30.11.2021 - 07:41 | Son Güncellenme:
Vitor Pereira, perşembe yorgunluğunu düşünerek, radikal değil, makul sayılabilecek bir rotasyonla sahaya çıktı. Maç öncesi söylediği gibi Crespo ve Meyer gibi iki “dinlenmiş” oyuncu ile başladı. Ancak Meyer ile Crespo; oyun kuran değil, rakibi bozan futbolcular...
Oysa Fenerbahçe’nin oyun kurmaya, o oyunu rakip alana yıkmaya ihtiyacı var. Oyunu kuracak, maçı rakip ceza alanına yıkacak iki futbolcu var; Biri Mesut Özil, diğeri İrfan Can... Mesut Özil, tartışmasız kariyerini merkez orta sahada yapmasına rağmen, Fenerbahçe’de ısrarla kenarda oynatılınca, o sınırsız yetenekleri kepenk indiriyor, sıradan bir oyuncuya dönüyor.
Kala kala, elde bir İrfan Can kalıyor. O da, tek başına kime yetişsin. Hele İrfan’ın bitime 15 dakika kala çıkarılması; resmen çılgınlık... İş yapacak tek adamın var, onu da oyundan alıyorsun. Sabotaj gibi...Bütün bunları üst üste koyunca, Fenerbahçe ilk yarıyı yarım pozisyon bulamadan kapattı. Göztepe özellikle Jahoviç’le savunma arkasına çok sarktı. Hatta çok önemli üç pozisyon yakaladı. Ancak üçü birden ofsayttı ve VAR’dan dönecekti.
Fenerbahçe, ilk yarıdaki Göztepe golünü zincirleme bir hata sonucu yedi. Mesut Özil geri pası kısa attı, hata... Kim-Min Jae o topa müdahelede tereddüt etti, hata... Kaleci Berke topa çıkmakta geç kaldı, hata... Eee, üç hata, bir gol getirdi.Fenerbahçe ikinci yarıya, İrfan Can’ın “fırıncı küreğini” andıran sol ayağından Serdar Dursun’un kafasına inen asistle golü buldu, sonrasında orta alanı, oyunu Göztepe teslim aldı.
Göztepe belki de, sezonun en fazla pozisyonunu bulduğu ikinci yarıyı oynadı. Savunmanın arkasına attığı her top pozisyon oldu. Kim-Min Jae, Göztepe baskısı sırasında ölümcül hatalar da yaptı, hayat öpücüğüne benzeyen çok kritik son hamleler de... Anlamadığım; Szalai’yi Chelsea‘nın istediği, 20 milyon euro verileceği söyleniyor ama Macar oyuncu yedek kulübesinde küflenmeye terk edildi.
Maçın kaderini değiştirecek oyuncu İrfan Can’ı çıkarıyorsun, sınırlı dakikalar kalmış, sahadaki tek yaratıcı oyuncun Mesut Özil’i oyundan alıyorsun, Szalai’yi zaten son maçlarda yok sayıyorsun. Golü atmasına rağmen Serdar Dursun’da, Berisha’da, Rossi’de çare arıyorsun. Kimse kusura bakmayacak; böyle hocaya böyle takım...
Fenerbahçe; sırasıyla, Galatasaray, Olimpiakos, Göztepe maçlarının ikinci yarılarında rakip kalelere gidemedi. Galatasaray ve Göztepe maçlarının ikinci yarılarında birer gol bulmasına rağmen, bunun dışında yarım pozisyon yaratamadı. Bu üç maçta da ikinci yarılarda müthiş baskılar yedi. Raslantı mı bunlar... Hayır değil... Sadece hoca marifetleri (!)...
Fenerbahçe, İzmir’de yenilgi gibi bir beraberlik aldı. Galatasaray için yazdıklarımı Fenerbahçe için de yazayım. Trabzonspor’a oranla çok daha kötü futbolla, Trabzonspor’la 12‘ye çıkan puan farkıyla o Trabzonspor’u zor yakalarsın, hatta yakalayamazsın. Sadece arkasından dürbünle bakarsın...
