13.08.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Öyle masum ve sevimli bakıyordu ki bana... İçimden sık sık "Allahım ne olur şu ufaklığı Allen ile karşılaştır" diyordum. Durup dururken başıma yine "iş" almıştım.Hani Allahtan başka bir şey isteseymişim (O nu mesela).Allen ve Tim (Duncan) üstelik dokunma mesafesinde, tam karşımızdaydılar işte... Amerikalılarla vıdı - vıdı yapıyorlardı. Serkan nefes bile almıyordu, mest olmuştu. Bir de Allen, Amerikalılar ile konuşurken, arada bir de bizim ufaklığın kendisine olan "aşk"ını itiraf ettiği, elindeki kartona da göz atmıyor muydu üstelik...Büyülü dakikalar çabuk geçti. Allen "iş"ini bitirdi döndü, tam giderken de bizim Allen, "Allen, Allen" diye birkaç kere iç geçirip, aniden arka arkaya dokunmaya başladı, ona...Ben de "bi accaip" olmuştum vallahi... Ben de dokunmak istedim. Ama eşşşek kadar da adamdım... Bir gören olur muydu filan... Ben de Serkana dokundum aniden...Allena dokunan bizim Allena dokunmak bile oldukca hoştu vallahi, itiraf ediyorum.O gecenin, "İki Allen ve benli dakikalarının romanını bile yazabilirim. Evet ne geceydi be... Ama bugün Serkan bu kadar... 92 doğumlu basketbolcu arkadaşım Serkan (namı diğer Allen Iverson), maç daha bitmeden yanımda bitivermişti. Devre arasında "Allen mı... Çok kolay" diye kaşınan da bendim... Bu belayı başımıza açan sensin... Allen giderken, bir sürü Serkanın basketbol ruhlarını da yanında götürüyordu sanki... Bedenleri burada, ruhları Amerikada yaşayan sen ve sana heveslenen bir sürü "hevesli"nin yüzünden bedenleri burada, ruhları NBAde çocuklar yetişiyor Türkiyede... NBAye karşı değilim tabii, hepsini olmasa da maçların çoğunu seyrediyorum da. Ama Kobenin kılı, Shaqın tüyü gibi ayrıntıları gece loş ışıklı bir odada, elinde "fare" ile internetten alıp, sabah bize satan NBAle vıcccık - vıcccık lardan da hiç haz etmiyorum tabii.İşte Amerikalılar - Tim ve Alan hariç - keyif vermeden gittiler. Hadi şimdi iki gece Abdi İpekçiyi dolduran, o olağanüstü güzel basketbol seyircisini getir bakalım şimdi anamızın ligine ... Bizim basketbolun bu kadar sorunu varken, biz kendimizi "ateş"e atarken, sen hâlâ Hürriyetteki köşende bol teşekkürlü politik yazılar yazıyorsun.Köşende NBAce yazıp, televizyonlarda NBAce konuşarak, Türk Basketbolundan kaçıyorsun. Şimdi de konuşmazsan ne zaman konuşacaksın Allah Aşkına... Niye Galatasaraydan ayrıldın ? Özhan Canaydına niye kırgınsın? Anlatsana...Bak Yalçın ağabey... Senin bir misyonun ve seni Yalçın Granit yapan basketbola da oldukça borcun var. Kötü örnek oluyorsun, acı, ama benden söylemesi. Sana bir kere "Biz iyi bir ikiliyiz" demiştim. Diğer ikililerden farkımız da, birbirimizden de farklı olmamız.Bir de bana "Sık sık basket yaz" diyorsun ya... Önce sen yaz... Sonra ben...Unutmadan sana bir ara bizim Serkanın "cep"ini vereyim de, anamızın ligine de sen getir onu, getirebilirsen tabii... Yalçın Granite Öcal abi sağolsun taaa İzmirden yine kıyak yapmış bana... 31 Temmuzdaki Türkiye Gazetesindeki "Uluç Market"inin manşeti "En doğruyu Köyün Delisi söylüyordu. Birkaç cümle daha alacağım tabii Öcal abinin köşesinden... Hani Hıncal abi beni okumasa da, belki abisinin köşesini okuyordur diye..."Kutlarım Bilgin Gökberki!.. Köyün Delisi ama, medyamızdaki bunca akıllıya rağmen basketbolumuzdaki başkanlık, federasyon ve Galatasarayın basketbolu konusunda doğruyu, hem de dosdoğruyu yazan yazabilen çok az kişiden biri o!Cuma günkü yazısının altına tabii izin verirse (Benim notum: Herzamanki kibarlığıyla) imzamı atarım!."Bir doğru daha:"Haftalık yazı programı yaparken", cumartesi günkü Uluç Marketin manşetini basketbola ayırmıştım, baktım sevgili Gökberk cuma günü Milliyette benim söylemek istediklerimi o biraz "çılgın" üslubu ile sayfaya dökmüş..." Uluç kardeşler! Hıncal abi de bir kere "Basketbolu Ahmet Kurt ve Bilgin Gökberkten okumaya bayılıyorum demişti. Ben de "vay beee" demiştim, ama sonunda ikinci bir "vay beee" diyeceğimi de biliyordum. "İkisi de basketbol yazmıyorlar, kendilerinden başka kimsenin anlamadığı bir dille mizah yazıyorlar" demişti. "Bilgine hep söylüyorum. Genel Yayın Yönetmeni, ona bir köşe versin (Vermişti zaten), orada istediğini yazsın (Orada istediğimi yazıyordum zaten), ama basketbol da yazsın (Aynen öyleydi zaten)... İkinci "vay bee"yi de işte tam burada demiştim. Hıncal abi, usta, kıvrak ve kendine özgü üslubuyla bir - iki cümleyle hem köşemi, hem basketbol yazılarımı yok sayıyordu. Evet Hıncal abi böyleydi... Mesela CNN Türkteki benim Pivota gelmişti. Belki de ilk canlı yayınıydı (Hep bant yapar). Hem beni, hem herkesi şaşırtmıştı. O her zaman sürprizlerin adamıydı.Şimdi yarın "Bak iyi ki, öyle yazmışım, sen de o enfes basketbol yazılarına başladın işte" de diyebilir... Bunda benim de payım var".Evet Hıncal abi bu. Der mi der... Hıncal abi Bilginden Seni çok özleyeceğim.... Seni belki hiç unutmayacağım da... Seni tabii seviyorum da... Ama biraz büyü nooolur..."Biz"i, ikimiz de seviyoruz. Koruyalım o zaman... İMZA: BEN Heeeyyy sen... SERİ İLANLAR Cumaları ise Milliyetteyiz (Başka şubemiz yoktur.) Pazartesi - Çarşamba 09.30 - 10.00 Radyo Dde bilgingokberk@mail.com İmza: Köyün Delisi