02.10.2020 - 07:49 | Son Güncellenme:
Gerçekten çok üzüldüm. Biz maç öncesi Galatasaray için çok olumlu şeyler düşündük. Hatta sarı-kırmızılıların Glasgow Rangers’ı yenip Türkiye’ye lazım olan puanı kazandıracağından çok emindik. Bazen evdeki hesap çarşıda tutmuyor. İlk yarının büyük bir kısmında oyuna hakim olan, daha çok hücum eden ama net gol pozisyonuna girmeyen takım Galatasaray’dı. Devre arası Fatih Hoca, Feghouli ve Belhanda’yı dışarı alır, yapacağı hamlelerle ikinci yarı maçı çevirir diye düşündük. Tabii o da beklemiyordu, Linnes’in hatasından yedi dakikada iki gol yiyeceğini.
Galatasaray gibi bir takımın böyle hatalar yaparak gol yeme lüksü yok ve olmamalı da. Maalesef artık ne konuşsak boşuna. Ama şu kesin, biz bu kısır çekişmelerle uğraştığımız müddetçe hiçbir Türk takımı bundan sonra Avrupa’da başarılı olamayacak. Zaten olamıyor da… Kulüplerin kadro oluşturma tarzı Avrupalılarla mücadele etmemiz için yetmiyor. Dün gece Galatasaray’a bakıyorum… Geçen sezon kiraya verilen Ryan Babel sol kanatta kurtarıcı gibi oynuyor. Ne oynadığını da bilmiyorum. Rakibine baktığımız zaman Hollandalı oyuncunun temposu, fiziği yetersiz kalıyor. Bunun için de takımına katkı veremiyor.
Feghouli desen senede 5 maç oynuyor. Artık o kısmet, hangi maçlara gelirse! Ancak dün gece maça ağırlığını koyup, takımına katkı sağlamasını gerçekten çok istedim. Maalesef ama, Feghouli bu! Daha fazlası çıkmıyor. Aynı sözler Belhanda için de geçerli. Çıksın da bir sezon da altı maçtan fazla övgüyü hak edecek top oynasın. Olmuyor yani… Artık onların oynadığı futbolla, forma giydikleri takımlar kesinlikle başarı kazanamaz.
Fenerbahçe maçında da, dün gece Rangers maçında da aynısı oldu… Falcao’nun yanına gelip en azından paslaşacak, stoperin bir tanesine baskı yapacak takımda hiçbir futbolcu yok. Ne oluyor, Falcao yalnız kalıyor. Yalnız kalınca da etkisizleşiyor. Takımın en kötüsü gibi görünüyor. Bu sadece Avrupa Ligi’nde değil; Türkiye’deki maçlarda da aynı.
Marcao, Luyindama gibi çok iyi stoperleri olan bir takımın bu kadar kolay gol yememesi lazım. Martin Linnes futbol hayatındaki belki de en şanssız günü yaşadı. Maç berabere devam ettiği sırada takımının en iyilerinden birisiydi. Ama o iki goldeki hatası affedilir gibi değil. Omar ise hücumu seven etkili bir bek. Hücuma çıktığı zaman onun yerini Feghouli’nin doldurması gerek. Maalesef hem Feghouli hem Belhanda ekonomik oynadıkları için gerçekten Cim Bom’daki beklerin işi çok zor. Sonuçta Beşiktaş, Alanyaspor gibi Galatasaray da Avrupa kupalarından elendi. Çok üzücü ve can sıkıcı bir gece yaşadık.
Galatasaray’ın sol kanadı sezona başlayan ve fark yaratan ekip değildi. Arda ve Saracchi’nin yokluğunda Linnes ve Babel kaliteden ziyade özellikleri açısından eksik kaldılar, takımı etkilediler.. Arda ‘Esas Çocuk’… Babel ise ekstralarda var, işin temelinde değil. Arda içeri kıvrıldığında Saracchi’nin koridoru kullanışı Galatasaray’ı farklı kılıyordu. Linnes o oyuncu değil. Bu kadarla da kalmıyor: Arda hem tek pas oyunuyla oyunun iki yönünde geneli işleten, Belhanda’yı bile farklılaştıran dokunuşların sahibiydi hem de takımı saha içinde çekip çeviren uyarılarılarını da görüyorduk. Yani saha içinde teknik adamdı biraz da. Babel ise takımla pek ilgilenmez, kendi işini yapmaya çalışır genelde. Galatasaray bu sebeple oyuna edilgen başladı.
