17.11.2014 - 08:05 | Son Güncellenme:
Kendinde hesap sorma, hüküm verme, küfür ve hakaret etme (!) yetkisi bulan, tribünden saydırmaya başlıyor Milli Takım’ın kalecisine...Gergin ve tedirgin takımın kalecisi, duruma kayıtsız kalmıyor. Kenarda bekleyenlere “değiştirin” işareti yaparak sahayı terk ediyor.Volkan Demirel’in sahayı terk etmekle kalmadığını, staddan ayrılarak evine gittiğini öğreniyoruz.Sorunları çözemeyen, hemen her krizin üstünü örterek geçiştiren futbolumuzda yeni bir krizimiz oluyor.Fatih Terim’in bu tavır karşısında ne yapması gerekirdi? Volkan’la konuşup onu sakinleştirmesi, duruma el koyması beklenirdi. Volkan kalede oynar ya da oynamaz, ama en azından kulübede olurdu. Sorumsuzluk, ilkesizlik, anlayışsızlık ve hoyratlık karşısında dik durur, teslim olmazdı. Milli Takım’ı terk etmek, talimatlara ve yönetmeliklere göre elbette bir yaptırımı gerektirir. Belki de Fatih Hoca’dan izin alıp gitti Volkan, bilmiyoruz. Ne var ki bu teslimiyete itiraz ediyoruz.Türkiye maalesef bir “Öfke İmparatorluğu”na dönüştü. Hiç kimsenin karşısındakine saygı duyduğu yok. Her şeye, herkese öfkeleniyoruz. Kavga etmekten oyun oynamaya fırsat bulamıyoruz.Aziz Yıldırım’ın TFF’ye çatarak “Milli Takım’ın şerefini kurtarın!” sözleri de bu öfkeyi beslemiyor mu? Milli Takım’ın şerefi skor tabelalarıyla mı ölçülüyor? Şeref kavramı o kadar ucuzladı mı?Milli Takım, her zaman “şerefiyle” o bayrak için oynuyor. Galiba asıl kurtarılması gereken “futbolun onuru”dur....Ve bu hepimizin ortak sorumluluğudur!Sahi, bu bir maç kritiğiydi, değil mi!Çocuklar, sıkıntılı, telaşlı, stresli, şaşkın ve dağınık başladıkları maçı, en şaşkın, en dağınık arkadaşları Burak’ın iki golüyle kazandılar. Golleri bulduktan sonra futbolun oyun olduğunu anımsatarak Serdar’ın golündeki gibi eğlendikleri ve eğlendirdikleri bile söylenebilir. Yediğimiz penaltı golü önemli değil. Ama Arda’nın sarı kartı eğlenceye limon sıktı.. Hollanda maçında oynayamayacak. Yapma hakem, ah be Arda!(Milliyet)
Hani derler ya “yumurta mı tavuktan çıktı, tavuk mu yumurtadan“ diye... Bu sonuçtan sonra şu tartışılabilir; Biz mi çok iyi oynadık, Kazakistan hiç mi yoktu... Kabul edelim ki, Kazakistan hiç yoktu... Ama bizim istekli ve hırslı olduğumuzu, özellikle ilk yarıda gruptaki en etkili maçımızı oynadığımızı asla gözardı edemeyiz... Bundan sonra evdeki hesaplar gruptaki puan durumuna uyar mı bilemem ama, şurası kesin; Mart’a kadar soluklanacağız, derin bir nefes alıp, belki de daha iyi düşüneceğiz, planımızı, programımızı yapacağız...Kazakistan galibiyetini önemsiyorum. Sahada hiç olmayan bir rakibe karşı olmasına rağmen önemsiyorum... Ancak önemsediğim başka şeyler de var... Birincisi... İstanbul, milli maç kenti değil... Oynadığımız maçları gördükçe buna daha fazla inanır oldum... İstanbul’da oynadın mı “ay- yıldız hikaye, dört yıldız şahane” durumu ortaya çıkıyor... Bu, kabul edilebilir bir durum değil... Kadıköy’de oynuyorsun başka, Aslantepe’de oynuyorsun bir başka... Kişisel hırslarımızı, hesaplaşmalarımızı, rekabetlerimizi milli takım üstünden yapmaya kalkıyoruz... Kutsal formadan daha tutkulu olduğumuz formalar, kırmızı - beyaz’dan çok daha fazla sevdiğimiz renkler var... Gönül istiyor ki, o tribünlerde binlerce ay- yıldızlı forma olsun... Ama bakıyoruz, Galatasaray, Fenerbahçe forması çok daha fazla... Çıkalım Anadolu‘ya... Hiç olmazsa renklerin rekabetine değil, milli formanın kutsallığına sarılırız... Milli maçta da, daha oyun başlamadan ay- yıldızlı oyuncuna ıslık, protesto, küfür oluyorsa, nerede kaldı insanlığın, nerede kaldı ülke sevgin, milli takıma tutkun... Hepsi yalan... Dedim ya “ay- yıldız hikaye... Dört yıldız şahane...”Volkan demeçleriyle, tavırlarıyla, çoğu zaman “ayar verme“ alışkanlığı ile kimilerinin tepkisini, hatta nefretini bile çekebilir... Buna rağmen küfür e-de-mez-sin... Ama ediyor, adam ediyor... Yanında telsizli bir görevli... Özel mi, resmi mi bilemem... Buna rağmen ediyor... Buna rağmen müdahale görmüyor... Volkan’ın da çıkıp gitmesi doğru değil... Düşünün, bir önceki maç gurbetçiler gelmiyor, bu maç Volkan “ben küstüm, gidiyorum” diyor... Bütün bunlar, Türkiye’nin en otoriter, en saygın Hoca’sının yönettiği takımda oluyor... Ama ne olursa olsun... Küfür edemezsin arkadaş... Kimse futbolcusunu milli takıma küfür yesin diye göndermiyor...İşin kötü tarafı, herkes küfüre karşı, kimse küfüre karşı bir önlem almıyor... Yasa diyorsanız. Yalaaan... Kocaman bir yalan... Almanya’ya bakın, olayların üstüne nasıl gidiyor, biz nasıl gidiyoruz, pardon gidemiyoruz... Herkes birbirini kandırmakla meşgul... Göreceksiniz, bu küfür olayı, Volkan’ın sahayı terketmesi bile işin doğruları açısından değil, renkleri açısından tartışılır... Futbolun doğrularını ve kurallarını, renklerin çıkarlarına teslim ettik... Tribünlerimiz yazın susuz kalan barajlar gibi boşaldı, futbolumuz iyi değil, sonuçlarımız kötü... Buna rağmen o renklerin çıkarı uğruna, futbolun doğrularından kaçıp yanlışlarda ısrara devam ediyoruz... Boşuna dememişler “eden bulur“ diye...(Milliyet)
Pes ki, pess... Bunca yıllık gazeteciyiz, böyle bir rezalet yaşamadık! Bu nasıl taraftarlıktır, bu ne biçim kindir? Belki de dünyada böylesi görülmemiştir...Kritik bir milli maça çıkıyoruz, ya ‘tamam’ ya ‘devam’ diyeceğiz...Arkadaş bu takım Milli Takım... Bu işin rengi olmaz... Söz konusu KIRMIZI-BEYAZ’dır...Ağzınıza, dilinize doksan dakika kilit vuracaksınız, kininizi kusmayacaksınız!Aferin size son dakikada kaleciyi hem değiştirdiniz, hem de tepki gösterdiğiniz kişiyi de eve gönderdiniz, bravo valla!Volkan Demirel’e gösterdiğiniz tepkide suçlusunuz... Size