08.09.2013 - 09:50 | Son Güncellenme:
Taktik değil motivasyon maçıydı. Tek gayesi savunmak, direnmek, az gol yemek olan Andorra karşısında asıl önemli olan motive olabilmekti. Avcı dönemindeki kayıpların ardından mucizelere kalan şansımızı sürdürmek adına ay-yıldızlı gençleri Andorra karşısında motive ettiğinizde neticeye ulaşmak gayet doğaldı.Fatih Terim şunu başarmış, ay-yıldızlı 11’imiz sanki grup eleme maçlarına yeniden başlarcasına iştahlı ve diriydiler. Öncesinde direnci kırmak gerekiyordu. direnci kırmak için kalabalık savunma karşısında yaratıcı adamların bir değil, birden fazla olması gerekiyor.Andorra, Arda’ya pür dikkat kesilmişken Gökhan Töre kreatif oyuncu olarak asist liderliğine soyundu. Baskı sonrasında yan topta Umut Bulut’un kafa golüyle kilidi açtık. 3 gol atan Umut’un ligdeki ilk 3 maçta ilk 1+1 siftahı yok. Terim, G.Saray’da kulübeye gönderdiği Umut Bulut’a Andorra karşısında direkt şans verdi ve Umut golün her türlüsünü attı. Uzaktan mükemmel vurdu, 3. golde açısını kapatan kalecinin üstünden ustaca aşırdı. Bu maç sezona moralsiz başlayan G.Saraylı golcü için ümit oldu.BU MAÇ ÖLÇÜ OLMAZAndorra karşısında futbol kalitesinin yüksek olması ya da girilen pozisyonların çok olması gurur duyulacak bir gelişme değil. Ancak farkı bulduktan sonra da aynı hızla oyuncuların, aynı istek ve coşku ile fazlası için uğraşmaları takdire değerdi. Andorra’yı küçümsemediler, oynamaları gerektiği gibi oynadılar ve beklenen gollü galibiyet geldi. Daha fazlası da olabilirdi ama bunun önemi de yok.Romanya maçı öncesinde takım birlikteliğinin sağlanması adına ‘Umut’ esintileri gördük. Andorra maçı elbette ölçü değil ancak bu iştahlı oyun Romanya’ya karşısında da galibiyet için içimizde bir ümit doğurdu.(Vatan)
Özlemiştik, galibiyeti... Hele beş farklı böyle bir skoru uzun zamandır hatırlamıyorum... Yeni hoca yeni heyecan getirmiş milli takımımıza... Arda istekli... Gökhan Töre futbol adına müthiş işler yaptı. Mehmet Topal, Umut Bulut, Gökhan Gönül, Semih, Caner hepsi gayretliydi... Oynadıkları futboldan keyif aldılar. Bu görüntü hepimizi mutlu etti.Salı akşamı Romanya’ya karşı çok zor bir maç oynayacağız... Kazansak dahi belki yine gidemeyeceğiz Brezilya’ya... Ama ne olursa olsun bu galibiyetler milli duyguları, milli heyecanı en üst seviyeye çıkartacak...Fatih Terim hem usta hem de çok tecrübeli bir teknik direktör... Türk insanını nasıl duygulandıracağını, milli maçlara ilginin nasıl artacağını çok iyi bilir... Dün de Andorra’yla maçımız olduğunu bütün herkes biliyordu. Kime sorsam, “Akşam maçı seyredeceğim” diyordu. Bana şimdilik bu kadarı yeter... Milli Takım birden bire tavan yapmayacak, zamana ihtiyacı var, bu kesin... Ama yedek kulübesinde bile teknik direktörün, futbolcuların omuz omuza oluşu, birbirlerinin ellerini tutması, uzun zamandır görmediğimiz tabloydu...Puan cetveline bakıyorum, iki galibiyet almışız... Biri Estonya, ikincisi Andorra... Dün geceki galibiyetle de bu seriyi üçledik... Bu kadar kaliteli bir milli takıma bu tablo yakışır mı? Kendi sahamızda Romanya’yı yenemedik, Macaristan ile berabere kaldık. Estonya’yı zor yendik. Hiç kimse kusura bakmasın Fatih Terim keşke çok önce milli takımın başına gelmiş olsaydı.Sonuçta, Andorra galibiyeti bizler için bir başlangıçtı. Hele beş gol, rakip güçsüz de olsa oynanan güzel futbol, oyuncuların gayreti bizi tekrar heyecanlandırdı. Bütün futbolcuların ayaklarına sağlık...(Milliyet)
