21.01.2021 - 07:42 | Son Güncellenme:
Üç günde bir maç oynuyorsanız ve bir sonraki maçın da hesabına erken girmek istiyorsanız bu sezon ilk 45'te rakibi nakavt etmek önemli. Bu size erken oyuncu değişiklikleri ve tempoyu düşürme imkânı tanıyor. G.Saray'ın ilk 20'de çok gol bulduğunu Yalçın Koşukavak da elbette biliyordu ama garip bir şekilde maç 2-0 olana kadar takımını rakip sahaya çıkarmadı. G.Saray'a ilk 20'de önde iki kişiyle baskı yapan ve oyununu kıramayan Denizli, iki gol yedikten sonra rakip sahada 6 kişiyle pres yapıyor, defansını öne çıkartıyordu. Elbette büyük hata...
G.Saray, Muslera'sız günlerde daha az gol yiyebilir miydi? Belki 1, belki 2 gol. Ligin en az gol yiyen takımı olmayı beklediklerini sanmıyorum bu dönemde ama Muslera'sız bölümde takıldıkları Kayseri, Antalya ya da Kasımpaşa ve Karagümrük maçlarının faturası elbette ki hücum performansına yazar.Dün Feghouli'nin dönüşüyle sağ kanat hareketlendi. Cezayirli oyuncu, Belhanda ve Linnes ile kurdukları üçgenlerle maçı 2-0'a getirdi. O dakikadan sonra Arda baktı ki top kendi kanadına gelmiyor, o da gitti sağ kanatta oynamaya başladı ama yoğun maç temposu onu çok yormuş.
Babel en uçta 'Diagne döndüğünde bu formayı vermem' dedi. Hollandalı'nın oyun görüşü, pas alışverişi ve tecrübesi G.Saray'ın pas oyununda Diagne'nin çakılı oyunundan çok daha faydalı. Derbilerde ortalıkta görünmeyen Belhanda dün yine sahnedeydi ama bu seviyedeki rakipler için bu performans yeni kontrat için yetmez.
G.Saray'ın önünde transfer için 10 gün ve hafta sonunda Malatya deplasmanı var. İrfan Can'ın gelişi Emre Akbaba'yı kulübeye, Belhanda'yı 10 numaraya gönderir. Malatya'da ise Adem Büyük var. Galatasaray'dan "Gidiyorum" dediğinde kimsenin ısrarla kal demediği Adem... Gideni ve geleni ile ilginç olacak bu 10 gün Terim'in takımında...
Herkesin yazdığını biliyorum… Ben de yazmalıyım, bunu borç sayarım; Hoş geldin Muslera… Seni özlüyoruz, seni seviyoruz, seni taktir ediyoruz Muslera… Sadece Galatasaray’ın değil, Süper Lig’in bir zenginliği Muslera… Ligin gülen, sempatik yüzü Muslera…Galatasaray dişine göre rakip buldu mu sorun olmuyor… Zaten belli bir kalitesi ve tecrübesi var… Bunları biraz ortaya koydu mu, sıkıntı çekmeden, zorlanmadan, belki de santrfora bile ihtiyaç duymadan rahat farka gidebiliyor…Galatasaray için, Denizlispor da “dişine göre“ rakiplerden biriydi… Hele Feghouli’nin dönüşü ile sağ kanadına zenginlik katan Galatasaray, daha ilk saniyeler içinde farka gideceğini açıkça ortaya koydu…Emre Akbaba’nın golünde Belhanda’nın asistine lütfen dikkat… Bizde ortalar hep kaleye parelel yapılıyor, oysa geriye, penaltı noktası üstüne kesilen toplar rakip savunmayı “toptan“ taca çıkartıyor… Belhanda’nın böyle bir asistinde Emre Akbaba için golü atmak elbette kolay oldu… Feghouli golü derseniz, bir vuruş ustalığıydı…Zaten Denizli savunmasının en ufak bir direnci yok... Hafif bir baskı yediklerinde “tel kadayıfı“ gibi dağılıyorlar…