Her iki takım için de o kadar önemliydi ki galibiyet, ikisi de “farklı” değil “tuhaf” başladı maça… Hayati durumlarda değişen insan davranışları gibiydi takımların tepkisi. İlk yarı Göztepe için çılgın gibi saldırma süreciydi ve maç boyu sürdü, Fenerbahçe ise Mesut ve İrfan’lı kadrodan beklenmeyecek kadar acemi ve aceleciydi. Ne oynadığı bile belli değildi “büyük” Fenerbahçe’nin.
Sinsi bir sıradanlaşma yaşıyor Fenerbahçe. Pereira’nın elinde en kaliteli futbolcuları bile vasat hale geliyor, büyük takım hüviyeti elden kayıp gidiyor resmen. Çünkü yıldız futbolcuları yemeye doymuyor Pereira. Mesut’u, İrfan’ı, Pelkas’ı falan bitirdi şimdi uzatmada oyuna alarak Szalai’yi koydu tabağa.F.Bahçe’nin sadece bu sebepten bile Göztepe’den alınan bir puana “Allah bereket versin” demesi gerekir. Pereira işini bitirdiğinde bu günleri bile özleyecektir.
Neyse… Maçın telaşı büyüktü tabi… Uzak ara lider Trabzonspor ile arasındaki Konya, Hatay ve Alanya’nın mağlup bitirdiği, hatta Beşiktaş’ın yenilip Galatasaray’ın puan kaybettiği haftada alınacak bir galibiyet Fenerbahçe adına sezona tutunmak, üzerindeki baskıdan biraz olsun kurtulmak, Pereira için bir süre daha İstanbul’da kalmak anlamına geliyordu. Müsabakanın Göztepe açısından önemini ise teknik direktörleri maçtan önce söylemişti: “Ya kazanacağız, ya öleceğiz”!..
Futbolda ölümün işi olmazdı ama sahadaki futbol sertti. Kıran kırana ikili mücadele ile geçen devrede ne oyun kurabildi Fenerbahçe, ne oyunu sete çevirebildi. Merkezi kullanamıyor, ileride top tutamıyordu ki, bekleri ileri çıksın ve hücuma katılsın. Ne kenar ortası vardı takımın ne adam eksiltmesi, ne de kulübede bir akil adamı!.. Böylece İrfan ve Mesut’un katkıları minimuma inmişti. Sadece topa sahip olanın hızla rakip kaleye gitmeye çalıştığı ve “sıfır” şutla geçen bir 45 dakikaydı Fenerbahçe için ilk yarı.
Göztepe’nin golü de Fenerbahçe’nin bu tuhaf dağınıklığını düzeltmek için fırsat buldukça stoperlerin önüne kadar gelip top alan Mesut’un Kim Jea’ye uzatmak yerine Jahoviç’e yaptığı asistle geldi. Jahoviç golü atarken savunmada sadece Ferdi ve Serdar Aziz vardı. Yani Fenerbahçe’nin iki yıldızı icat etti golü. İyi oynayan iki savunmacısı izin verdi. Maçın ikinci yarısı Göztepe’nin kaçırdığı ikinci golün ardından Fenerbahçe’nin attığı beraberlik golüyle başladı. Fenerbahçe’nin rakip kaleyi bulan ilk şutu ancak ikinci yarıdaydı ve o da gol oldu.
