22.10.2021 - 08:43 | Son Güncellenme:
Herkesin çantada keklik gördüğü Kadıköy’deki Antwerp maçından zor güç bir puan çıkarabilen Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi grubundan çıkma şansını dibe vurdurduğu gibi takıma ve teknik direktöre güveni de yerlere düşürdü. İstikamet Konferans Ligi… Neden?.. Meçhul. Versinler bir konferans; herkes sebebini anlasın! Fenerbahçe’nin sanki Trabzonspor maçının uzatma dakikalarıymış gibi başladığı maçın ilk yarısı, adeta Hollywood’da yazılmış bir aksiyon senaryosu gibiydi. İnişler, çıkışlar, gerilim, hayal kırıklığı sevinç… Yok yoktu. Henüz ikinci dakikada Fisher asist yaptı Samatta attı, Fenerbahçe mağlup başladı. Kimdi bu golü kolaylaştıranlar?.. Kanatlar. Osayi ve Ferdi. Ferdi rakibine yetişemedi, Osayi önüne geçmesi gereken Samatta’yı gol vuruşuna kadar arkadan takip etti.
Oysa Pereira sahaya “hücumcu” bir takım sürmüştü. Çaktırmadan kendi sistemini restore eden Hoca Berisha ve Valencia’yı çift santrfor gibi kullanıp arkalarına Mesut’u yerleştirmişti ki, amansız paslarıyla erken sonuç alınsın. Evet… Kağıt üstünde Antwerp’i farklı yenmesi gerekirdi Fenerbahçe’nin. Önemli transferleri Frey ile Samatta bile Fenerbahçe’nin beğenmediği adamlardı en başta. Yeni kurulmuştu. Ve maç Kadıköy’deydi. 1-0 geriye düştükten sonra Fenerbahçe’nin toparlanması için çeyrek saat gerekti. Çünkü, Antwerp futbolcuları fizik güçleri ile önde basıyor, Fenerbahçe’yi uzun oynamaya zorluyor, her uzun topu Antrwerp defansı topluyordu.
Fenerbahçe topu yere indirip pas oyununa döndüğünde kendine geldi ve 20 dakikada kornerden gelen topa son dokunan ve kaleye gönderen Valencia oldu. Beraberlikten sonra Fenerbahçe kanatları işlemeye başladı, orta saha forvetle bağ kurdu ve 32. dakikada sıra Valencia’nın Antwerp ceza alanında düşürülmesine geldi. Rus hakem çizgiye yakın pozisyona penaltı çalmadı ama VAR uyarınca beyaz noktayı gösterdi. Burası senaryonun en hit noktasıydı. Topun başına geçen Valencia şık bir şandelle sükse yapmak isterken topu direğe çarptı.
Penaltıyla zirveye çıkan ümitlerin balon gibi sönmesi, on dakika sonra yine bir penaltı kararıyla tazelendi. İşin dramatik tarafı Valencia’nın tekrar topun başına geçmesiydi. Valencia’nınki ne kadar büyük bir riskse, o kadar büyük sorumluluk duygusu ve özgüvendi. Attı, tribünlerden özür diledi. Fenerbahçe devreyi 2-1 galip tamamladı. Ancak ikinci yarıya damga vuran Fenerbahçe’nin freni Pereira’nın rötarı!.. Gözünün önünde bocalayan takıma bir türlü müdahale edemedi Portekizli.
Her şey ortadaydı oysa… Rakip basınca Fenerbahçe geri üçlüsü çıkışlarda yine uzun oynamaya başladı ve orta sahayı atlayan uzun toplar hem Fenerbahçe’nin boyunu uzattı hem de orta sahadan gereken verimin alınmasını önledi. Devamında galip durumdaki Fenerbahçe’nin geriye yaslanma süreci geldi. Defans çıkmadı. Hatta üçlüden beşliye evrildi. Oyun hakimiyetini kaybetti Fenerbahçe.