kızıp, ‘oynamayacağım’ diyerek hocasından izin alıp, formayı bırakıp evinin yolunu tutan Volkan’ın bu tavrı da bir o derecede skandaldır!Burası Milli Takım, Volkan kardeş... Şartlar ne olursa olsun, öyle kızıp, kaçmak gibi bir lüksün olamaz, olursa bu kapılar sonuna kadar sana kapanır, bilesin!Taraftarlar mı?Valla onlara taraftar bile diyemiyoruz!Adamı sevmeyebilirsiniz, ya Milli forma? Ona kimsenin ihanet etmeye hakkı yoktur!Şükrü Saraçoğlu’nda takım yuhalanıyor, Aslantepe’de futbolcuya ağıza alınmayacak küfürler ediliyor, olmadı, sahaya seyirci atlıyor.Eyyy sorumlular, hala Milli maçları İstanbul’da oynatmayı düşünüyor musunuz?Maça gelirsek... Kazakistan’ın gücü ortada, asla kalitemizde değiller... Ne var ki, bu galibiyeti öyle hafife asla alamayız... Çünkü hem puan, hem de moral açısından dibe vurduğumuz bir dönemde, böylesi bir galibiyete gereksinimimiz vardı, bunu başardık.Takımın iştahlı oyunu, disiplini ve de yardımlaşması üst seviyedeydi... Kaptan Arda’nın sorumluluk alışı, orta sahadaki mücadelesi harikaydı. Terim’in stoperde Serdar Aziz’i tercih etmesi, doğru bir hamleydi. Serdar Aziz’in en belirgin özellikleri soğukkanlı oluşu ve de sıfır hata ile maçı tamamlamasıydı.Elbette Burak Yılmaz’ı es geçemeyiz.. Öyle veya böyle kaçırsa da, adam tepeden -tırnağa golcü... Goller kaçar, bu işin doğasında var, önemli olan pozisyonlara girmek. Biz bunu bilir, bunu söyleriz, gerisi detaydır.Bir alkış da son dakikada kaleye geçen Volkan Babacan’a... İyi maç çıkardı, özgüveni, yan toplardaki çıkışları harika... Devam Volkan kardeş, artık kalede söz sahibisin.Bu kıpırdanış, finaller yolunda bize nasıl yansır, zirveyi zorlar mıyız, şimdiden kestirmek çok zor... İşin özeti, yeteri kadar puan kaybettik, artık kredimiz de bitti...Her maçımız final olacak...(Milliyet)
KESİN ve net olan bir şey var ki; Bu ülkede Aziz Yıldırım’a futboldan, spordan el çektirmezsen her türlü rezilliğe hazır olacaksın.İDDİA ediyorum, yarın Aziz Yıldırım F.Bahçe’yi bıraksın ve ömür boyu men cezası alsın, ne Volkan böyle kafasına göre stadı terk edebilir, ne de Emre herkese gider yapabilir.AZİZ Yıldırım düne kadar G.Saray’a şikeci diyordu, baktı Ünal Aysal kaçıp gitti, şimdi hedefinde Fikret Orman, Yıldırım Demirören, Göksel Gümüşdağ var. Yarın da sataşacak başka isimler de bulur. Kendi taraftarıyla bile küfürleşen bir kişi nasıl olur Türk futboluna kafa tutar, insanları kutuplaştırır, böler, kırar, parçalar. Bu nedenle Volkan’a da kızamıyorum. Çünkü daha birkaç ay önce “sokak köpeklerini belediye zehirlemeli” diyen ve Melo’ya laf atan Volkan’a kulübü ceza verebilirdi mi? Hayır... Bakalım Federasyon 2 aydan 1 yıla kadar men cezası verebilecek mi? F.Bahçe’ye 130 bin liraya kadar para cezası kesilecek mi? Bence veremeyecekler, çünkü Aziz Yıldırım ağabeyleri sonra onları çok kötü yapar, tehdit eder!KAZANIRKEN BİLE...KÜFÜR edildi mi bilmiyorum ama hiçbir futbolcu tribünden 2-3 kişi laf attı diye A Milli Takım’dan kaçamaz. Bakalım Fatih Terim bu kaçıp giden oyuncusuna sahip çıkmaya devam edecek mi? Felipe Melo’ya, Gökhan Töre’ye, Burak’a sahip çıktığına göre Volkan’a da sahip çıkacaktır Fatih Terim ama bence Terim’in yolu da doğru yol değil.