İlk yarının son dakikasında gelen Donk golünü hatırlayın… Denizli savunmasından üç adamla birlikte Donk yükseldi… Donk bu üçlünün arasından kafayı vurdu… Donk‘un bu golde ne kadar becerisi varsa, Denizli savunmasının da o kadar acizliği vardı…Gençlerbirliği maçından sonra da yazdım… Belhanda biraz daha önde oynasa, ceza alanına biraz daha yakın olsa, Galatasaray‘ın gol yüküne ciddi katkı sağlar… Belhanda, takımın son vuruşları en iyi yapan oyuncularından biri, belki de birincisi…Ayrıca; Belhanda, Feghouli, rakip savunmanın arkasına çok iyi toplar attılar… Feghouli takımın en fazla, hatta en ağır eleştirilen, tepki alan oyuncularından birisi ama, oynamadı mı hissediliyor, oynadı mı, çok daha fazla hissediliyor, bu unutulmasın…Galatasaray‘ın ataklarını, gollerini yazıp duruyoruz… Denizli‘nin iki etkili atağında; önce Recep Niyaz‘ın, sonra Sagal‘ın vuruşlarını karşılayan Muslera, Galatasaraylılara “ben buradayım, geldim“ mesajını verip, gönüllerini rahatlattı…Denizlispor bu “aciz“ savunma anlayışıyla, yeni bir devlet torpili patlamazsa Süper Lig‘de zor tutunur… Transfer bitmeden, iş işten geçmeden, sağlam bir savunma duvarı örmesi gerekiyor Denizli‘nin …
Galatasaray karşısında ayakta kalan Denizlili tek oyuncu Fabiano’ydu…Galatasaray 6 attığı maçta, Feghouli‘nin yakın vuruşunu kaleci Pantilimon çıkartmasa, Babel çok net 2-3 pozisyonu harcamasa, Emre Akbaba son vuruşları daha iyi yapabilse, Ömer Bayram burnunun dibine gelen pozisyonu kullanabilse sonuç 6+6 olurdu…Galatasaray‘a gönül verenler bu sonuçlardan elbette mutludur… İçerdeki son maçta Gençlerbirliği’ne 6 gol atacaksın, Denizlispor’a aynı tarifeyi uygulayacaksın, gel keyfim gel… Bundan daha iyisi mi olur… Ama Galatasaray şampiyon olmak istiyorsa, bu farklı ve parlak galibiyetleri sadece “dişine göre“ rakipleri bulduğunda almayacak… Daha sert rakiplere de dişini geçirmesini bilecek…
Galatasaray’ın kadrosu için ‘çok kötü’ diyenlere katılmıyorum. Bunu dün farklı kazandı diye söylemiyorum. Hücum bölgesinde oynayan Feghouli, Belhanda, Emre Akbaba bunlar kötü futbolcu mu? Hayır kesinlikle değiller. Ama kopuk kopuk oynuyorlar. Kendi gerçek çizgilerinde futbol oynasalar zaten Cim-Bom uçar gider.Dün akşam Belhanda, Feghouli, Arda da aralarına girdi ve harika üçgenler kurdular. Emre Akbaba da aralara koşu yapınca rahat pozisyonlar buldular. Ama bunu rakibin zayıf oluşuna, fazla baskı yapmayışına veya Galatasaraylı futbolcuların çok formda olmalarına bağlayabilirsiniz.Ben merak ediyorum… Beşiktaş maçında neden dün geceki tempo yoktu? Bilhassa bu sözüm Belhanda için. Bu saydığım isimler defansif anlamda takıma katkı sağlamıyorlar. Taylan Antalyalı tek başına kalıyor. Bu kadar gol yemesine rağmen Denizlispor orta sahada çok top kazandı, zaman zaman da gol pozisyonuna girdi. Bu sorunu zaten Fatih Terim bir türlü çözemiyor. Çünkü elindeki kadro buna müsait değil.