Berisha yanlış yere paslar attı, Mesut yoruldu, hatlar arasındaki bağlar koptu, Pereira bekledi. Fenerbahçe her an bir beraberlik golü yiyebilirdi maçın üçte ikisi biterken. Ve 63’de köşe vuruşundan kafa ile skor eşitlendi. Pereira biriktirip toptan yaptı değişikliği!.. Mesut, Berisha, Sosa, Ferdi dışarı, Pelkas, Rossi, Zajc, Nazım içeri. Osayi sol kanada, Nazım sağ kanada geçti. Tabi hemen öndeki dinamizm arttı.
Pereira ikinci yarının hemen başında yapsa değişikliklerin bir kısmını muhtemelen Pelkas ve Rossi Antwerp’in çıkışını engelleyecek, (Sosa hiç de kötü oynamazken yerini bıraktığı) Zajc orta sahadan geçmesini yavaşlatacak Nazım sağ kanattan inenleri durduracak Fenerbahçe beraberlik golünü yemeyecekti. Ardından Szalai’yi çıkarıp beraberliği çevirecek Muhammed gibi bir forvet yerine Novak’ı aldı Pereira. Fenerbahçe pozisyonlar yakalasa da fizik güçleri bir türlü tükenmeyen Antwerp takımı gole izin vermedi. Bir maçta dört mevsim yaşayan bu takımda bir sıkıntı ama sistemde mi, kafalarda mı, hocada mı anlaması zor. Çünkü çoğunlukla el ele düşüp el ele koşuyorlar.
Kadıköy’deki Olympiakos yenilgisinden sonra “Fenerbahçe’nin Avrupa macerası uzun sürmez“ demiştik. Antwerp iç saha beraberliğinden sonra da “Macera sona eriyor” diyebiliriz. Pereira’nın sahaya sürdüğü 11’i ideal olarak yorumlayanlar çoğunlukta idi. (Berisha tartışılır) Fenerbahçe maça ısınmaya çalışırken, rakibin ilk atağında Samatta ile golü buluşu, oyunu daha da renklendirdi. Yediği gole rağmen sahada önde baskı yapan istekli, arzulu bir Fenerbahçe vardı. Baskılı futbol önce gol, sonra penaltılar getirdi. İlk golün sahibi Valencia’nın ilk penaltıda direğe takılması şansızlıktı. Fenerbahçe iyi oyun ile devre arası soyunma odasına galip gitti. Pereira her zaman olduğu gibi, takıma el atmadı. İkinci bölümde takım yoruldu. Hamle yine yoktu, Antwerp eşitliği sağladı, Pereira uyandı, başladı hamlelere. Hem de ne hamleler. Takımın topu tutan, hareketlendiren ayakları Mesut, Sosa, Ferdi dışarı alındı. Oyuna girenler Pelkas, Rossi, Zajc, Sangare çıkanları aratınca, Kadıköy’de kazanılacak bir maçta 2 puan uçtu gitti.
Gecenin sorusu: Pereira’ya devre arası hamle yapmaması için birileri yasak mı koydu?
Maçın starı: İlk golü attı. Penaltılar kazandırdı. İlkini kaçırdı, ikinci atış için cesaretle topun başına gidip gol yaptı. Valencia tartışmasız maçın öne çıkan ismi oldu.
Maçın olayı: Fenerbahçe’de bir türlü başarılı olamayan, gönderilen Frey ve Samatta bu defa Kadıköy’e rakip olarak gelmişlerdi. Antwerp’in ilk golünü hazırlayan Frey topu ağlara gönderen de Samatta oluyordu.
Kısa mesaj: Böyle giderse Pereira da tartışılmaya başlanır.
Fenerbahçe'nin sorunları başlıkta. Sabit fikirli, kendi fikrine aşık, dizilişi hiç önemsemediğini her seferinde beyan edip "Önemli olan davranışlar" diyen bir teknik adam Vitor Pereira. Evet diziliş, sistem demek değildir ama diziliş tam da davranışları belirleyen unsurdur. Ama benim takıldığım ve Vitor Pereira'yı eleştireceğim konu diziliş değil.