İŞTE Türkiye böyle bir ülke. Kazanırken bile saha içindeki futbolla ilgilenemiyoruz. Maçı, oyuncuları kritize edemiyoruz.Formalite maçıAÇIKÇASI Kazakistan maçı benim için formalite maçı durumunda. Bu grupta ancak 4. olabiliriz. İlk yarı Burak, Arda, Ozan Tufan iyi oynadılar ve 1’i şansa, diğeri de hakem yardımıyla 2-0’ı bulduk. Sonra 2’nci yarı yine durduk. Yani gücümüz, enerjimiz yok. Demek ki iyi çalıştırmıyoruz bu oyuncuları.HALKIMIZIN büyük bölümü aç gezip, çorba parasına çalışırken, madenlerde, inşaatlarda ölüme terk edilirken oynamayan Sabri’nin eşine 2.5 milyon liraya aldığı Lamborghini gerçeği aslında her şeyi anlatmıyor mu? Bu ülkede kötü de oynasan futbolcu olmak gerekiyormuş. Baksanıza birisi kızıp sahayı terk ediyor, diğeri önüne geleni küfürü basıyor, bir başkası 3 Ferrari, 1 Lamborghini’ye biniyor. Daha neyi konuşuyoruz ki?(Vatan)
KAZAKİSTAN çok zayıf bir ekip. FIFA klasmanında 132. sırada. Böylesine gücü kısıtlı bir ekip karşısında kazanmamız çok doğal. Futbolumuzda büyük bir düşüş olduğu gerçeği var ama Kazakistan’ı evimizde yenemeyecek kadar da uzun boylu değil.İLK yarıda kararlı ve baskılı başladık. Fatih Terim de rakibin sadece direnmeye çalışacağını göz önünde bulunduran bir kadro sürdü sahaya. Orta alanda topu iyi kullanan oyuncular ve önlerinde çift santrfor Umut ile Burak.BURAK önemli fırsatlar kaçırdı. Ama son derece istekli ve hazırdı. Önemli olan herşeyini ortaya koyması. Arda’nın ise böylesine kolay bir maçta sarı kart görüp cezalı duruma düşmesi ve Hollanda’ya karşı oynamayacak olması da büyük talihsizlik.POZİSYONLAR bulduk ancak attığımız goller bu pozisyonlardan gelmedi. Penaltı ve bariz bir kaleci hatası ile soyunma odasına 2-0 önde gittik. 2. yarıda ise ilk 45 dakikaya oranla daha düşük bir tempoda oynadık. Yine de 4-5 farklı kazanabilecek kadar pozisyonlar ürettik.TÜRK futbolundan rölanti kelimesini kazımak lazım. Sadece düne özel değil, genel anlamda skoru bulduktan sonra tempoyu düşüren anlayış futbolumuzun en büyük düşmanı. Hollanda-Letonya maçını da izledim. 