Tabii Rangers’ın temposu da zorlayıcı oldu. Hagi’nin savunma arkasına soğukkanlılıkla attığı topların tehlikeli olması bekleniyordu kuşkusuz. Çünkü hızlı ve arkaya koşu atan 3 pas seçeneği vardı her seferinde. Ama Galatasaray’ın buna çare bulamayışı şaşırtıcıydı. Rakibin hemen hemen tek planı bu ve duran toplar. Durum buyken Arda ve Saracchi’nin yokluğunda acaba Taylan-Etobo tandemini kullanmak daha doğru bir çözüm olmaz mıydı diye düşünmeden edemiyorum. Rangers’ın maçın iki yarısına da bu kadar etkili girmesini önleyemeyince ve çok rahat bir pozisyonlarda Hagi tüm savunmayı düşüren o pasları ve nihayetinde asisti bulduğunda bunu düşünmeden edemiyor insan.
Terim ve ekibi sezona gerçekten etkili bir planla başladı ve sonuç aldı. Ama Fenerbahçe maçından sonra dünü de yaşayınca acaba başka da bir plan yok mu endişesine kapılmamak mümkün değil. Dünkü sadece bir yenilgi değil aslında Türk futbolu için bir yıkım. Umarım bu dibe vuruş yeni bir başlangıcın startı olur.
Her iç saha takımı gibi maça hızlı başlayan Rangers'ın rüzgarı 10 dakika sürdü. Sonrasında Galatasaray'ın topu ayağında tutması ile başlaması ile birlikte oynanan dengeli oyunda özellikle Luyindama ve Fatih Öztürk'ün top kayıpları tamanlamıyla ucuz atlatılırken, hücumda ise girişimleri net fırsata dönüştürecek son pasları bir türlü atamadık. Maçın 2. yarısına ilk yarıda iki takımiçinde geçerli olan final pas problemini çözerek dönen taraf Rangers oldu.
Savunma oyuncularının rakiplerine uzak kalışına cezayı kesen Hagi'nin asisti ile golü atan Arfield ve sağ bek Baricic'in ortasına sol bek Travier'in kafası ile işi çözen Rangers işin savunma kısmını da kusursuz yaptı. Sahada Avrupa kupalarında çok şey beklediğimiz Babel, Falcao, Feghouli, Belhanda gibi özel yetenekler kayıplara karıştı. Marcao'nun golü çok geç geldi. Sonuçta Avrupa'da hayal kırıklığı yaşamaya alıştıran takımların içine formda sezona başlayan Galatasaray da eklendi.
Gecenin sorusu:Neden kaybettik? Galatasaray kadrodaki oyuncu kariyerleri olarak Rangers'tan daha iyi gibi gözükebilir fakat oyun disiplinleri, taktik anlayışlarına bağlılıkları ve onların bizde eksik olan Avrupa'da olma istekleri bu kaliteyi anlamsız kılıyor.Maçın starı:Hagi maçı çözen asisti savunmamızın burnunun dibinden yaparken maçın içinde de topu ayağına her aldığında kalitesini hissettirdi.Maçın olayı:Ne bireysel olarak ne de hücumda organize olamayan Galatasaray aslında bizim kendi ligimizde oynanan futbolun ne kadar düşük kaliteli olduğunun özetini geçtiği bir gece geçirdi.Kısa mesaj:Bir kulvar daha azaldığına göre Galatasaray oyuncu almak yerine oyuncu bırakarak transfer sezonunu da kapatabilir.
Kaybeden tüm kuponlara %3'e varan iade! Maç listesini görmek için buraya tıklayın!