30.05.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
TAYFUN BAYINDIR - RÖPORTAJ
Bir yıl öncenin şampiyonuyduk ama bir yıl önceki takım değildik. Bir hayli yeni oyuncu geldi... Tam istediğim takım olamadık. Hep bir eksiğimiz vardı... Ben her maça tedirgin çıktım. Son maçımız Gaziantep karşılaşması bile buna dahil. Oysa bizim haftalar öncesinde şampiyon olmamız, en yakın rakibimize çift haneli puan farkı atmamız gerekirdi.
Bostancı İskele ile Fenerbahçe Orduevi arasında mükemmel bir sağlıklı yaşam parkuru vardır... Kişisel görüşüm, Avrupa’nın en iyi parkurlarından biri olduğu yönünde. Yaklaşık 6 kilometrelik bu parkurun bir tarafı deniz diğer tarafı ise yeşil alan. Bisiklet yolu, yürüyüş ve koşu yolunun yanısıra bir de 3 kilometreye yakın tartan pisti var... Güç geliştirici spor aletlerini de unutmamak lazım. Kısacası profesyonel ya da amatör her türlü sporcu ve elbette sağlıklı yaşam için sporu amaç edinenlere yönelik olağanüstü bir bölgeden bahsediyorum...
Bendeniz işte bu parkurda hemen her sabah yaklaşık 2 saat yürüyorum. Sabah 06.30 ila 08.30 arası yaptığım bu tempolu yürüyüş sayesinde güne çok zinde başlıyorum... Dün sabahki yürüyüşüm öncekilere oranla biraz daha temposu düşük ama müthiş keyifliydi. Çünkü Türkiye’nin şu sıralar en çok konuşulan ismi bana yol arkadaşlığı yaptı... O kişi Beşiktaş’ı ikinci kez üst üste şampiyonluğa taşıyan Şenol Güneş’ten başkası değildi...
Parkurun Caddebostan bölümüne geldiğim sırada arkamdan biri “Tayfun, Tayfun” diye seslendi. Ben döndüğümde o konuşmaya devam etti, “Yürüyüşünden tanıdım seni” dedi... Geniş ve siyah güneş gözlükleri, başını ve yüzünü iyice kapatan kapüşonu onu ilk anda tanımamı engelledi. Bir anlık tereddütden sonra Şenol hoca ile sarmaş dolaş olduk... Bir kaç dakika önce “Öğleden sonra arar kutlarım ancak uyanır” diye kafamda planlar yaptığım Şenol hoca karşımdaydı. Benim şaşkınlığımı hemen anlamış olacak ki, güneş gözlüğü ile kapüşonlu görüntüsünü anlatma ihtiyacı duydu...
‘Hiç uyumadım’
“Sabah 4 gibi eve geldim. Yorgun olmama karşın TV’yi açtım. Şampiyonluğumuzla ilgili yayınlar devam ediyordu. Bir süre onları izledim. Bazı ilginç ve haklı olmayan eleştirileri görünce gerildim. Uykum kaçtı. Saat 6 olunca da yürüyüşe çıkmaya karar verdim ve buraya geldim. Uykusuzluk ve yorgunluk biraz yüzümü gözümü şişirdi. Yürüyüş yapanlar bu halimi görmesin diye de işte bu gözlüğü taktım...”
