08.03.2011 - 10:05 | Son Güncellenme:
G.Birliği’nde teknik adam değişikliğinden sonra aşırı tutuculaşan futbol bizi şaşırtmış, Zumdick’in içindeki Doll’ün ne zaman uyanacağını merak etmeye başlamıştık. Devre arası Burak, Yasin, Mununga, (özellikle de) Azo transferleriyle kadro derinleşince Gençler de Doll döneminden kesitler sunmaya başladı. Ankaragücü önünde bölüm bölüm mükemmel oynandı, dün de zaman zaman çok paslı akılcı hücumlar geliştirildi. Zumdick ne zaman bu oyunu 60-70 dakikalara yayabilecek, ne zaman Harbuzi-Zec-Yasin gibilerini takıma kazandıracak; o zaman G.Birliği tekrar hedefleri olan bir takıma dönüşecek.Klasik 4-3-3 sahadaBu maça zirve ve rekor hedefiyle çıkan F.Bahçe’deyse işler yolunda. Formasyon, kâğıt üstünde 4-4-1-1 gibi gözüküyordu, ama uygulamada sahada klasik bir 4-3-3 vardı. Oynadığı bölümde kritik defansif müdahaleleriyle dikkat çeken Özer, Topuz-Emre’nin soluna geçip ortayı üçledi. Dia sağ açık, Niang sol açık gibiydi. Alex de dolaşan santrfor rolünü üstlenince bu takım bize fena halde Spalletti’nin 2006-2008 dönemi Roma’sını hatırlattı. Alex de o dönemde santrforlaşan Totti’yi... Zaten Kocaman’ın 4-3-3’e olan bağlılığını biliyor ve onun kafasındaki modeli Alex’e bu formasyonda yer bulamadığı için uygulayamadığını düşünüyordum. Bu maçta Tottileşen Alex’i (ve hatta De Rossi görünümlü Emre’yi) görünce belki Kocaman da yeni formülünü Spalletti’nin Roma’sında bulmuştur.Bu keyifli maç için her iki takımla birlikte 60’larda turuncu topları devreye sokan hakeme de teşekkür etmek gerek. Aralık’ta Bursa-Kasımpaşa maçının sarı-yeşil topla oynanmasına isyan etmiş, yetkililerden teknik bir aksaklık olduğu ve bu durumun bir daha tekrar etmeyeceği bilgisini almıştım. Dün ne kadar ikinci devrenin eski topla başlaması ufak bir hayal kırıklığı olsa da; oyunun turuncu topla bitmesinin her iki takıma ve güzel futbola yardım ettiği kesin...
Aslında gollü bir maç izledik. Bir pazartesi akşamı keyifli bir maç oldu denilebilir... Gençlerbirliği'nin Orhan Şam ve Hurşut ile gelen golleri, Fenerbahçe'nin Santos ile sonucu sağlama alan mükemmel golü geceye renk kattı...Nasrettin Hoca'nın hikayesi gibi 2-0'dan sonra avantajını kaybeden Fenerbahçe, yeniden öne geçtikten sonra pabucun pahalı olduğunu anladı ve işi sıkı tuttu...Papatya falı gibi sayıyoruz... Fenerbahçe 8'de 8 yaptı... Yani değişen bir şey yok.. Ancak son Kasımpaşa ve Gençlerbirliği maçlarında açıkça görünen bir şey var...Sanki Fenerbahçe galibiyet serisine rağmen, eski maçlarından daha etkisiz gibi...
Dünkü çok keyifli yarışmanın oynayanlar için ne denli zevk verici olduğunu ancak 19 Mayıs’ta ve aynı hava koşulları arasında defalarca top koşturmuş olanlar çok daha iyi bilirler mazi anılarına kayıp gittikçe...Bizce dünkü pek önemli puan yarışmasının en anlamlı tarafları Gençlerbirliği’nin oyunu sahiplenmek için Fenerbahçe’den iki gol yiyene kadar yarışmada “rötarlı kalması”, sarı-lacivertlilerin ise ayaklanan Gençler’in skoru beraberliğe getirmesi anlarına kadar yarışmada “rakibini seyredercesine” duyarsız kalışlarıydı... Yani iki takım da kozlarını paylaşmak için maçın ikinci perdesini ve zeminin beyazlanmasını bekliyorlardı sanki... Öyle de oldu sonuçta... Devre arasında “bu maç kazanılmalıdır” doğrusunu soyunma odasında bir kez daha kafalarda ölçüp biçen sarı-lacivertli ekip ikinci 45’te oyunu tamamen sahipleniyor, Gençler’in acar, diri ve tempolu ayaklarını daha orta alandaki hazırlık paslarında presleyip susturuyorlardı.Sonrası kolaydı artık Fenerbahçe’nin orturmuş kadrosu için... Ligin ikinci yarısından beri yani yedihaftadır aynı futbol diliyle paslaşan ve olumlu pozisyonları kolayca yaratabilen bilinen star isimler dün yine sahne alıyorlardı üç puan adına Ankara’da...Tabii karlı zeminin “üstat ayakları” olarak yine Alex’i işaretlemek kaçınılmazdır. Kendisinde toplanan tüm pasları en doğru bölgedeki arkadaşlarına büyük bir ustalıkla kullanan kaptan hem sarı-lacivertli kadronun hücum çıkışlarını akord ediyor hem de bu çok önemli deplasmanı üç puan kârla bitirmenin ince harekâtını yönetiyordu 19 Mayıs’ta...Futbol oyununun sadece bavul dolusu euro veya dolar kazanmak olmadığını bilmek için işte böyle zor havalarda tribünleri ve ekranları sıcacık duygularla besleyebilen futbolcular olunması gerekmektedir...Bizce Fenerbahçe maçı ve hayati puanları kaptı götürdü ama Gençlerbirliği’nin hayat dolu yarışma temposu da dünkü unutulmaz gecenin özellikleri arasında ve ön sıralardaydı.
