Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki düşmanlığa varan rekabet bununla beslenenler dışında sizi rahatsız ediyor mu bilmiyorum... Ama beni çok rahatsız ediyor.
Hatta çok sıkıldım diyebilirim...
Tabii bunda kulüp yöneticileri kadar gazeteci kimliği taşıyan sosyal medya trollerinin etkisi de göz ardı edilemez.
Oysa böyle miydi?
Tabii ki hayır...
Hemen bir örnek vereyim. Muhabirlik dönemimde bir gün başkan Faruk Süren’in ofisine gitmiştim. Muhtemelen bir röportaj için.
Sohbet sırasında kapı çaldı içeriye bir şirketin temsilcileri girdi. İsmini hatırlayamadığım bu şirket Galatasaray’a ürün satmak istiyordu. Yani kalem, fincan anahtarlık tarzında.
Başkan Süren’e tek tek ürünlerini tanıttılar. Hepsinin üzerine Galatasaray logosu koymuşlar.
Başkanın çok hoşuna gitti. Şirket yetkilileri de sevindi.
“Ama” dedi Süren.
“Bu ürünler için siz Fenerbahçe’ye gittiniz mi?” diye sordu.
Cevap olumsuzdu...
“O zaman buradan çıkıp hemen Fenerbahçe’ye gidin ve aynı ürünleri Fenerbahçe’ye de pazarlayın. Onlar kabul ederse biz de alırız” dedi ve adamları gönderdi.
Tabii ki “Neden?” diye hemen sordum başkana.
“Şimdi ben bunları alırsam bir iki tane satılır. Ama Fenerbahçe de alırsa o zaman onu gören Galatasaraylı taraftarlar 50 tane alır. Bir tek biz satarsak olmaz. Onlarda da olmalı ki daha çok kazanalım. Tabii Fenerbahçe de kazansın...”
Haklı mıydı? Hem de çok haklı.Peki şimdiki duruma bakın. Devir nasıl değişmiş...
Bu olayların başlangıç noktası 3 Temmuz...
Daha ilk gün Başkan Ünal Aysal’ın hiç düşünmeden, tartmadan, incelemeden söylediği “Bu ateş üfleyerek sönmez” sözü ile her şey başladı.
Peki o günlerde bana göre Galatasaray tarihinin en önemli başkanı Faruk Süren olsaydı nasıl konuşurdu acaba hiç düşündünüz mü?
Onu çok iyi tanıyan biri olarak neler söyleyeceğini tahmin edebiliyorum. Ve en azından “Bekleyelim görelim” derdi. Öyle bodoslama birinci gün Fenerbahçe’ye dalmazdı.
İşte aradaki başkanlık farkı bu. Bugün bile isteyen Faruk Süren’e bu durumu sorabilir. Bakalım ne diyecek?
Peki tam tersi olsaydı Aziz başkan ne derdi? Bunu hepiniz tahmin edebilirsiniz ve başkan Süren’den farklı düşünmezdi.
Nereden nereye gelmişiz değil mi?
Hep birlikte her şeyin tadını ve de treni kaçırdık....
Hakemlerimiz!!!
Temmuz ayından beri Avrupa kupalarında kaç maç oynandı biliyor musunuz?
Yani üç kupada...
750 civarında. Üç aşağıya beş yukarı ama rakam buralarda...
Peki bu kadar maç arasında Türk hakemleri kaç maç yönetti. Cevap 15...
Bunların çoğunu da Halil Umut Meler yönetti...
Diğer yönetenlerden ikisi öyle hatalar yaptı ki, bir daha bırakın maç yönetmeyi onlara vize bile vermezler...
Şimdi diyorlar ya “Sen hakemine güvenmeyip derbi yönettirmezsen seni niye Avrupa’ya çağırsınlar?”
Hayır öyle değil. UEFA zaten sezon başında bizim hakemlerimizin fişini çekti.
Bu ayıp da bizim değil Türk hakemlerinin, federasyonların ve liyakatsız MHK’ların...
Hatipoğlu
Galatasaray’da özellikle Kasımpaşa maçından sonra bir Cuesta isyanı var. Bence haklılar da...
8 milyona aldığın oyuncu o kadar kötü çıkıyor ki haklı olarak herkes tarafından sorgulanıyor.
Bu konuda suçlu İbrahim Hatipoğlu oldu.
Herkes ona yükleniyor.
Ancak Hatipoğlu çevresinde yaptığı konuşmalarda enteresan şeyler söylüyor.
Diyor ki;
“Ben öyle kendi başıma nasıl olur da futbolcu transferi yapabilirim? Bu transfer Okan hocanın onayı ile yapıldı. Yani kendisi istedi biz de aldık. Ben bu adamı tanımam etmem. Niye kendi başıma gidip bu işe gireyim.”
Valla düşününce bana Hatipoğlu haklı gibi geliyor.
Ama ihale adama kaldı. Tabii bunu yüksek sesle söyleyemez. Sonuçta Okan hocayı ateşe atacak.
Tabii bunlar camiadaki fısıltılar. O fısıltılar da bana geldi.Hangisinin doğru olduğu muhtemelen sezon sonu ortaya çıkar.
Ben de merakla bekliyorum..