Beşiktaş maçında Etebo’yu oynattı diye çok eleştirildi. Bana göre Terim’in en doğru hareketlerinden bir tanesiydi. Taylan ve Etebo yan yana oynamasaydı çok daha farklı bir maç seyrederdik. Dün gece bunu gördük. Denizlispor’a karşı bile orta sahada üstünlük sağlarken çok zorlandılar.Şu an transfer zamanı... Bilmiyorum, şampiyon olmak istiyorlar mı? Ama bir gerçek var; Falcao’dan bu takıma hayır gelmez, gelmeyecek. Diagne inişler ve çıkışlar yaşıyor. Gol vuruşlarını yapıyor ama en önemli handikapı çok ağır bir santrfor olması. Babel zaten kanat oyuncusu ama santrfor oynuyor ve hareketli. İnanın Falcao’dan da, Diagne’den de daha faydalı. Bu takım gerçekten zirveye oynamak istiyorsa gerçek anlamda toplara iyi vuran, hızlı ve çabuk bir golcünün mutlaka alınması lazım.
İkinci kafama takılan husus… Emre Kılınç’tan, Kerem’den, Ömer’den, Sekidika’dan ve Etebo’dan Fatih hoca acaba daha çok faydalanamaz mı? Galatasaray taraftarı yüreği ağzında maç seyrediyor. Allah muhafaza, Taylan ufak bir sakatlık yaşasa veya kart görse onun vazifesini kim yapacak? Ciddi anlamda büyük sorun bu...Her neyse sarı-kırmızılılar, Muslera’sına kavuştu. Onun kalede duruşu, arkadaşlarıyla diyaloğu, takıma çok büyük artı getiriyor. Denizlispor karşısında çok iş düşmese de Muslera yine bir iki güzel kurtarış yaptı.Denizlispor’a gelince… Kaliteli futbolcu sıkıntıları var. Bu takım biraz daha takviye edilmeli. Bu yapılmadığı takdirde şu an yaşadıkları sıkıntıların bitmesi mümkün değil.
Galatasaray, oyununun en çok beğenildiği dönemdeki fabrika ayarlarına dönmüş şekilde maça başladı: Taylan önünde 4 ofansif orta saha ile 1. dakikadan itibaren yoğun baskı yaparken topu kazanır kazanmaz seri paslar ile savunma arkasına kaçırdığı oyuncularıyla hücum sürekliliği kurdu. Feghouli ile Belhanda’nın mevkilerini değiştirerek ürettiği pozisyonlardan birinde gol perdesini Emre Akbaba erkenden açınca gerisi çorap söküğü gibi geldi. 17’de Feghouli kendi olgunlaştırdığı akını golle sonlandırırken sadece 2-0’dan devre sonunda Donk’un kafasıyla 3-0 olana kadarki sürede Galatasaray çok az zorlandı. O kısa sürede de zaten Muslera “Rahat olun son 10 yılın en iyi Süper Lig kalecisi geri döndü” performansını sergiledi: Rodallega’dan aldığı kafa topu ve Recep Niyaz’la karşı karşıya kaldığı pozisyonlarda kalitesini hatırlatan Muslera, ligin kalanı için Galatasaray lehine çok büyük bir koz! 2. yarıda zaten Galatasaray ofansif açıdan daha da coşup savunma arkasına attığı her topta pozisyon üretti, maçı adeta kökünden kopardı.
