-kırmızılı bir yaşam biçimiyle geçirdiğim için gururluyum.
Galatasaray’da hedeflediğiniz değişimleri gerçekleştirebildiniz mi?
Bazı şeyleri değiştirmeye başladık ama tamamlayamadık. Mesela Galatasaray’ın idari anlamda büyük eksikleri var. Galatasaray’da idareciler seçimle değişmemeli. Mesela şu anda görev yapan Ali Türsan ile Mert Uyguç en az on yıl kalmalı ki kulübün Avrupa’da ağırlığı olsun, sözü geçsin.
Sezon başında Beşiktaş değil de Galatasaray’la anlaştığınız için pişman mısınız?
İnsan, hayatı boyunca bazen iki kapıyla karşılaşır ve açmadığı kapıda neler olduğunu bilemez. Beşiktaş bu sezon bazı sorunlar yaşamasına rağmen antrenörünün ve oyuncusunun arkasında durdu. Böylesine basketbol kültürü olan bir kulüpten teklif almak da beni gururlandırmıştır. Ama ben açtığım kapıdan ve yürüdüğüm yoldan memnunum. Başarılı olacağımı da biliyordum. Eksiklerine, zaman zaman kötü oynamasına rağmen kazanmayı bilen bir takım yaratmıştık..
Şube Başkanı Ahmet Dedehayır’dan yeterli desteği aldınız mı?
Ahmet Bey fanatik bir Galatasaraylı, iyi bir borsa yöneticisi. Basketbolu ise bizimle birlikte tanıdı. İçindeki dinamikleri deneme yanılma yoluyla gördüğünü düşünüyorum. Basketbol yöneticiliği kolay değildir. Karşınızdaki idareci, antrenör ya da oyuncunun da en az sizin kadar zeki olduğunu, bu işi belki sizden daha iyi bildiğini düşünmek zorundasınız. Ahmet Bey’in heyecanı nedeniyle zaman zaman hatalı kararlar verdiğini düşünüyorum. Geçen sezon bizden yüksek bütçeli takımların tamamını yenmiştik. Bu sezon da benim kontrolümde olmayan bir Ziziç olayına ve benzer durumlara rağmen yolumuza devam ediyorduk. Beşiktaş maçı bir kazadır. O dönemde daha fazla destek olabilirdi.
Önce Levent Topsakal, ardından Koray Mincinozlu gibi antrenörlük geçmişi olan isimlerin göreve getirilmesi sizi rahatsız etmedi mi?
Levent kimdir dendiğinde herkes ‘delikanlıdır’ der. Levent beni aradı, “Ben kesinlikle antrenör olmaya gelmiyorum. Eğer sen rahatsız olmazsan kabul edeceğim” dedi. Yani o kadar özgüveni olan bir insan. Ben zaten kulübün genel fikrini bilerek görevi kabul ettim. Çünkü benim yarışım kendimleydi. Ama sonuçta inandığım işi bitirmek için ekipteki herkesin inanması gerekiyordu. İnanmayanlar bulunduğu için de bu ayrılık gerçekleşti.
Peki Koray Hoca...
Koray Abi’nin yaşam koçluğu yaptığı, meditasyon uzmanı olduğu aklıma geldi ve faydalı olacağını düşündüm. Kendisine de bu fikrimi açtım, bizimle maçlara gelmeye başladı. Daha sonra Levent ayrılınca profesyonel olarak çalışmayı teklif ettim. Yönetim de onayladı. Yani Koray abinin Galatasaray’a tekrar gelişini ben istedim.
Planlarınız nedir, teklif gelirse kabul eder misiniz?
Gelen teklifleri değerlendiririm. Ciddi hedefleri olan, ilk dördü hedefleyen takımlardan birisinde çalışabilirim. Belki sezon sonunu beklemek daha iyi olur. Bu tek coachluk da olabilir, bir teknik danışmanla birlikte de olabilir. Sonuçta benim elimin ekmek tutan yanı basketbol ve teklif gelirse değerlendiririm.
‘Abilik bu değil ki!’
Galatasaray’daki meşhur abilerin baskısını hissettiniz mi?
Aslında Galatasaray’daki abilik kavramı liseden gelen, pozitif bir kavram. Lisede abilik, küçükleri korumaktır. Buradaki abilik ise negatif bir kavram. Sebebi de iktidar savaşı, Galatasaray markasını yönetmeye herkesin talip olmasıdır. Mesela Şengün Kaptanoğlu’nun abiliği size güç verir. Ama etrafındaki insanların motivasyonundan etkilenip, ya da sizin isminizi kullanmaya... Aslında bu konuya girmemem lazım!
Bence kesinlikle girmeniz lazım. O zaman ben sorayım. Örneğin bir abi de Tuğrul Demir’di. O sizi rahatsız etti mi?
Tuğrul Abi Galatasaray’da 50. yılını kutlayanların aldığı plakete sahip çok Galatasaraylı bir abi. Tek başına bırakıldığında çok değerli bir basketbol adamı. Bence çevresindeki Galatasaray kulübünde yer almak isteyen insanların yanlış yönlendirmesiyle farklı bir kimliğe bürünüyor. Benim yeğeniyle veya akrabalarıyla konuştuğumdan anladığım budur. Kendisine kesinlikle bir kırgınlığım yok. Burada hoş olmayan meydanın boş bırakılması. Yönetim şeması bu tür müdahalelere izin vermeyecek şekilde oluşturulmalı.
Yani roller çok belirgin değildi...
Galatasaray’ın ıskaladığı şu. Son şampiyonluktan sonra onlarca yıl geçti. Bu seneler içinde Galatasaray neyi yapmış, neyi yapmamış, kimler çalışırken neredeymiş, sonrakilerle nereye çıkmış... Galatasaray’ın kuvvetini bu takımdakiler hissederse çok farklı olur. Ben bunu hissetmedim. Bir yumruk olunamadı. Bu futbolda yapıldı aslında. Adnan Polat geçen sezon tüm eski başkanları deplasmanlara bile götürdü ve şampiyonluğu elde etti. Ama basketbolda bireysel oynamayı seven abiler daha fazla, onları takım haline getirmek daha zor.
Ücreti nedeniyle yöneticilerin Hüseyin’i göndermek istediği doğru muydu?
Sezon başındaki performansı nedeniyle bu konuşuldu. Ancak ben geçen seneden Hüseyin’in bize neler yaşattığını, uzun oyuncuların yavaş yavaş forma girdiklerini bildiğim için bu isteğe karşı çıktım. O dönemde büyük bir fırtına yaşandı ama sonuçta olumlu bitti.