28.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Halter federasyonu başkanı doping kontrolüne girecek sporcuları antrenörlerin belirlediğini söyleyip, topu doğrudan teknik heyete atıyor.Ortada çok net bir sonuç ve açık bir ihmal var. Nandrolone isimli yasak madde bir biçimde Halil'in bedenine giriyor. Üstelik de üç- beş ay önce.Rekortmen halterci, büyük çekişme ve çirkin olaylara sahne olan federasyon başkanlığı seçiminden sonra Genel Müdür vekili Mehmet Atalay'a gidip, duyduğu kaygıları dile getiriyor, gerekirse Avrupa şampiyonasına tek başına hazırlanacağını söyleyip yardım istiyor.Başına bir şeyler geleceğini seziyor, hissediyor...Ben Halil Mutlu'nun adı geçen doping maddesini kullandığına kesinlikle inanmıyorum.Ancak böyle deneyimli bir sporcunun, uluslararası bir şampiyonaya giderken, endişelerini ortadan kaldırmak için mutlaka kontrole girmesi ve "temiz olduğunu" kanıtlaması gerekirdi tezini savunuyorum.Eğer Halil, müsabaka öncesi idrar örneği verip aylardır vücudunda gizlenen maddenin ortaya çıkmasını sağlasaydı, bugün milyonlarca kişinin önünde kendini savunmak zorunda kalmayabilirdi. Dünyanın sayılı doping kontrol merkezlerinden biri burnumuzun dibinde tahlil yapacak numune ararken, bizim en önemli sporcumuz ister ihmal, ister iş bilmezlik deyin, Avrupa şampiyonasında yasaklı madde kullandığı gerekçesiyle kara listeye alınıyor. Mutlu'nun söz konusu yasaklı maddeyi kullanmadığı kabul edildiğinde, gözler resmi ağızların telaffuz edemediği "komplo teorilerine" çevriliyor.Naim Süleymanoğlu'nun federasyon seçimlerinde Kenan Nuhut'a karşı cephe alıp, şu anki başkan Hasan Akkuş'un yanında "savaştığını" hepimiz biliyoruz.İki şampiyonun arasına bu günlerde kara kedi girdiğini ve Halil'in, "Benim için artık Naim ağabey yok. Naim Süleymanoğlu var" dediğini de.Naim, bir kaç gün önce olayı değerlendirirken "Halil 6 ay ceza ile kurtulur" şeklinde konuştu.Bu ifade Halil'i fazlasıyla üzmüş olacak ki dünkü basın toplantısında, "Kendimden ne kadar eminsem ondan da o kadar eminim demesini beklerdim" şeklinde sitem dolu bir yanıt verdi.Aslında Halil, Türk halterinin yüreğinde yaşanan fırtınaları, çekişmeleri, kavgaları ve kıskançlıkları gün yüzüne çıkardı bu sözleriyle.Yıllardır doping ve komplo kelimelerinin yanyana kullanılmasından bıktık.Suçu örtbas etmek için yazılan hikayeleri tiksinerek izledik.Ancak bu kez ortada gerçekten de iğrenç bir senaryo var.Sorumlusu veya sorumluları kimdir, kanıtlanamaz.Bu, onların vicdanları ile ahlaki değerleri arasına sıkışmış çok ince bir tercih gibi duruyor.Avrupa şampiyonasında kazanacağı bir altın madalyayı, sporculuk yaşamını sıfırlayacak bir riske değişmeyeceğini bilecek kadar iyi tanıdığım Halil, bugün gözümde aynı Halil'dir.Doping mi dediniz? Doğru, Halil hiçbir haltercinin başaramadığı 4. olimpiyat şampiyonluğu için gerekli doping maddesini şimdi aldı.Ne Mutlu ki, bunu ortaya çıkaracak kontrol merkezi ve teknoloji henüz icat edilmedi... Naim'e sitem Biliyorsunuz, Futbol Federasyonu ve sponsoru Mercedes Benz ile arasında yapılan protokol gereği iki yıl önce yüze yakın araç futbolun kullanımına verilmişti.Bir diğer önemli sponsor Petrol Ofisi ise araçların benzin harcamalarını üstlenmişti.Yani araba bedava, benzin bedava...!