05.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:
Önceki gece "Türkiyenin en beğenilen ve en çok izlenen programı" iddialarında olmayan, ama ilkeli, sakin ve dürüst gazeteci Oğuz Dizerin adım adım yukarılara taşıdığı ETVdeki spor ekranında Hakan Şükür vardı.Sevgili Oğuz, son milli maçlarla "mefta" ilan edilen İnterli futbolcuyu Antalyada bulmuş ve kişiliğinin verdiği güvenle açık açık konuşturmuş.Ama ne konuşma... Hani dalga geçtiğimiz "İnek Şaban"ın da, filmin bir yerinde kimsenin reddedemeyeceği "oturaklı" saptamaları, "felsefi" yaklaşımları, "acı ama gerçek" karşılaştırmaları olurdu ya; aynen öyle:Makedonya maçından sonra "Hakan bitmiş" iddiasını ileri sürenlere çok sert bir aparkat çıkardı Hakan Şükür. "Hepsi önüme dizilsin, bana Türk futbolu için ne yaptıklarını söylesinler" dedi ve ekledi:"İngiltereden sekizlik zaferlerle dönen takımların kahramanları bizi eleştiriyorlar. Geçmişi ne çabuk unutuyorlar. Aslında haklılar, çünkü böyle yaptıkları sürece varlar." Aslında Azerbaycan maçından önce sürekli serum yemiş ve milli maçlarda oynamak istememiş Hakan... Ama Şenol Güneşi kıramamış. Makedonya maçı için Bursaya geçtiklerinde de hastaymış. Hiçbir basın mensubu farkına varmamış... Keşke söyleseydin be Hakan... Ne var bunda gizleyecek. Çünkü görevi, senin hastalığına teşhis koymak olmayan, ama sahadaki oyununa her uzmanın çekinmeden vereceği "berbat" raporuyla yaklaşan basın mensuplarını da kontrpiyede bırakmamış olurdun o zaman.Bu bize ders olsun artık. Bir daha, bir milli maçta, bir yıldız futbolcu sahada avare avare dolaşıyor, önüne gelen topu kaleye yuvarlayamıyor, takımda sırtlaması gereken hiçbir görevi yerine getiremiyorsa, tenkitlerimizi yazmadan önce o futbolcuyu kolundan tutup doğru doktora... "Sağlam raporu" alırsak, bir de "pskiyatri kliniğine" uğramakta yarar var. Baktık ki hiçbir "patolojik" durum yok, son durak futbolcunun muhasebecisi. Alacaklarını almış mı, mali durumu iyi mi?.. Bunlar da önemli...En son ebeveyni ile kısa bir toplantı yapıp ailevi bir sorunu olmadığı konusunda da kesin kanaat sahibi olduktan sonra atış serbest... Mi?..Hayır!..Oturup özgeçmişimizi iyice bir gözden geçirmeliyiz. Hele yeşil sahalardan sayfalara transfer olan yazarlar tüm maçlarını çok iyi hatırlamalılar. Milli maçlarından birinde bile tek yıldızlık oynayanlar bu konuda ağızlarını açamazlar. Milli olmayanların zaten söz hakkı yok. Futbol oynamamış yazarlar, yukarıdaki tıbbi, psikolojik ve ekonomik araştırmaları eski bir futbolcu nezaretinde tekrar yaptırmalılar.Hakan Şükür böyledir işte...Haklı olduğu konularda bile öylesine radikal çıkışlar yapar ki, bir süre sonra özür dilemek zorunda kalır, haklı olduğu ayrıntılar da unutulur gider. Televizyonda spor haberciliği her zaman "abdik gubidik" değil tabii... Hülle ve tango Futbolcuları bir kuş kadar özgür kılan kararlar ile kulüplerden gelen tepkiler terazinin kefelerine konup denge aranacak...Yani futbolda son tango Arjantinde...Bu okyanus ötesi toplantı ile Türkiyedeki "nikah muameleleri" de bir yön bulacak. Belki de "hülle"ye gerek kalmayacak.Gerçi Türkiye Futbol Federasyonu, "hülle ile transferi" çoktan "illegal" kabul etti ama, sonuçta stadda çalan bandonun yönüne bile karar veren FIFA. Bu konuda çerçeveyi tam çizmeden söylenenlerin hiçbir kıymeti harbiyesi yok.FİFAya da rotayı gösteren Avrupa Birliği. İşin içinde Avrupa Birliği olduğunda, kararın Türkiyenin çıkarları doğrultusunda olması mümkün mü?Buradan Aristo mantığı ile çıkacak sonuç; Türkiye açısından "hüzünlü" olacaktır. İlk etapta nemalanıp sevinenler olsa da, bence böyle...Nereden biliyorsun demeyin. Hissediyorum... AETden ATye, ATden ABye uzun bir süreci yaşayan