1. dakika nasıl bir baskı ve tempo varsa 90+2’de de aynı şekilde devam etti Hollandalılar. Bizimkiler neden yapmıyor ? Anlamak mümkün değil.GRUPTAKİ ŞANSIMIZKAZAKİSTAN’I yenmek olması gerekendi. Gruptaki 3 rakibimiz de Kazakistan’ı zaten yenecek. Gruptaki iddiamızı arttıran bir galibiyet değil bu. Bizim için önemli olan mart ayında Hollanda’dan puan alabilmek. Letonya beraberliğini telafi edebilmek için grupta ekstra puanlar çıkartmamız gerekiyor. Çünkü Letonya’yı da herkes yenecek. İzlanda’nın Çek Cumhuriyeti karşısında kaybetmesi de bizim için önemliydi. Biz İzlanda ile içerde oynayacağız. Onları yenme şansımız Çekleri deplasmanda yenmemizden daha yüksek.VOLKAN OLAYI!VOLKAN Demirel’i sevmeyebilrsiniz, antipatik de bulabilirsiniz. Ancak kimsenin kimseye özellikle de ay-Yıldızlı formaya hizmet eden birisine küfür ve hakaret etmeye hakkı yok. Bu ülkede fanatizmin çivisi çıktı. Volkan’a küfür veya hakaret edenler şunu bilmeli ki ‘Volkan Demirel sizin için bir rakip.. Düşman değil’. Dün akşam rakip de değildi. Sizin, bizim hepimizin tarafındaydı. Milli takım için oynuyordu. Volkan demoralize olmuş olabilir. Fatih Terim ile konuşup moral çöküntüsü yaşadığını ve oynayacak psikolojide olmadığını anlatıp yedek soyunması en doğru olanıydı. Stadyumdan ayrılması yanlış.(Vatan)
VE nihayet A Milli Takımımız grubunda 3 puanla tanıştı. Rakip kim olursa olsun, kazanmak kazanmaktır. Eğer bu maçı da kazanamasaydık, moral olarak dibe vururduk. Futbolda moral demek, fizik-kondisyon ve teknik-taktik kadar önemli. Maça geleceğiz ama önce maçın başına gidelim.VOLKAN Demirel ısınmak için sahaya çıkmış, tribünlerden bir futbolsever(!) kalecimiz Volkan'a verip veriştiriyor. Nereden bileceksin verip veriştirdiğini diyeceksiniz, belli belli. La Fontaine'den masallar anlatmıyor herhalde. Volkan 2 kez uyarıyor, futbolsever(!) devam. Ve yanında boylu poslu ve de elinde telsiz olan bir güvenlik görevlisi seyrediyor. Güvenlik görevlisi olmasa bile sağduyulu bir insanın, milli takım futbolcusuna sayıp sayıştırırken müdahale etmemesi bile kepazelik!Be kardeşim! Görüyorsun, kolundan tutup adamı uzaklaştırsana! Hadi uzaklaştıramıyorsun, bir iki kelime söylesene! Böyle vurdumduymazlık olur mu! Volkan; yüzde 100 haklıyken eldiveni çıkarıp gitmekle yanlış yaptın. Pireye kızıp yorgan yakmak gibi.OZAN'A HELAL OLSUNTABİİ ki kararı TFF Başkanı ve yönetimiyle futbol direktörü Fatih Terim verir ama ben olsam Saracoğlu'nda da Arena'da da maç oynatmam. Neden olduğunu herhalde anlatmama gerek yok. O sahneler baştan aşağı rezillik ve kepazelik.MAÇA gelince yazının başında da söylediğim gibi 3 puan çok önemliydi ve biz bu 3 puanı aldık. Çok mu iyi oynadık? Hayır. Çok mu gol kaçırdık? Evet. E nasıl oluyor da çok gol kaçırıp çok iyi oynayamamamız. Çünkü karşımızda bize rakip olacak bir takım yoktu.OZAN'I çok beğendim. Fatih hoca onu öyle bir hale sokar ki, kaleci hariç her yerde oynatır. Ozan'ın da çok çalışmak şartıyla milli takımımıza uzun yıllar hizmet edeceğine inanıyorum. Ozan kardeşim parolan "Durmak yok, yola devam" olsun. Fatih Terim inanıyorum ki 3 puana çok sevinmiştir. Ama maç öncesi Volkan meselesine ve yenilen gole en az o kadar üzülmüştür.(Vatan)