Şenol hocanın bu açıklamasının ardından yaklaşık 1 saat yürüdük. Yürüyüşümüzün son 15 dakikalık bölümüne aynı parkurda yürüyen Beylerbeyi Kulüp Başkanı Mustafa Yazıcı da eşlik etti. Bu yürüyüşten ne bir selfimiz ve ne de bir fotoğrafımız var. Çünkü Şenol hoca uygun değildi... Ama harika bir sohbet yaptık. Bu sohbette, ikinci şampiyonluğun küçük bir öyküsünü dinledik... Cenk Tosun’dan Talisca’ya, Aboubakar’dan Gökhan Gönül’e kadar bir çok şeyi ve elbette de transferleri konuştuk. Bazı bölümlerini yazmayacağım bu sohbetin ana hatları ise şöyle:
‘Hep eksiğimiz oldu’
“Sezon başı kampına gittiğimizde çok eksiktik. On tane genç oyuncuyla gittik. Transferler sonradan peyder pey geldi. Tam onlara alışıyorduk ki, bu sefer de arka arkaya sakatlıklar yaşandı. Toparlanmamız, takım olmamız biraz zaman aldı. Bir yıl öncenin şampiyonuyduk ama bir yıl önceki takım değildik. Bir hayli yeni oyuncum vardı. Önce Şampiyonlar Ligi, sonra UEFA Kupası, Türkiye Ligi ve Kupası. Yani dört kulvarda mücadele ettik. Ve tam isteğim takım hiç olamadık. Eksiğimiz oldu hep. Dinamo Kiev ve Lyon’u işte bu yüzden kaçırdık elimizden. Ben her maça tedirgin çıktım. Son maçımız Gaziantep karşılaşması bile buna dahil. Oysa bizim haftalar öncesinde şampiyon olmamız, en yakın rakibimize çift haneli puan farkı atmamız gerekirdi. Bizim kötü bir huyumuz var. Kötü oynayınca kaybediyoruz. Bakın yenildiğimiz maçlara hep kötü başlayıp kötü bitirmişiz. Berabere kalmakta bile zorlanmışız. Ama örneğin Fenerbahçe kötü de oynasa yenilmeyip berabere kalmayı becerebiliyor. Böyle bir yapısı var. Biz daha bunu çözemedik.”
‘Talisca ve Aboubakar daha üzerine koymalı’
“Bu sezon Anderson Talisca’dan yeterince verim alamadık. O beklenmedik sakatlığı bizi bir hayli etkiledi. Çabuk döndü ama genç oyuncu, eksiği çok. Bir çok şeyi Beşiktaş’ta öğrendi. Gelişimini bizim takımda yapıyor. Bazen çok iyi bazen hiç yok. Son Gaziantep maçının ilk yarısı bittiğinde oyundan almayı düşündüm. İyi değildi. Ama nerede ne yapacağı belli olmayan bir oyuncu. Bir asist yapıyor, oyun dönüyor. Hiç beklenmedik anda bir gol atıyor. O nedenle oyunda tuttum. Attığı golü gördünüz. Çok iyiydi...
Aboubakar da farklı değil. O da çok genç. Geldiğinde çok eksiği vardı. Tıpkı Talisca gibi Beşiktaş’ta gelişimini yaptı. Daha da geliştirmesi gereken yanları var. Porto bu tip oyuncuları Beşiktaş gibi oyuncu geliştiren kulüplere gönderiyor, sonra da alıp 30 milyon eurolara satıyor. Oysa bu oyuncuları bizim bulup çıkarmamız gerekiyor. Şampiyonlukta önemli katkıları var ama yarın, öbür gün kiralık oldukları için gidecekler. Oysa Beşiktaş’ın bunca emek verdiği bu oyunculardan kazanımı olması gerekir. Gelişimini tamamlamış tecrübeli oyuncuları elbette ter cih ederim ama onlar da çok pahalı...”
‘Bir stoper yeter’
“Elimizdeki kadroyu korumak önemli. Ama yeni sezon için mutlaka bir stopere ihtiyacımız var. Ben geriden oyun kuran bir stoper istiyorum. Biz o durumda daha iyi oynarız. Geçen sezon bu tipte üç stoperin peşine düştük. Üçü de çok önemli takımlara gitti. Paraguay Milli Takımı’nın stoperi Gustavo Gomez’i istedim Milan’a transfer oldu. Kamil Glik bir diğer adaydı onu da Monaco aldı. Bir de Dinamo Kiev’deki Vida var. Bu üç oyuncu da beni istediğim yapıya çok uygundu. Her zaman oyunun içinde oluyorlar. Örneğin Fenerbahçe’li Simon Kjaer de çok başarılı bir stoper. Bizim kadromuzda iyi stoperler var çok iyi niyetliler ama tempolu bir stoper mutlaka lazım. Başkan ile bunu sık sık konuştuk. Yeni sezon için adaylar var, üzerinde çalışacağız.”