Dünkü maç, seyir zevki açısından ligin üst düzey oyunları arasındaydı. F.Bahçe özellikle hücum organizasyonundaki etkinliğini ve becerisini bu oyunda da sahaya başarıyla yansıttı. Ancak savunmasında tıpkı geçen hafta olduğu gibi bu defa da önemli hatalar yaptı. İki gol yemesine karşın, bu hataları aslında ucuz atlattı.
Maçı Fenerbahçe'ye döndüren, Hurşut ile ilk yarının son dakikasında gelen Gençlerbirliği'nin beraberlik golüdür. Ankara takımı skoru eşitlediği için sevinirken, aslında rakibinin alarm tuşuna bastığını fark edemedi. Eğer; bu Fenerbahçe takımı soyunma odasına 2-1 ile gitseydi, ikinci yarıda mücadele ve disiplin adına yine her şey eskisi gibi olacak, Gençlerbirliği yine de beraberliği yakalayacak ve bu skorun altından kalkması çok zor olan bir rakiple maçı tamamlayacaktı.
İlk 20 dakikada iki farklı öne geçince bu maçı rahat kazanırız diye düşündü herhalde Fenerbahçeli futbolcular. Öyle ya, daha hiçbir şey oynamadan biri ofsayt tartışmalı, diğeri kaleci Serdar’ın neden olduğu penaltı golüyle öne geçmek, Trabzonspor’un Beşiktaş’ı yendiği haftada maçı stresten uzak oynamaları demekti sarı-lacivertli takım için.Lakin doksan dakikayı bu mantıkla tamamlamanın mümkün olmadığını anlamaları için karşılarında teslim bayrağını erken çeken bir takım olması gerekiyordu. Gençlerbirliği’nin böyle bir niyeti olmadığını anlamak uzun sürmedi. Santos’un savunduğu sağ kulvarı son derece etkili kullanmaya başladı başkent ekibi. Orhan Şam ve Hurşut’un bindirmeleri gelen tehlikenin de sinyallerini verdi. Nitekim Orhan yine Santos’un müdahale etmekte geciktiği pozisyonda çok düzgün vuruşla topu Volkan’ın solundan ağlara yolladı. Golden sonra inisiyatif ev sahibi ekibe geçti. Fenerbahçe orta sahası top kontrol etmekte zorlanırken, ilk yarı boyunca sadece tek faul yapmaları son derece ilginç istatistikti. Emre oyunda yoktu. Savunmanın önünde görev yapan Mehmet Topuz’un fazla ileri çıkamaması, Alex’in ise Cem Can’ın markajında etkisiz kalışı Gençlerbirliği’nin hücumda daha kolay çoğalmasına yol açtı. Oktay ve Cem Can’ın ceza alanı dışından bu kadar rahat şut atmaları Mehmet Topuz ve Emre’nin ilk müdahalelerde gecikmelerinden kaynaklandı kuşkusuz. Gençlerbirliği’nin Hurşut ile kazandığı eşitlik sayısında da aynı ihmal söz konusuydu.İkinci yarıyla birlikte kar yağışının ağırlaştırdığı zemin iki takım için de oyunu zorlaştırdı. Kaygan zeminde top kontrolü de, adam markajı da güçleşti. Bu ise serbest kaldığında her an iş bitirici yeteneklere sahip Alex’in sahne almasına yaradı. Oynamak kadar oynatmaktan da büyük keyif alan Kaptan’ın topla daha çok buluşması, Fenerbahçe’nin gol yollarında daha çok tehlike yaratması demekti. Alex’e, Baroni’nin girmesiyle önde oynamaya başlayan Mehmet Topuz da eşlik edince rakibi hataya zorlayan taraf Fenerbahçe oldu. Ve tıpkı ilk yarıdaki gibi goller peşi sıra geldi. Gençlerbirliği’nin ise maçı çevirecek becerisi de hakeza. İlk yarıda iki kez direğe takılan başkent ekibi bu bölümde de Mustafa ile aynı şanssızlığı yaşadı.Fenerbahçe iki perdelik oyunun özellikle ikinci yarısında doğru hamleler yapmayı bilince bir günlüğüne devrettiği emaneti geri almayı bildi.
