04.03.2021 - 07:49 | Son Güncellenme:
Keyifli bir şampiyonluk yarışı izleyelim diyoruz ama maalesef buna fırsat vermiyorlar. Her takımın inişleri çıkışları olacak, bu kaçınılmaz. Galatasaray da sekiz hafta kazanmasına rağmen bu karşılaşmaların çoğunda gel-gitler yaşadı ama kazanmasını da bildi. Bütün maçlar zor bunu kabul ediyorum ama dün gece maçın hakemi Halil Umut Meler’in davranışları sarı-kırmızılılar için çok daha zor bir maç olacağının göstergesiydi. Daha maçın başında Arda’nın hiç kimseye dokunmadığı pozisyonda hakem üzerine koşarak aleyhine faul çaldı. Bu zaten her şeyi belli etti.
En önemlisi de Mustafa’nın dirseğinin rakibinin suratına geldiği pozisyondu. Ben merak ediyorum; şampiyonluğa oynayan bütün takımların bir çok futbolcusunun kolu, dirseği rakibinin suratına bu şekilde geliyor. Bugüne kadar hangi hakem bu futbolculara kırmızı kart gösterdi? Mısırlı futbolcunun pozisyonu da sarı kart olmalıydı. Zaten Galatasaray kötü gününde, bir darbe de Halil Umut Meler vurmamalıydı. Ama hep söylüyorum Alper Ulusoy Türkiye’de 6 saniye kuralını ilk defa Galatasaray’a karşı uyguladı, bu kurala bir daha başvurulmadı. Aynı şekilde dört büyük kulüpte ilk kez bu tip bir pozisyonda, sarı-kırmızılı bir isim direkt oyundan atıldı. Böyle adaletsiz şampiyonluk yarışı olmaz, olmamalı!
Galatasaray’a gelince... Maça iyi başlıyor. Onyekuru başlarda çok net bir gol pozisyonuna giriyor. Emre Kılınç boş kaleye gol atamıyor. Böyle pozisyonları değerlendiremezsen, sorun yaşamaman mümkün değil. Mustafa gibi bir golcün var, adamı topla buluşturamıyorsun ki! Fernandes araya bir tek top atamaz mı? Etebo üst seviyede mücadele ediyor ama olumlu tek pası yok. Hani bilemiyorum hoca ilk yarı sonunda üç futbolcu değiştirerek oyunun kalan bölümüne başlıyor. Acaba daha dinç bir takımla, Kerem ve Feghouli ile maça başlayıp gol yollarında daha etkili olamaz mıydı? İster istemez insanın aklına geliyor. Geçen hafta Erzurum karşısında da, Alanya maçının ikinci yarısında da, ilk yarı karşılaşmayı koparamadığı için hep sorunlar yaşadı.
Sonuçta bu mağlubiyetle Galatasaray şampiyonluk yarışından kopmadı ama büyük yara aldı. Ankaragücü ise çok iyi mücadele etti. Hikmet Karaman takımını iyi motive etmiş. Rakibini de iyi analiz etmiş. Elindeki kadro kalitesindeki futbolcularla başkent ekibine ancak bu kadar futbol oynatabilirdi. Ama akıllı oynattı, takımına iyi mücadele ettirdi. Altın gibi de bir üç puan kazandı.
Ankaragücü’nün hocası Hikmet Karaman maçtan önce, “Galatasaray’la oynuyorsan birinci golden sonra ikinci golü de atacaksın, yoksa kazanamazsın” dedi. İçimden güldüm, “Hoca deli misin sen” dedim, “Bir gol at, Allah’ına dua et”... Hikmet Hoca maçtan önce dediğini maçta yaptı, helal olsun. Aslında Hikmet Karaman için üzülüyorum. Kafası çok dolu, futbolun güncelliğini adım adım izliyor, tam bir futbol adamı ama bu ülkede geleceği yerlere gelemedi.
Bu yazacaklarım garibinize gidebilir ama işin doğrusu; Süper Lig’in son sırasındaki Ankaragücü, buna rağmen Beşiktaş ile birlikte bu ligin en atletik takımı... Müthiş koşuyorlar, aşırı çabuk ve hareketliler.