bir insan olarak adım gibi biliyorum. Bugün kulaklar Buenos Aireste... FİFA İcra Kurulunun ilk gündem maddesi, dört ay önce Brükselde Avrupa Birliği ile uzlaşmaya varılan yeni transfer yönetmeliği. Naber !.. Salih Göynükoğlunun, Beşiktaştaki büyük alış verişte yaptığı seçimleri kim yönlendirdi.Göynükoğlu, kulübün bütçesini aşan harcamaları üzerine Aziz Yıldırımdan nasıl fırça yedi.Hem pazarlıktan anlamayan, hem de berbat seçimler yapan Salih Göynükoğlunun, Fenerbahçe Kulübünün kapısına konmasına kim engel oldu?..AZ SONRA Ana Haber Bülteninde...***Evet sayın seyirciler; Fenerbahçe Kulübündeki büyük deprem şimdi ekranlarınızda.Sarı - Lacivertli camiayı şaşkına çeviren olay, Salih Göynükoğlunun Beşiktaşta yaptığı büyük bir hata ile başladı. Salih Usta yeni sezonun ilk hafta sonu yemeği için alış veriş yapmak üzere gittiği Beşiktaş Pazarında enginarcı Abuzer ile pazarlık yaparken araya giren ve koyu bir Galatasaray taraftarı olduğu bilinen kabzımal Hüsamettin, ünlü ustayı sabit pazara yönlendirdi ve Fenerbahçe Kulübü Salih Ustanın fahiş fiyatla aldığı kılçıklı enginarlar yüzünden sezonun en büyük kazıklarından birini yedi. Olayı duyan Başkan Yıldırım, Salih Ustayı sert bir dille uyararak, "Bir daha olursa kolundan tutup Mengene postalarım" dedi.Yöneticilerden Uğur Dündar kabzımal Hüsamettinin hak ettiği yanıtı alacağını açıklarken, Atilla Kıyat olayın Beşiktaş Pazarında meydana gelmesinden duyduğu üzüntüyü belirtti.AZ SONRA, "Beşiktaşta pijama paniği ve Ali Sami Yene düşen meteor"...***Ne var yani !.. Olayın kahramanı koskoca Fenerbahçenin aşçıbaşısı. Fenerbahçe kazıklanmış, olaya Beşiktaş ve Galatasarayın da adları karışmış; bu "flaş" değil de ne?.. Transfer edilecek futbolcu kalmadı, maç yok, haber yok, ne yapalım yani?.. Flaş... Flaş... Flaş... Dolar kaç lira? Fakat bana çok büyük yararı olduğunu kabul etmeliyim.Kızım İpeke, karnesinde takdirname getirirse bin dolarlık bir armağan fonu ayıracağımı söylemiştim.Doları 300 liraya sabitledim, bir Algida dondurma aldık. Şu naklen yayın meselesini bir türlü anlayamıyorum. Politika ve yağlı güreş Gerçekten de Kırkpınar hakkında Edirneden dört yazı yazmışım, içinde siyaset ve siyasetçi olmayanı yok.Hayır, mahcup olmadım... Ona anlattım:Tribünündekiler de, er meydanındakiler de, köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir Türkiyenin imbiklenmiş insan örnekleridir Kırkpınarda..Pehlivanlar futbol yıldızları gibi siyasi kimliklerini saklamak veya bu konuda hiç kafa yormamak eğiliminde değildir.Seyircisi de futbolunkine benzemez; apolitik değildir.Tribünlere deşarj olmaya değil, yaşamını anlamlı kılmaya, sportif aktiviteyi sonuna kadar paylaşmaya gelir. Onun için, yenen ve yenilenin kimliğinden çok, bu spora fiziksel ve duygusal katkıları önemlidir.Seyirci asla trans haline geçmez. Ne ülkenin ekonomik şartlarını unutmuştur, ne yolsuzlukları, ne de yöresinde bıraktıklarını. İşte bu yüzden Salavatçı, "bizim için çalışmayan milletvekillerini bir daha seçmeyelim" diyebilir ve bu sözleri dakikalarca alkışlanabilir. Seyirci Cazgırın ince bir konukseverlikle "hoşgeldiniz sayın milletvekillerim" anonsunu uzun uzun protesto edebilir. Siyasetçi, tüm bu reddedilişe karşın, eski saygın günlerindeki kadar rahat ve pişkinlikle Kırkpınarın içindedir. Hal böyle olunca, Kırkpınarı sadece pehlivanların performanslarına indirgemek, en azından ona hakarettir. Yağlı güreş mi yazıyorsun, Ankara kulisleri mi, belli değil" dedi bir arkadaşım. Müşkülpesent Sanayiciden askere, işadamından gazeteciye, hiç de fena durmuyor. Fakat "IMF ayağının eksik olması" insanı endişelendiriyor. Aziz Yıldırımın yeni Yönetim Kurulu için "hükümet gibi" bile dediler.