BeşiktaşHüseyin Yücel: Hayal kırıklığı, kırgınlığım var!

Hüseyin Yücel: Hayal kırıklığı, kırgınlığım var!

14.12.2024 - 23:18 | Son Güncellenme:

Beşiktaş Başkanı Hüseyin Yüceel, siyah-beyazlı takımdaki son gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.

Hüseyin Yücel: Hayal kırıklığı, kırgınlığım var

Beşiktaş Kulübü Başkanı ve başkan adayı Hüseyin Yücel, Hasan Arat'ın istifa sürecinin perde arkasında yaşananları anlattı.

Haberin Devamı

TV100'e konuşan Hüseyin Yücel açıklamalarında şu sözleri dile getirdi:

Hayalim başkanlık değildi. Başkanlık olsa son seçimde aday olurdum. Seçim sürecinde sayın Serdal Adalı ve Hasan Arat yarıştı. Seçimden bir, iki, üç hafta önce, Emre Kocadağ'ın adaylığı söz konusuydu. Hepsi benimle görüşmek istedi ve görüştüm. İşlerimin yoğunluğundan dolayı dışarıdan destek vereceğimi söyledim. Enteresan bir şey oldu. Seçime iki gün var. Sayın Hasan Arat'ın, katıldığı bir programa denk geldim. Orada kendisi anlattı. Geçmiş başkanlardan bahsetti. Medyanın kendisine sansüründen bahsetti. Bu beni kalbimden yaraladı. "Tek başına savaşıyor. Sadece televizyondan izlemekle yetinmemeliyim" dedim. Programdan sonra telefon açtım. Görüştük. Bu hikayeyi anlattım. "Size destek olmak için geldim" dedim seçimden tam iki gün önce.

Haberin Devamı

Beşiktaş'a hizmet etmekten asla pişmanlık duymuyorum ama hayal kırıklığı, kırgınlığım var. Hiç böyle tahmin etmemiştim. Hasan Arat'a da kırgınlığım var. İstifa süreci çok ani oldu. Her gün görüşüyorduk. Bu süre zarfında farklı görüşmeler yaptık. Ama bu senaryoyu tahmin etmiyorduk.

Hasan Arat'a "istifa etmeyi aklınızdan geçirmeyin" dedim. Ertesi gün bir telefon geldi ve sayın başkan ayrıldı.

Yönetim kurulumuzun WhatsApp grubu var. Hasan Arat, orada hepimizi aradı ve söyledi. "Şahsi nedenlerden dolayı, sağlık nedenlerden dolayı devam etmeme kararı aldım" dedi. Bir dakika sonra resmi siteden yayınlandı.

İkinci başkan olarak görev yaptım. Bu soruyu özellikle başkana sormak isterim. Kalkışma kelimesini kullandığı gün yönetim kurulu toplantısı vardı. Toplantıda "Futbolun başına Hüseyin Yücel geçecek, yardımcıları da Onur Göçmez ve Mete Vardar olacak" dedi. Samet Hoca ve Friedel arasında gerginlik vardı. Futbolda kopukluk vardı. Böyle bir formül ürettik. Akabinde başkanın açıklaması, Onur Bey'in açıklaması, bambaşka bir noktaya gitti. Kalkışma kelimesinin Samet Hoca için kullanıldığını tahmin ediyorum. Bu kalkışma lafı bizim için darbe yaptı gibi bir duruma evrildi. Başkan, çarşamba günkü toplantıda, "Ben mayıs ayında aday olmayı düşünmüyorum" dedi. "Sağlığım elverdiğince devam edeceğim. Eğer bir şekilde istifa edersem, sizi bilgilendireceğim. Hüseyin Yücel'i terk etmeyin" dedi. Başkanın bu ricası ortadayken, kalkışma lafını benim için kullanma ihtimali mantığa uymuyor. Ama kamuoyunda böyle algılanmadı. Bu tamamen yanlış. Böyle bir darbe olsa seçime gider miyim?

Haberin Devamı

Sayın Hasan Arat'ın istifasının ardından yönetim olarak bizim de istifamız gerekiyordu. Ama böyle bir durumda yönetim Denetleme Kurulu'na geçiyordu. Kulüp kayyuma kadar giderdi. Arkadaşlarımızla oturduk, "Beşiktaş'ı sahipsiz bırakmayalım" dedik. İkinci etapta ben kendi köşeme çekildim. Bu etik değil dedim. Kamuoyunda da konuşuluyordu. Seçilmiş yönetim olarak oraya geldik ama seçilmiş başkan olarak oraya gelmeyecektim. Eleştirilere maruz kalacaktık. Yönetimi topladım. Benim kararımı destekleyin dedim. Olağanüstü seçime gitmek istediğimi söyledim. Atanmış başkan, tüzük başkanı gibi söylemlerle muhatap olmak istemedim. Darbe söylemleri de beni çok rahatsız etti.