Galatasaray, dün gece sahaya yansıttığı oyun felsefesi ile derbide oynasaydı puan alma şansı daha fazla olmaz mıydı?Maçın starıBu seri pas stratejisiyle işleyen 4-1-4-1 formasyonu bu kadroda birçok oyuncunun verimini optimuma yaklaştırıyor. Bu oyun en çok da Feghouli ve Belhanda’yı yıldızlaştırıyor.Maçın olayıMuslera’nın Rodallega karşısında kazandığı kafa topu mücadelesi. Kısa mesaj Yönetim laf üretmeye harcadığı mesainin yarısını somut çözüm üretmeye harcarsa, birkaç nokta transfer ile Galatasaray şampiyonluk mücadelesini güçlü şekilde devam ettirebilir.
6 ay sonra hiçbir şey değişmemiş gibiydi Muslera için. Kalitesi ve mental fitliğindeyse hiçbir eksilme yok gibiydi. Arkadaşları için de benzer şeyler söylemek mümkün. Ancak asıl farkı Feghouli yarattı diyebiliriz. Gerçek anlamda yıldızlaştı ve Belhanda, Akbaba ve Arda’yı da yükseltti.6 ay sonra hiçbir şey değişmemiş gibiydi Muslera için… Onu çok zorlayacak toplar gelmese de Denizli’nin 6 isabetli şutunda 1 gol yedi. Kalitesi ve mental fitliğindeyse hiçbir eksilme yok gibiydi. Arkadaşları için de benzer şeyler söylemek mümkün. Gençlerbirliği maçında olduğu gibi rakip alana kalabalık yerleşip ceza sahası çevresinde doğru mesafeli üçgenleri kurdular. Bunları ilk dakikadan itibaren ceza sahası içinde şutla bitirebildiler. Denizli Gençler’den farklı olarak Rodallega’yı iyi kullanarak zaman zaman bu baskıyı kırdı ama şut kalitesi istenen seviyede değildi. Galatasaray içinse durum farkılıydı. 1’in altında gol beklentisinden (xG) 3 gol çıkararak soyunma odasına gittiler.
İkinci yarıda Denizli baskınla güzel bir gol buldu ama Galatasaray aynı oyuna devam etti. Emre Akbaba’nın 360 derecede oynarken yaşadığı sıkıntılar devam etse de rakibi baskıladıklarında ceza sahası içinde neler yapabildiğini göstermesi olumluydu. Ancak asıl farkı Feghouli yarattı diyebiliriz. Bu tip rakiplere karşı Cezayirli hücumun beyni ve akışkanlığının merkezi oluyor. Gerçek anlamda yıldızlaştı ve Belhanda, Akbaba ve Arda’yı da yükseltti. Maçtan önce Yalçın Koşukavak Babel’in hareketli oyununun belki de kendileri için avantaj olacağını söylemişti. Ama öyle olmadı. Feghouli’nin merkezinde olduğu dinamik hücum ekibine hareketliliği ile alan açtı. Eksiği skor oldu. Bu oyun biraz da onun sayesinde ortaya çıktı ama böyle bir oyunda misal Falcao’nun 2-3 gol atması da işten olmazdı. Keza Diagne’nin de. Galatasaray bu sezon işte bu tip kafa karışıklıklarını yaşıyor. Bu kadro ve oyun Beşiktaş maçında neden sahada yoktu diye soruyor insan mesela… Tabii hemen sonra da ‘Denizli’nin bulduğu boşluk ve pozisyonları Beşiktaş bulsa kim bilir ne olurdu?’ sorusu da akla geliyor.
Galatasaray hiç sıkmadan ligin en zayıf ekibini yendi. Bu tür maçlar ölçü olmaz. Denizlispor'a Allah kolaylık versin, böyle devam ederlerse muhtemelen küme düşecekler.Bu tür maçlar ancak 3 puan maçıdır ve kazanılması gereken sürpriz yaşanmayacak maçlardır. Dün gece Galatasaray, Muslera'sına tekrar kavuştu. Tartışmasız olarak Süper Lig'in en iyi kalecisi ve en beyefendisi. Zorlu bir sakatlığı atlattı ve tekrar formasına kavuştu. Döndüğü ilk karşılaşmada da oldukça iyi bir performans sergiledi.6 tane atmak kolay değil gibi görünse de dün geceye baktığımızda bazen 6 bile az olmuş diyebiliyoruz. Arda Turan çok değişik bir adam. Önemli yetenekleri var ve artık Galatasaray'da işlem çözücü. Görev yaptığı karşılaşmalarda farkını gösteriyor. Zaman zaman çok eleştirilen Belhanda ise şudur, budur ama yararlı bir adamdır. Dün gece de bunu gördük.