İrili ufaklı bu araçlar, yaklaşık iki yıldır Türkiye'nin değişik bölgelerindeki federasyon temsilciliklerinin emrinde bulunuyor.Ancak geçen hafta bunlardan biri "hizmet dışı" bir göreve çıkmış.19 Mayıs "gençlik bayramı kutlamaları" çerçevesinde 34 FF ..7 plakalı Mercedes A 160 model araba Safranbolu, Amasra, Karadeniz Ereğlisi civarındaki virajlara tehlikeli hızla girerken dikkat çekmiş.Üzerindeki Futbol Federasyonu logosu ve arması çıkarılmış olan gri metalik renkteki aracı kim mi kullanıyormuş dersiniz?Yok, tanıdığınız biri değil...Kumral saçlı, orta yaşlarda bir hanımefendi.Yanındaki koltukta kim mi oturuyormuş?Şu kadarını söyleyeyim, ona çok şey danışılırmış. O da herşeyi bildiğini sanırmış!Lafı uzatmamayım, sürat felakettir.Sürat can yakar.Sürat bela getirir.Hele altınızdaki emanet bir arabaysa...Aman dikkat 34 FF ..7! 34 FF ..7 sağa çek! Fenerbahçe'nin şampiyonluğu, Şampiyonlar ligi finali, atletizmde ve halterde doping skandalı derken, Futbol Federasyonu'nun Orduspor - Eskişehirspor maçıyla ilgili verdiği skandal karar satır aralarında kaynadı gitti.Ardında da yanıt bekleyen pek çok soru bıraktı.Bu arada, Haluk Ulusoy'a karşı "temiz futbol" vaadleriyle seçimi kazanan federasyonunun tarihine de "ilk siyasi icraat" olarak kazındı.Devamı gelir mi, yarın başka kulüplere örnek teşkil eder mi bunu zaman gösterecek...Talimat "Bir maçın tekrarı için federasyon veya görevlilerinin kusuru bulunmalı" der.Futbol Federasyonunun da hükmen galibiyet kararı verirken ardına sığındığı gerekçe bu.Ancak:- Orduspor antrenörü Muhammet Dilaver bir hafta önce Çankırı Belediyespor maçında olay çıkardığı ve 60 gün hakmahrumiyeti cezası aldığı halde Eskişehirspor maçında sahaya nasıl girmiştir? Konuk takım oyuncularına saldırdığı için bu kez 1 yıl cezaya çarptırılan Dilaver'in orada bulunmasının sorumlusu kimdir?- PFDK bu maçtan sonra Orduspor'a futbol tarihinin en ağır cezasını verdi. 5 maç seyircisiz oynama cezasına yol açan olaylar, Eskişehirsporlu futbolcuların can güvenliklerinden endişe etmeleri için yeterli değil midir?- Statta öngörülen güvenlik önlemleri alınmadığı halde temsilci ve gözlemci maçın başlamasına niçin izin vermiştir?- Güvenlik önlemi varsa eli bıçaklı şahıs sahaya nasıl girmiş ve bir polis memurunu yaralayabilmiştir? Hedefin bir futbolcu olması şart mıdır?- Eskişehirspor ikinci yarıya çıkmamakta direnince, önlem var denilen stata 1 saatte niçin takviye kuvvet getirilmiştir?- Temsilci ve gözlemci raporlarında olaylar tüm açıklığı ile yer almışken, bu raporlar daha sonra değiştirilmiş ve "bazı detaylar" ayıklanmış mıdır?- Maçın görüntülerini çeken yayıncı kuruluş görüntü talep edilince, "kayboldu" demiş midir?- Herhangi bir milletvekili ya da bakan, karar öncesi federasyon yöneticilerinden biriyle görüşmüş müdür?Bu sorular, dürüstçe yanıtlarını bekliyor. cersen@milliyet.com.tr Yanıt bekleyen sorular