Fenerbahçe çağdaş futbolun bütün gereklerini yerine getiriyor. Toplu savunma toplu hücum. İkisi de var Sarı-Lacivertliler’de... Örneğin: Galatasaray’da olduğu gibi her mevkiinin devşirmesi değil gerçek futbolcusu var sahada. Tabii Fenerbahçe’de hiç bir takımda bulunmayan bir Alex var. Bir zamanlar Galatasaray’da Hagi’nin olduğu gibi Alex de Fenerbahçe’yi yönetiyor; orkestra şefi gibi...
Bu takımın her şeyi Alex. Penaltıda Niang'ın saniyelik bir hamlesini görmesi ve onun önüne topu atmasını kimse beceremez. 3. golde Niang'a verdiği pas da öyle. Fenerbahçe bu maçı Alex'in inadı ile aldı..
Roman yazmak olağanüstü beceri ister, hikaye de öyledir. Ama 90 dakikalık maçın yorumunu yapmanın, kaleme dökmenin de çok kolay olmadığı iddiasındayım. G.Birliği-F.Bahçe maçının gidişatına göre, kafamda 4-5 başlık attım.. Maçın ilk 20 dakikalarında F.Bahçe 2-0 öne geçmiş, “Skora koşan F.Bahçe” başlığına hazırlandım. Ardından G.Birliği’nin üst üste 2 golüyle skor eşitlendi, başlığı değiştirdim; “Bu Fener adamı deli eder!” dedim ve bunu bir köşeye not ettim. Hırsımı alamadım “Çileden çıkartırlar” başlığını da bir kenara not ettim. Daha sonrasında, Fenerbahçe kaybeden olsaydı yazımın başlığını “Trabzon’a kol bastı, Fener’e kar bastı” yapacaktım. İşte böylesine görüntüsü olan bir maçta, hangi roman ve hikayeyi yazarsın, bilemedim...
Selim Soydan (Vatan)BELKİ çok soğuk bir havada oynandı maç... Ama buna rağmen ilk 45 dakikada iyi bir mücadele seyrettik.. F.Bahçe erken bulduğu 2 golle rahatladı.. Futbolcular evlerindeki sıcak koltuklarını hayâl etmeye başladılar.. Fakat tam ‘Kazandık’ dedikleri sırada, G.Birliği rüzgârı terse çevirdi.. F.Bahçe gibi zor gol yiyen bir takıma hem 2 gol atmayı bildiler hem de 2 topu da direğe vurdurdular..
Fenerbahçe'nin orta sahasında Alex, Mehmet Topuz, Özer, Emre görev yaptı. Bu oyuncuların özelliği ne, çok pas yapmaları. Bunlar pas manyağı oyuncular. Bunu dün çok iyi yaptılar. Fenerbahçe maça iyi başladı ama 2-0 öne geçtikten sonra oyundan düştü. 4-2 öne geçtikten sonra da net olarak 2 gol kaçırdı Gençlerbirliği. Bu eksikliği var sarı-lacivertli takımın. Savunmada hata yapıyorlar.Burada taktik olarak değil de galiba konsantrasyon sorunu yaşanıyor. Aykut Kocaman'ın bu sorunu da fark edip çözmesi gerekiyor.
'Türk işi Cafu' Gökhan Gönül'ün Fenerbahçe için önemi, bu sütuna sığmayacak kadar katmanlı bir futbol analizi gerektiriyor. Ayrıca ilk yarıda Fenerbahçe taraftarlarının %90'ı, Selçuk'u bu kadar arayacaklarına rüyalarında görseler inanmazlardı!Eksiklere rağmen Fenerbahçe'nin maçın ilk 20 dakikasında yakaladığı avantaj, ilk yarı sonunda 'kardan bir kabus'a dönüşüverdi. Maç 2-1'e geldiğinde Orhan Şam'ın topa yansıttığı 'psikolojik patlama'yı, en iyi bir başka 'doping ithamı mağduru' Fenerbahçeli Taurasi anlayabilir!Ancak 2. yarının ilk kısmındaki 'Doktor Jivago iklimi'nde sarı, mor ya da kırmızı kısacası beyaz haricinde herhangi bir renkte topla oyuna başlanmamasını hiç kimse anlayamaz herhalde!