Dün yeryüzünün en zayıf 11’lerinden birine karşı, FIFA sıralamasında Cibuti, Seyşeller, Eritre gibi ülkelerin dahi gerisinde olan Andorra önünde oyunumuzu test ettik demek tabii ki güç. Ama istek testinin kesinlikle pozitif olduğunu söyleyebiliriz: Oyuncularımızın henüz santradaki duruşlarından birşeylerin değiştiğini anlamak mümkündü. Belli ki daha motiveydiler. Arda’nın heyecandan kızarmış yüzünü, Caner’in hırsını, Gökhan’ın motivasyonunu ve bacakları titreyen diğerlerini görünce önce oyunculara kızdım; “milli formayla bu kadar istekli olmak için kenardaki hoca mı değişmeliydi” diye düşündüm... Sonra her gün aynı havayı soluduğumuz sokaktaki insanı, yani sizi, yani bizi hatırladım: Vergi kaçırmaktan korkmayan ama vergi dairesindeki memurdan ölesiye ürken bizi... Suç işlemekten, kırmızıda geçmekten, alkollü araç kullanmaktan geri durmayan ama bir polis görünce esas duruşa geçen bizi... Bu takıma da belli ki bir rütbeli lazımdı. Fatih Terim’in milli takıma 3 günde bilgi, birikim, teknik-taktik göstermesi zor ama hoca omuzdaki rütbeyi göstermiş belli ki...Sahaya 4-4-2 düzeniyle çıktık, göbekteki Topal-Nuri’nin ön öne oyununun Melo-Sneijder’ı hatırlattığı göz önüne alınırsa aslında ulusal takımın formasyonu G.Saray’ın da birebir aynısıydı. Böyle bir maçta 11 seçimini de tartışmak yersiz ama sanırım şu detayı bir kenara not etmek gerek: İkinci Fatih Hoca döneminde 11’lerimizde takımlarında oynamayan futbolcu sayısı nerdeyse oynayandan fazla olurdu. Dünse Umut dışında herkes kulübünde düzenli ilk 11 oynayan adamlardı.Maçın da vitesini kulüp performansını ulusal takıma yansıtan bir adam belirledi zaten: Ligde 3’te 3 yapan tek takım Beşiktaş’ın form merkezi Gökhan Töre, milli takımın da oyun merkeziydi. Onun kıpır kıpır oyunu, yerinde duramaması herkese olumlu bir enerji geçirdi; genç adam, Umut’u da Arda’yı da kattı rüzgârına! Onun rüzgârı da Andorra’nın başını döndürmeye yetti zaten. Dilerim Romanya’ya da yeter.Bu arada, dün gece Türkiye’nin Dünya Kupası yolculuğu için umut verici bir sonuç çıktı, ama bu sonuç Kayseri’deki değil Bükreş’teki idi! Bükreş’te kazanan Macarlar olsa Brezilya’ya daha bugünden elveda demiştik, ama Rumenler’in kazanması bizi azıcık umutlandırdı. Evet Salı gecesi Rumenler’le berabere bile kalırsak elveda diyoruz, ama 1 puanın onlara da tam anlamıyla yetmiyor oluşu ufak bir teselli. Macarlar’ın 3’te 3 yapma ihtimaline karşılık Rumenler de bizi yenmek isteyeceklerdir ki bu da açık vermeleri anlamına gelebilir. Umarım...(Milliyet)
Milli takımımızda 3. Fatih Terim dönemine iyi başladık ve güçsüz rakibimiz karşısında farklı bir galibiyet alarak hem puanımızı, hem averajımızı, hem de moralimizi yükselttik. Terim, Andorra karşısına Umut ve Burak’ı çift santrfor oynatarak, 4-4-2 düzeniyle başladı. Demeyin ki tabii çift santrfor oynayacak. Böylesine güçsüz bir rakip karşısında tek forvet mi oynayacak? Hayır.. Eğer böyle düşünüyorsanız öyle değil. Çünkü Fatih Hoca rakip kim olursa olsun her zaman kazanmayı düşünen bir teknik direktör.Kalecimiz ve defansımız nasıldı sorusuna ben değil, kimse cevap veremez. Çünkü karşımızda kalecimizin ve defansımızın performansını ölçecek bir rakip yoktu. Maç 3-0 olmuş, rakip takımın kalecisi vakit geçirmeye, futbolcuları da 7-8 kişi “Aman gol yemeyelim” düşüncesiyle maçı bitirmeye oynuyor. Dün böyle bir rakibi yendik.Ama şunu gözlemledim; rakibin böylesine zayıf olmasına rağmen milli takım, bir an olsun oyun disiplininden ve ciddiyetinden kopmadı. Gollere gelince Umut’un gol için gösterdiği gayretin çabanın yanı sıra tüm sayılarındaki vuruşlarını da alkışlamak lazım. Hele ikincisi akıl doluydu.TEMPO ARTMALIGoller Umut, Burak ve Arda’dan geldi. Umut’un 3 golünün asistini de yapan ve takımımızın en iyilerinin başında gelen Gökhan’ı da en az ağları havalandıran futbolcular kadar alkışlamamız lazım. Burak’ın attığı golde bu futbolcunun yakın direğe yaptığı koşuyu ve vuruşu da unutmamak gerek. Burak bu golü atasaydı Gökhan Gönül’ün şahane ortasına yazık olurdu.En önemli rakiplerimizden Romanya’da kazandı. Salı günü deplasmanda Romanya ile çok önemli bir maç oynayacağız. Bu tempo ve futbol yeter mi? Hayır daha üstüne çıkmamız lazım. Skoru bilmem ama dün akşamdan daha iyi oynayacağımıza ve tempomuzu arttıracağımıza eminim. Çünkü milliler, iyi takımlar karşısında çok daha iyi oynuyor.(Vatan)