Hangi takım, Galatasaray’a karşı 2-0 öndeyken, üstelik 90. dakikada kaleci Muslera‘ya kadar baskı yapar? Ankaragücü yaptı. Galatasaraylı futbolcular kafalarını ne zaman kaldırdılarsa, karşılarında Ankaragücülü bir oyuncu buldular. Ankaragücü, “Çin ordusu” gibi Galatasaray‘ın üstüne gitti. Son saniyeler dahil, bir dakika savunma yapmadılar. Galatasaray kötü oynadı, doğru ama, Galatasaray‘ı bu kötü oyuna Ankaragücülü futbolcular mecbur etti. Her yerde ve her saniye Galatasaraylı oyunculara bastılar. Maçın her dakikasında Galatasaraylı oyunculardan daha hızlı hareket ettiler. Hatta Galatasaray’a abartısız üç pas bile yaptırmadılar. Araya girdiler, bütün pas yollarını kestiler.
Galatasaray son haftalarda sallanıyor, Muslera‘nın mucize kurtarışlarına sırtını dayamış gidiyordu. Eee Muslera da bir yere kadar... Önce bir penaltı golü, sonra tepeden tırnağa kalite fışkıran Lobzhanidze golü... Ne yapsın Muslera? Lobzhanidze bu ligin en hızlı, en deparlı, en sprinter oyuncusu... İkinci gol öncesi Marcao‘ya kaç çalım attı öyle... Bir sağa-bir sola... Bir sağa-bir sola... Sonra Muslera‘nın üstünden kalite fışkıran bir vuruş...
Galatasaray, son maçları orta alanda Etebo ve Gedson Fernandes ile oynuyor. Bu ikili çalışıyor ama, “oyunu kuran” değil, “rakibi bozan” futbolcular... Galatasaray orta alanına oyunu kuran, hücumu yönlendiren bir orta saha patronu gerekiyor. Mesela Mustafa Muhammed’e atıldığı 57. dakikaya kadar sağdan ya da soldan, havadan ya da karadan tek top gelmedi. İnsaf, tek top gelmedi. Şaka gibi... Adam ceza alanı “bombacısı”... Vurdu mu ortalığı yerle bir ediyor. Buna rağmen ayağına-kafasına tek top indiremediler.
Mustafa‘nın kırmızı kartına gelince... Dirsek var, doğru... Ama kırmızı doğru değil... Sarı doğru olurdu, kırmızı yanlış oldu. Daha önce bir-iki defa daha yazdım. Bu pozisyondan bağımsız yazıyorum; göreceksiniz bu “el-yüz” temasları Türk futbolunun başına bela olacak. Penaltı da ayaktan ele geliyor. Ayaktan temas varsa kabul ama, ayaktan sekip ele geliyorsa bu penaltının doğruluğu ciddi anlamda tartışılır. Yanlış bir karar...
Ancak oyun 2-0‘a gelirken maç on bire on bir oynanıyordu. Maçın sonucunu getirip tamamen hakeme bağlarsak Ankaragücü takımına saygısızlık etmiş oluruz. Ankaragücü çok hızlı, çok istekli, çok hareketli ve Galatasaray’a her yerde basan oyun anlayışıyla haklı bir galibiyet aldı. Galatasaray’ı oynatmadı. Galatasaray hakemi eleştirirken, kendi özeleştirisini de yapmak zorunda... Son haftalarda kötü oynuyorlar, Muslera‘nın sırtında gidiyorlar. Yavaşlar, hızlı hücum edemiyorlar, kenarlardan top taşıyamıyorlar, kalitelerini sahaya yeteri kadar yansıtamıyorlar. Galatasaray, futboluyla Ankara‘da yoktu. Sanki formasıyla da yoktu. Nedir o kırmızı-siyah forma... Nerede G.Saray’ın anlı, şanlı, ihtişamlı sarı-kırmızı forması... Galatasaray futboluyla, formasıyla sahalara dönmeli...
250 TL'ye varan hoş geldin bonusu Misli.com'da Hemen oynamak için buraya tıklayın!