Haberin Devamı

"İhanete uğradığını düşünüyor mu?"

Düşünmüyorum. Saygı duyuyorum. Kişisel nedenlerden dolayı sayın başkan bıraktı. Fikir ayrılığı yoktu. Aramızda hiç gerginlik yaşanmadı.

Öncelikle Beşiktaş başkanlık makamı, kendim olarak söyleyeyim, Türkiye'de gelebileceğim en yüce makam. Olağanüstü seçime gittim ve "hodri meydan, buradayım" dedim. Seçim propagandası yapıyorum. Beşiktaş, en kritik seçimlerinden birine gidiyor. Beşiktaş, şu anda bir yol ayrımında. Beşiktaş üyeleri, gelecek vizyonunu seçecek önümüzdeki 3.5 yıl ile ilgili. Bu belirleyici bir seçim olacak. Sonuna kadar, seçime kadar savaşmaya devam edeceğim.

Serdal Adalı da, 'Herkesin yoğurt yiyişi farklıdır' dedi. Tamamen altına imza atıyorum. Bakış açımız 180 derece farklı. Yapmak istediğim, yönetimi gençleştirmek ve kulübü kalifiye elemanlarla donatmak ve onlara yetki vermek. Futboldan örnek verelim, yönetimin görevi, teknik direktörün, futbolcuların huzurlu bir şekilde çalışabilmelerini sağlamak. Stratejik ve finansal açıdan sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür yönetim kurulu.

Haberin Devamı

"Sizin vizyonunuz sayın Hasan Arat'ın vizyonu ile örtüşüyor mu? Birbirinizden ayıran özellik nedir?"

Vizyon farkından ziyade, icraat farklı var. Göreve geldikten sonra, kulübün içerisinde, bazı kritik noktalarda görev değişikliği yapılması gerektiğini, bize zarar vereceğini söyledim. Başkan, "Sabredelim, bekleyelim, zamanı gelecek" dedi. En basit örneği Samet Hoca ile Friedel örneği. Başkana çiftbaşlılık olmaz dedim. Birinin görevine son vermemiz gerekiyor, takıma zarar veriyor dedim. Ama başkan aksiyon almadı. Aksiyon almakta çok gecikti. Neden, bilmiyorum.

"Son ayrılıkların kararı sizden mi çıktı?"

Hayır, asla. Başkan bir gece telefon açtı. "Samet Hoca ve Friedel'ı görevden alıyorum" dedi. "Hayırlı olsun" dedim. Onun kararı olarak devam etti.

Geldiğimizde aralık ayı maaşları ödeniyordu. Ocaktan itibaren devamlı bütçe açığı ile karşı karşıya geldik. Gidebileceğimiz banka da yoktu. Geldiğimizden itibaren bütün finansmanı kendim karşıladım. Bir kısmını sermaye artışı ile yaptık. Üç kuruşu arıyoruz biz, bizi, "Bu paralar nereye gitti?" ile itham ediyorlar. Bu paralar yetmiyor, üzerine takviye gerekiyor.

Göreve geldiğimizden itibaren tüm finansmanı birinci kişi ve tek kişi olarak ben sağladım.

"Neden tek kişi oldunuz? Hasan Arat'ın bırakma nedenlerinden biri bu mu? Sizin dışınızda kimsenin bir çabası olmadı mı?"

Bilmiyorum. Yapamadılar mı, yapmadılar mı? Finansman açığını daha çok başkan benden sayın Kaan Şakul vasıtasıyla istiyordu. Kaan Şakul bey arıyordu, mesaj atıyorda bana. Başkan, "Bu kadar lazım, ödemezsek UEFA'dan borçsuzluk kağıdı alamıyoruz." gibi söylemlerle ben sürekli destek oldum. İçtenlikle de destek oldum. Ben de orada ikinci başkanım, sorumluluk hissediyorum. Bundan dolayı da destek oldum.