İlk yarı sonunda Galatasaray lehine 3-0'lık bir galibiyet var. İkinci yarı ise sarı-kırmızılı takım adeta yürüdü gitti. Bu tür maçlar bazı oyuncuların kazanılması, bazı oyuncuların denenmesi için çok önemli. Ligin neredeyse yarısı geride kaldı ve Galatasaray ezeli rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş'la şampiyonluk potasında. Eksikleri var mı, tabii ki var. Falcao bir türlü sakatlıktan dönemiyor, dün gece Diagne yok ama atılan 6 gol var.Denizlispor, tuhaf bir takım. Tek tek bakıldığında kötü oyuncuları yok ama ligin şu andaki en dipteki takımlarından biri. Dün yaptıkları hatalarla farklı yenilgiden kaçmaları imkânsızdı. Sonuç olarak baktığımızda Galatasaray yapması gerekeni yaptı.Ligin ilk yarısının bitimine bir hafta kaldı. İnanılmaz ciddi ve 3 büyüklerin her birinin eşit bir şekilde şampiyonluğu kovaladığı çekişmeli bir lige hazır olalım.
Önemli eksikler olsa da eğer deplasmanda G.Saray ile oynuyorsan bilhassa ilk 30 dakika iyi yerleşimli, kalabalık, alan daraltan bir savunma kurgusu uygulayacaksın. Ayrıca prese takılmamak için geriden pas yaparak çıkmayıp uzun toplar kullanacaksın. Bu iki önemli stratejiyi uygulamayan takımların ilk yarıları ciddi hasarsız atlatmaları tesadüflere bağlıdır. Denizli daha 30. saniye dolarken olumsuz yönden ilk sinyali verdi. G.Saray istediği saha içi ortamını bulunca birçok kaliteli ismi fizik açıdan hazır olmasa da güzel gollerle iki farklı skor avantajı yakaladı. Sonra biraz aktif dinlenmeyle topu belli bir süre rakibe bıraktılar. Devre biterken de Donk'la skoru garantiye alan üçüncü golü buldularİkinci devre Denizli golle başladı ama o kadar ne yaptıkları anlaşılmıyordu ki bu golün moralini dahi değerlendirecek durumları yoktu. G.Saray fizik gücünü zorlamadan bulduğu rahat boşluklardan üç gol daha attı. Sonuçta da 3 puanı yıpranmadan kazanmış oldu.
Tabii en önemli kazanç takımın temel direklerinden Muslera'nın dönüşü. İlk yarıda bir ve son 15 dakikada iki önemli kurtarışla kendisinin ne kadar önemli olduğunu hatırlattı.Dün gece görüldü ki başta en önemli yetenek Arda olmak üzere diğer önemli isimler Feghouli, Babel, Emre Akbaba gibi oyuncular fizik açıdan hazır değillerdi ama işi bilen oyunculardı. Rakip de her türlü imkânı verince onlar da işlerini en doğru şekilde yaptılar. Bu kadar önemli eksiklerle ve hazır olmayan oyuncularla alınan 3 puan ve farklı galibiyet başarı sayılmalıdır. Ama dünkü görüntü hafta sonu Malatya deplasmanı için geçerli değil. Tahmin ediyorum, Terim zor deplasmana dün geceki takım tertibiyle başlamayacak.
250 TL'ye varan hoş geldin bonusu Misli.com'da Hemen oynamak için buraya tıklayın!