‘Beni Terim’le kapıştırmaya çalışıyorlar’
“Benim Beşiktaş ile 2+1 yıllık sözleşmem var. Lig oynanırken sözleşme yenileme konusu yazıldı çizildi. Nereden çıktı bu konu anlamak mümkün değil. Lig oynanırken sözleşme uzatmak olacak iş değil. Sözleşme uzattıktan sonra ya işler kötü giderse, ya şampiyon olamasanız. Neler söylenir neler yazılır kim bilir. Lig bittikten sonra ben ve başkan oturur yeni sezonu değerlendiririz. Transferleri, geleceği konuşuruz. Doğrusu budur. Bir de Fatih ile (Terim) beni karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Fatih’in işi başından aşkın... Zor bir işi var. Allah ona kolaylık versin. Benim oralarda gözüm yok...”
‘Fikret Orman ile mükemmel anlaşıyoruz’
“Sayın başkan Fikret Orman Beşiktaş için büyük bir şans. Hem başkan hem de yönetim ile çok iyi bir ilişkimiz var. Bana ve takıma her türlü desteği veriyorlar. Başkan sabah kalkıp namazını kılıyor ardından beni arıyor. Bir isteğin var mı diye soruyor. Karizmatik, temsil yeteneği yüksek ve nerede ne konuşacağını, nerede durması gerektiğini çok iyi bilen bir başkana sahibiz. Bazen Ümraniye’ye gelir ben görmem bile. Ben kendi işimi yaparım o da kendi işini.”
‘Cenk benimgol kralım’
“Cenk Tosun çok özel bir golcü. Bir o kadar da duygusal oyuncu. Benim gözümde o bu senenin gol kralı. Aslında Gol Kralı da olmalıydı. 17 gol arka arkaya at, sonra birden dur. Bu anlaşılır gibi değil. Çok hassas ve dışarıdan etkileniyor diye düşünüyorum. Özellikle medyada çıkan haberler etkiliyor. Medya onu övdüğünde de etkileniyor, yerdiğinde de. Bir de tam zirveye çıktığı sırada babası gündeme geldi. O durum da etkiledi Cenk’i. Babası derdini tam anlatamadı hatta. Ben gayet iyi anlıyorum Cenk’i de babasını da... Cenk çok daha iyi olacak. Ama şu da bir gerçek. Medya bu sezon iyi şeyler yazarken de bazen çok abarttı, eleştirirken de. Ortası olmayınca bizim genç oyuncular bundan bir hayli etkilendi.”
‘Gökhan, Fenerbahçe maçında sahaya döndü’
“Gökhan çok özel bir oyuncu. Futbolculuğunun yanısıra kişiliği de üst düzey. Son derece aklı başında konuşuyor. Sezon başında onu çok üzdüler. Kolay değil büyük bir camiadan başka bir büyük camiaya gelmek. Geldiğinde önemli sakatlığı bulunuyordu. İyileşmesi ve forma giymesi zaman aldı. Oynayacak hale geldiğinde önümüzdeki maç Fenerbahçe karşılaşmasıydı. İki gün düşündüm oynatıp oynatmama konusunu. Kötü oynaması halinde Gökhan’ı kaybetme riskimiz vardı. Buna rağmen sahaya çıktı. Onca müthiş baskıya karşın bence çok iyi oynadı. Ve o maçla birlikte aramıza katıldı. Sonrasında da etkileyici bir çıkış göstererek her hafta üzerine koyarak oynadı. Sanırım onun en iyi sezonlarından biridir bu sezon...”
‘Kaleciliği hiç sevmedim’
Sohbet sırasında bir ara geçmişe de döndük... Şenol hoca çocukluk yıllarına indi ve bir anda “Biliyor musun, kaleciği hiç sevmedim” dedi... Şaşkın bakışlar içinde “Nasıl yani hocam?” demek durumunda kaldım... Bana eski bir fotoğrafı hatırlatarak devam etti:
“Aslında kalecilik yapmak istemiyordum ama beni kaleye geçirdiler. Oysa okul yıllarımda hep ortada oynardım... Hatta kalecilikten daha iyiydim... Basketbol ve voleybol takımlarını bile idare etmişliğim vardır. Futbolu bıraktıktan sonra inanın bir daha kaleye geçmedim. İşimi iyi yapsam da o görevi sevemedim...”
102: Şenol Güneş iki sezonda Beşiktaş’ın başında toplam 102 resmi maça çıktı. Kartal, Güneş yönetiminde 62 galibiyet ve 24 beraberlik alırken, 16 kez de sahadan yenilgiyle ayrıldı.