Gabriel Paulista, Rafa Silva ve Ciro Immobile transferlerinde oyuncuların bulunması, pazarlıklar yapılması, sözleşmelerin hazırlanması ve oyuncuların İstanbul'a getirilmesinden tek başıma sorumluyum. Diğer transferlerden bilgim var ama dahilim yok. Bu üç oyuncunun dışındaki transferlerde görüşüm pozitif değildi. Buna rağmen yapıldı.

Sayın Serdal Adalı, "100 milyon dolar borç artı" diyor. Haklı. 50 milyon doları faizden geliyor. Bu faizi ödedik. 20 milyon dolayı vergi borcundan geliyor, vergileri ödedik. 70 milyon dolar cebimizden çıktı. Para var mı, yok. 30 milyon dolar da transfer, bonservisler. Ama 30 milyon dolar, 4 yıla sirayet ediyor. İçinde bulunduğumuz seneye ile 7.5 milyon sirayet ediyor. 100 milyon dolar denen aslında 7.5 milyon dolar. Geri kalan faiz ve vergi borcundan geliyor.

15 Ocak'a kadar borçsuzluk yazısı gerekiyor. Toplam 115 milyon euro gibi bir ödeme gerçekleşecek. Mayısa kadar 50 milyon euro ödenmesi gerekiyor."

"Başkan seçildiği takdirde bu ödemelere kendisi mi devam edecek?"

Hüseyin Yücel: A planım bu değil, arzu da etmiyorum. Kimse durduk yere 50 milyon euro'yu ödemek istemez. Bu C, en son planım. Hiçbir şey olmazsa ben bunu karşılayacağım. Olağan seçime kadar Beşiktaş'ı sağ salim kıyıya yanaştıracağım. A planı, projelerimiz var. Gayrimenkul projelerimiz var. SuperApp projesi var. Bunları nakde çevirmek istiyoruz. Çalışmalarımızı yapacağız. B planını açıklayamam. Bunların hiçbiri olmazsa C planı çıkartıp karşılaşacağım ve Beşiktaş'ı sağ salim mayıstaki kongreye taşıyacağım. Beşiktaş'ta yapılacak çok iş var ama yapan yok.

Bu seçimi alan adayın, mayıs ayında da devam etmesi gerekiyor. 6 ayda kimse vaat veremez, icra yapamaz.. Bu tamamen elini taşın altına koymaktır. Serdal Adalı'ya da teşekkür ederim. Bu seçimde aday oldu, fedakarlıkta bulundu. Adaylığını yüzde 50 bekliyordum. Aday olması kendi açıma çok iyi bir şey. Tek başıma aday olsam, tek adaylı seçim meşru mu, diyeceklerdi. Demokratik bir ortamda güzel bir seçim geçireceğiz, hak eden de kazanacak.

"Serdal Adalı benden önde dediniz, neden böyle söylediniz?"

Doğru. Serdal Adalı şu anda benden önde dedim, seçimi kazanır demedim. Seçimi kazanma hayali kurmasını da ben arzu etmem. Sergen, Beşiktaş'ın başındayken, Hatay maçı vardı, orada, "Göreceğiz, cumartesi ne olacağını göreceğiz" demişti. Ben de aynen, "29 Aralık'ta ne olacağını göreceğiz" mesajını çok net ifade edebilirim. Kazanacağıma dair hiçbir şüphem yok.

En büyük vaadim, bu gemiyi güvenli bir şekilde mayıs ayında limana yanaştırmak. Bunun da yolu 50 milyon eurodan geçiyor. Serdal Adalı'ya da çağrıda bulunuyorum, seçildiğimiz gün ben bunu kasaya koyarım. İlk etapta en büyük vaadim budur. Beşiktaş, o kadar kötü bir takım değil. Eksiklerimiz var. İhtiyacımız olmayan bölgelere takviye yaptık. Ocakta genç, ümit vadeden oyuncu alarak lig yarışından kopmamak, UEFA'da gidebildiğimiz yere kadar gitmek arzusundayım. Şu anda bir 'havlu attık, iş bitti' gibi bir durum söz konusu değil.

"Ekonomik durum futbolculara yansıdı mı?"

Hiç yansıtılmadı çünkü öyle bir ekonomik sorun olmadı. Gecikme oldu, sonra kapandı. İki ay oldu, bir aya düştü. Şu andaki durumda bir ay gecikmeli gidiyoruz. Bu sadece Beşiktaş'a has bir değil. Düşüşü buna bağlayamayız. Primleri, her maç primi var, Fenerbahçe primi özel bir primdi. Primler, ertesi gün hesaplara geçiyor. Bodo'da da özel bir prim açıkladık ama şansımız yaver gitmedi.