Çünkü Mesut veya İrfan’a ilişmeyi veya sahaya sürdüğü takımdan niyet ettiği belli olan üçlü savunmaya dönmeyi Pereira’nın yüreği yetmemiş, Fenerbahçe ilk yarıda yaptığı hatayı anlamış, en azından büyük takım olmanın gereği oyuna hükmetmeyi hatırlamıştı. Bunu yapabilmek için gerekli silahlara sahipti ama maçın yarısında aceleden, organize olamamaktan ve biraz da rakibin çılgın gibi saldırmasından sahaya koyamamıştı. Yaptığında ise sürdüremedi. Skor berabere olduktan sonra da Göztepe’nin temposu ve kazanma isteği sürerken Fenerbahçe’nin sinir katsayısı yükselmeye başladı. Fenerbahçe’nin futbolu galibiyeti işaret etmediği için Pereira yine “ya tutarsa” değişikliklerine girişti. Daha önce Sosa’yı oyuna sokan Pereira, Meyer’in yerine Berisha, İrfan Can’ın yerine Rossi’yi oyuna sürdüğünde maçın son çeyreğiydi. Mesut da iyi değilken İrfan neden çıkar ki?
Oyun gitgele döndüğünde savunma geçişlerinde Crespo müthiş işe yarıyordu ama yorgunluktan bitmişti. Fenerbahçe’ye gereken soldaki Berisha ile sağdaki Rossi’nin yerden ortalarla pozisyon yaratması forvet arkasında Mesut’un hücumu organize etmesiydi ki, Novak ikinci sarıdan kırmızı görünce on kişi kalan Fenerbahçe için her şey bitti. Pereira’nın Mesut’u çıkarıp Szalai’yi alması uzatma dakikalarında gol yememe hamlesiydi sadece. Bir puan fazla bile bu “sıradan” Fenerbahçe’ye.
Fenerbahçe zaten lige Alanya maçında havlu atmıştı. Galatasaray derbisinden sonra çok rahat çıkacağı grupta Avrupa Ligi'ne veda etti. Haftardır "makul hedef kupa" diyorum ama artık Beşiktaş da Galatasaray da o hedefe kilitlenecek. Maçı anlatmaya pek de gerek yok. Vitor Pereira'nın deyimiyle 'Fake Star' Mesut Özil'in geberik halleri geri pasına da yansıyınca, Kim; Vitor Hoca'nın kompleksi nedeniyle kesik yiyen Attila'nın yerinde sol stoperde hareketlenmeyince, eee Berke de henüz iyi kaleci olmayınca basit bir gol yedi Fener.
Sonra uğraş ki çıkarasın. Takımın bana göre çok az sayıdaki yıldız oyuncularından olan İrfan nefis kesti, Serdar Dursun Göztepe kalecisini avladı. Galatasaray maçında orta sahadan 'beşlik' yiyen Eğribayat; Trabzonspor maçının son saniyesinde gol atmaya ceza sahasına gitmişti. Fener maçında da Şampiyonlar Ligi müsabakası gibi oynadı. Hem bu Eğribayat'ı hem de Belözoğlu kalsa ve 100 bin Euro verilse Fenerli olacakken aniden Fener düşmanı olan Atakan'ı eminim Fenerbahçeliler not etmiştir.
Tabii onlar kadar Fener'e zarar veren biri de Kibir Abidesi idi. İrfan'ı oyundan aldı ve o da haklı olarak "Böyle bir şey olabilir mi" diyerek başlayan haklı ve doğru bir sinkaf etti. Hakikaten böyle bir şey olabilir mi Anka Kuşu...!!!! Maç boyu hiç ama hiç bir şey yapmayan geberik Mesut'u çıkaramayan, Max Meyer'i sahada tutan, Rossi'sinden ne olursa olsun vazgeçmeyen, aslen Türkiye'yi de Fenerbahçe'yi de pek sallamayan bu hocanın devam etmesi zorlamak demektir. Zorlamaya gerek yoktur.
Seneye devam etmenizin mümkün olmadığı bu hoca yerine Ocak ayında gelecek yıl da takımı emanet edeceğiniz bir hoca getirilse daha doğru olur. Hoş sadece Vitor Hoca değil. Zorlanmaması gereken bir de 'Dünya Yıldızı!!!!' Mesut Özil'in durumu var. Keşke bir hata yapıp Barcelona falan alsa...
EN YÜKSEK ORANLARIN ADRESİ MİSLİ.COM Hemen oynamak için buraya tıklayın!