• Vitor Pereira kendi fikrine o kadar aşık ki, 2-1 ile gelinen 2. yarıda 3-5-2'ye döner, Berisha yerine misal Zajc'ı alıp biraz daha pas oyununa dönebilirdi. Hayır yapmıyor.• Rakip bir sürü duran top kazandı. Gol geliyordu belliydi. Misal 4-4-1-1'e döner, Berisha ve Mesut'u alır, Novak'ı sol beke çekip Pelkas'ı 10 numara'ya atıp tam kontratak futboluna dönebilirdi. Hayır yapmıyor.• Bana göre bu kadro çok iyi 4-3-1-2 oynar. İrfan - Gustavo - Sosa ile harika bir orta 3'lü olur. Önlerinde Pelkas ve en önde 2 santraforla (Misal Enner - Rossi) oynanabilir. Hayır yapmıyor.• Takım dağılmış, 2. golü yemişken 4 oyuncu değiştirip aynı sistem ve planına göre devam ediyor. Sadece sahadaki enerjiyi artırıyor.
Oysa rakip takımın teknik adamı bize değişik bir şey sundu. Frey'i sağ iç; Samatta'yı sol iç santrafor gibi oynatıp hiç birini Kim'e ezdirmedi. 10 numara Fischer'i de serbest en uç oynattı. Bu basit ve etkili planla golü buldular. Bizim Vitor Hoca'mız asla ve kat'a bu tip özel sistemsel farklılıklar düşünmüyor. Çünkü ona göre en iyi şey şu an uyguladığı şey. Bu esnek olmayan sabit fikri kendisine Avrupa kapısını kapatmıştı. Fenerbahçe aslen onun için de şans. Ama değerlendiremiyor. F.Bahçe, Avrupa defterini büyük oranda kapattıysa Oly'ye karşı taktik dayak yiyen; Antwerp'e karşı ekstra bir şey üretemeyen teknik direktörünün sorumluluğu büyüktür.
Tek sorun teknik adamın sabit fikirliliğinde, kendi fikrine olan aşkında değil elbet. Takım ciddi kalite sorunu yaşıyor. Berisha, bu sezonun hayal kırıklığı transferi. Aslen Kim ve birazcık da Rossi dışında transfer karavanacılığı sürüyor. Sistem gereği kendi kalibrelerinin üstüne çıkan Ferdi - Osayi - Tisserand ve Nazım gibi oyuncular gelişti evet ama bu isimler sizi şampiyon yapmaz. Sizi şampiyon yapacak isimler kalitesi yüksek isimlerdir. Bunlar da elde pek yok açıkçası.
Mesut Özil konusunu artık kafamızda kapatalım bence. İrfan - Bu sene hiç olmayan Pelkas ve Enner dışında üretimi başarabilecek pek kimse yok. Belki belki biraz Rossi. Devre arasına kadar liderden pek fazla fark yemeden ilk 3'de kalıp Ocak transfer döneminde net bir golcü ve kesin üretebilen 8 numara transferi ile kalite artırılabilirse belki sezon sonu zirveye yaklaşılabilir.
3. ve en önemli sorun ise takımdaki ve taraftardaki inançsızlık. Takım, hoca ve özellikle "Yıldız" kabilinden sayılan isimler inandırıcı gelmiyor. Taraftar gruplarına ayrılan tribünler dışındaki koltukların ancak yüzde 20'sinin dolması da bu göstergelerden biri. Taraftar Attila'sına, Kim Min Jae'sine, Sosa'sına, Ferdi'sine, Osayi'sine güveniyor ve onların mücadelesini takdir ediyor. Ama onlar da biliyor ki şampiyonluk için, zaferler için ön alan oyuncularının iyi oynamaları ve kaliteli olmaları gerek. Artık kimse Mesut da değil kimse üzümlü kek de değil. Berisha da yok top taşıyormuş, yok zeki isimmiş geçiniz. Gol atacak, topu içeri atacak biri, çalım atabilecek biri ile Enner'den oluşan bir 3'lü lazım. Olmayınca yüzde 20 inanıyor işte.