Ben iş adamıyım, ekonomik okudum, uzun vadeli düşünüyorum. Beşiktaş'ın benim önümde 3-4 yıllık projeksiyonu var. Salah, trend topik olmuş, böyle delilik yapmadığınız takdirde, bu borcu 3-4 sene içerisinde geri ödemeye muktedir bir kulüp Beşiktaş. Uzun vadeli bakılınca, bunlar rahat bir şekilde ödenecek borçlar.

Şu anda Beşiktaş'ın en büyük sorunu, finansal problem. En büyük sorun, Bankalar Birliği anlaşması. Tüm gelirler, temlikli. Yüzde ellisine bankalar direkt el koyuyor. Bu faiz ortamında bunların ödenme ihtimali yüzde sıfır. Şöyle bir hayalim var. Şu anda Beşiktaş'ın borcu 3 Milyar TL seviyesinde. Bir kaynak bulacağız. Bankalar Birliği'nden çıkacağız. Bankalar Birliği'ne 3 Milyar TL. Kaynakla, Bankalar Birliği'ndeki borcu kapatacağız. Böyle bir senaryoda, tüm gelirler temlikten çıkacak. Borcunu ödeyebilme serbestliğine sahip olacak ve 3-4 yılda bu borcu kapatabilecek.

50 için vaat, hatta çağrı yaptım. 90 milyon dolar (3 Milyar TL, Bankalar Birliği borcu) ile ilgili tüm iş adamlarının kapısı çalınacak. SuperApp için fon toplayacağız. Buradan toplayacağız, insanlardan, iş adamlarından borç alacağız ve 90 milyon dolarla Bankalar Birliği Borcu'nu kapatacağız. Söz vereceğiz bunun için, Transfer yapmayacağız. Gidip Talisca'yı almayacağız.

Bunu gerçekten yapabiliriz. İkna etmemiz gerekiyor insanları. 90 milyon dolardan bahsediyoruz. Bu rakam, Beşiktaşlı belli başlı insanlar için küçük bir rakam. 9 kişi toplasak... Ama teminatı sağlam vermek lazım bu insanlara. Bunları güzel bir şekilde anlatırsak, bankalardan bu kaynağı sağlayabiliriz. Bunu yapabiliriz.

Beşiktaşlı büyük iş adamlarına teklif yaptım, yönetim listesinde olma teklifini kabul etmediler. Yönetimi kuruyoruz. Avukat ve finanstan anlayan insanlarla yola çıkmak istiyorum. Ufak bir futbol aklı olacak yönetimde. Ağırlıklı olarak Beşiktaş'a proje üretecek, gayrimenkulle ilgilenen 2-3 arkadaş listemizde olacak. Yeni finansal projeler yaratmak için çok ciddi arkadaşlar göreceksiniz.

"Sergen Yalçın ile görüşmeniz oldu? Başkan olduğunuz takdirde yeniden görüşme ihtimaliniz var mı?"

İlk oturacağım kişi Sergen Hoca olacaktır seçilir seçilmez. Sene başında da Sergen Hoca'yı istedim ama yönetimdeki bazı arkadaşlar çeşitli nedenlerden karşı çıktı. Kendilerince haklı nedenleri vardı. Başkanın içine sinmedi günün sonunda. Ben çok ısrar ettim Sergen Yalçın isminde sene başında.

Sergen Hoca ile iki görüşmemiz oldu. Milattan önce ve sonra gibi. Samet Hoca'nın açıklamalarından önce ve sonra. Başkanın istifasından önce daha doğrusu. Gayet pozitifti. Ama daha sonra başkanın istifası ile birlikte, ortalığın çalkantılı hale gelmesi, Sergen Hoca'yı tedirgin etti. Sergen Hoca, "Önce bir kendi aranızda anlaşın, akabinde ben elimin altına koymaktan imtina etmem" dedi. Yüzde yüz haklıydı. Ortada kaynayan bir kazan vardı.

Serdar Topraktepe ile devam etme ihtimalim var. Şu anda onunla devam ediyoruz. Serdar Hoca, bunu çok hak ediyor. Fedakarlıklarda bulundu, çok başarılı oldu. Onunla devam etmekten imtina etmeyiz. Ama 3.5 yıl için yeni bir teknik direktör arayışımız olduğu aşikar. Bunların en başında Sergen Yalçın var. Başka planlarımız da var."

"Sergen Yalçın olmazsa düşünceniz yerli mi, yabancı mı?"

Benim düşüncem yerli. Basın da destek verirse, yerli hocaları yemeyi seviyoruz çünkü. Yabancı hocaların kredisi fazla oluyor.

"Sergen Yalçın gelse daha farklı olur muydu?"

Çok daha farklı olurdu. Bu transferleri yapmazdık. İyi çıkardı, kötü çıkardı ama doğru hamleler yapılmış olurdu ve ona göre sonuç alırdık.

Yeni yönetim kurulunda mini bir icra kurulu kuracağız. Futboldan sorumlu yönetim kurulu üyesi olmayacak, bu bana çok saçma geliyor. Öyle bir yapılanma olmayacak. İcra kurulu olacak. Dışarıdan da insanların girebileceği bir kurul olacak. Bu kurul, stratejik ve finansal açıdan futbol takımı ile ilgili çalışmalar yapacak. Beşiktaş hedefsiz kalmaz.

Ocak ayında takviye yapacağız, kanat takviyesi yapacağız. Serdar Hoca ile görüşmemiz oldu. Şu anda onunla birlikte çalışıyoruz. Feyyaz Hoca, destek veriyor. Scout ekibi destek veriyor. Seçimden sonra hep birlikte oturacağız. Transfer listemiz hazır. Hasan Başkan istifa etmeden önce ben çalışmalara başlamıştık. 700 kişilik listeden 70 kişiye kadar düştük. Daha çok kiralık oyunculara gitmemiz lazım. Ama Beşiktaş'ın kaybeden bir senesi değil, altı ayı bile yok. Beşiktaş'ın 1-2 takviye ile çok daha iyi yerlere gelebileceğine inanıyorum.

Beşiktaş'ın gelirini arttırmaya ihtiyacı var. Serdal Bey, 1.5 sene izin istedi. Neden 1, 2 değil? Önemli olan seçilir seçilmez gelir arttırıcı projelerle ilgili start vermek, koşmaya başlamak, saldırmak, tırmalamaya başlamak. Tutar tutmaz ama denemek zorundayız.

"Seçildiğiniz takdirde gelecek yıl bu dönemde Beşiktaş'ı nerede görüyorsunuz?"

Havlu atmamış bir Beşiktaş. Bu sene de havlu attığımıza inanmıyorum. Kimse unutmasın, 6 ayda 2 kupa kazandık biz. Lige de güzel bir start verdik. Galatasaray maçından sonra, özellikle hakem hatasıyla, çok kötü bir duruma geldik. Şampiyonluğa koşan, Avrupa'da devam eden bir Beşiktaş hayal ediyorum. Tabii ki dört dörtlük olmayacaktır ama en azından insanların kafasında, hayal kurmalarına müsaade edecek bir şey sunacağız. Belki önümüzdeki sene bu aya geldiğimizde ikinci olacağız, aradaki fark 7 olacak ama insanlar, bu takımın sene sonuna kadar savaşacağını bilecek. Şu anda en büyük sorunumuz bu. Beşiktaş, 10-11 puandan şampiyonluğu kaybetti. Şu anda insanların umutlarını, hayallerini, heyecanlarını çaldılar. O yüzden en ufak kayıpta herkes stres oluyor sinirleniyor çünkü umutları yok.

6 ayda 2 kupa aldık. Eleştirdikleri Musrati ve Muçi ile bu kupaları aldık. UEFA'ya katıldığımızdan bu yana gelir, 10.5 milyon euro olmuş. Bir oyuncunun bonservisi çıkmış. Musrati'nin golüyle biz kupayı aldık, bir örnek teşkil eder.

"Samet Aybaba ile yeniden çalışacak mı?"

Kısmet. Şu anda bir düşüncem yok. O açıklamaların Beşiktaş'a bir hayrı olduğunu düşünmüyorum.

Oyuncu satışı olacak. Resmi şekilde Musrati ile ilgilenen kulüp var Suudi Arabistan'dan, onun üzerine gideceğiz. Başka bir oyuncu için şu anda yok ama çalışmak yok. Musrati teklifi de sürpriz oldu, değerlendirmeyi düşünüyoruz.

Beşiktaş, feda dönemi de gördü, sefa dönemi de gördü. Geldiğimiz noktada ümit ettiğimiz noktada değiliz, umutlarını kaybetmesinler. Umutlarını kaybettikleri an, her şey bitiyor. Biz Beşiktaş'ı bir şekilde düzlüğe çıkartırız. Eski günlere, o kolej havası olduğu günlere ulaşacağımızdan hiçbir şüpheleri olmasın.