17.09.2021 - 08:27 | Son Güncellenme:
Fenerbahçe maça beklenmedik bir tempoyla başladı. Agresifti. Konsantreydi. Futbolcuların vücut dili “kazanacağız” diye bağırıyordu sanki. Daha ilk dakika dolmadan Gustavo’nun harika ara pasını Rossi karşı karşıya kaldığı kaleci Trapp’a teslim etmeseydi farklı bir hikayesi olabilirdi maçın.
Çünkü henüz maça girememiş bir Frankfurt vardı karşılarında. Hücumdan önce sahaya yerleşmeleri gereken ve sadece topun olduğu yerde baskı yapmaya çalışan rakip, hücumda derin ve geniş oynayan Fenerbahçe’ye teslim olmuştu ilk yirmi dakika. Neden?..Birincisi Mesut Özil bir efsaneydi Almanlar için. Hayranlıkları, rakip olduklarında korkuya dönmüş olmalı.
İkincisi… Süper Lig’de rakipleri karşısında zorlanan/zor kazanan Fenerbahçe’yi durduran bizim ligimizdeki sert oyun olmalıydı. Mesela maçın ilk dakikalarında merkez stoper Jea Kim, Fenerbahçe’yi çıkarmak için üç Frankfurtlu futbolcuyu çalımladı, ancak dördüncüsü faul yaptı. Mesut, Valencia, Gustavo Süper Lige göre müthiş konforlu oynadı.
Ve Almanların korktukları Mesut Özil 10. dakikada önce direği salladı, aynı topu Valencia rakipten döndürdükten sonra kaleye yolladı. Gol o kadar milimetrik hesaplara dayanıyordu ki, kararı VAR verdi.Fenerbahçe bir süre daha araya uzatılan topları Valencia ile buluşturarak gol aradı ama özellikle sol kanatta Ferdi’nin olumsuz katkılarıyla önce durdu, sonra geriledi, savunmaya geçti. Daha doğrusu bir tek savunması düzenli kaldı Fenerbahçe’nin. İlk devre bitene kadar savunmanın ötesi tespih taneleri gibi koptu dağıldı. Neyse ki, kazandıkları her topu sete çevirip Fenerbahçe kalesine inen Frankfurt’un ofsayt gibi bir alışkanlığı vardı.
Sonuçta Frankfurt bir Alman takımıydı ve Fenerbahçe dalgalanırken o makine gibi çalışmaya devam etti. 41. dakikada savunma arkasına atılan topu Rossi refakatinde süren Kosic’in al da at dediği pas ile Lammers skoru eşitledi. Fenerbahçe henüz “olmadı” deniyor ya… Sebebi dakikalar içinde böylesine hızlı hüviyet değiştirmesinden. Baskı yapan taraftan baskı yiyen tarafa çok çabuk geçmesinden. İkinci yarıya maçın başındaki kadar olmasa da daha düzenli ve compakt başladı Fenerbahçe ancak oynadığı futbolla galibiyet hayaldi. Pereira olaya geç el koydu. Maçın bitmesine 15 dakika kala Ferdi, Valencia, Mesut ve Mert Hakan’ı çıkardı, Pelkas, Max Meyer, Berisha ve Muhammed’i sahaya sürerek adeta takımı yeniledi.
Keşke hiç yapmasaydı değişiklikleri. Soğuk adamların penaltısı sadece sahayı ısıttı. Biraz baskı Fenerbahçe’nin 90. dakikada penaltı kazanmasına yetti ama sakatlıktan yeni çıkan Pelkas’ın vuruşu kaleciden döndü, Berisha gole çevirdi. Bu kez Berisha ceza sahasına erken girdiği için hakem golü vermedi. Ardından gerilen sinirler, karışan saha, kartlar Vs… Avrupa Ligi’ne deplasmanda bir puanla başlamak da iyi.
Tempolu bir maç oldu. Henüz ilk dakikada öne geçme fırsatı yakaladı Fenerbahçe. Az adamla rakip savunmayı yakalayan sarı lacivertlilerde Gustavo’nun pasını Rossi değerlendiremedi. Bu müsait pozisyon kaçsa da Fenerbahçe’nin hızı kesilmedi. İlk yarının neredeyse tamamını domine etti. Baskı, tempo, geçiş oyunları ve pas trafiği hepsi vardı. Bu organize oyunun karşılığı olan gol geldi. 10’da arka arkaya yakalanan fırsatların sonuncusunda kaleciden seken topu tamamlayan Mesut golü buldu: 0-1 Gol sonrası da sarı-lacivertlilerin etkili oyunu devam etti. 39’da sarı-lacivertliler müthiş bir geçiş hücumuna imza atsa da bitirici noktada iyi değildi. 41’de Frankfurt dengeyi sağladı. Rossi kademede olsa da savunmada zayıf kalınca Lammers skoru eşitledi: 1-1
İkinci yarının büyük bölümünde de oyun yine tempolu oynandı. Ev sahibi 60’ta golü bulsa da pozisyon ofsayttı. Sarı-lacivertli savunma, üç önemli pozisyonda rakibini maç içinde ofsaytta bıraktı. 76’da önce Altay sonra Kim sahneye çıkarak önemli bir pozisyonu engelledi. Pereira 77’de dört hamle birden yaptı. Maçta çok etkili olmayan Rossi’nin çıkması beklense de Pereira futbolcuyu sahada tuttu. Bunun karşılığını da son dakikada almaya çok yaklaştı. Rossi, Pelkas’ın koşusunu ara pasıyla gördü. Kalecinin müdahelesi sonrası kazanılan penaltıyı Pelkas kaçırdı. Dönen topu Berisha tamamlasa da VAR incelemesi sonrası futbolcunun vuruştan önce ceza sahasına girdiği tespit edilince gol iptal edildi. Sarı-lacivertliler etkili oynadığı maçta galibiyeti kaçıran taraf oldu.
Uzun zaman sonra Fenerbahçe'yi bu kadar ısırgan, tempoya tempo ile karşılık veren, bir oyun planı olan bir şekilde görmemiştik. Daha maçın başında öne geçilebilirdi. İlk devre boyunca oyunun da fizik mücadelenin de pozisyon fazlalığında da üstün taraf Fenerbahçe'ydi. Bu devrede girilen pozisyonlarda daha dikkatli olunsa ya da son paslar iyi değerlendirilse rahatlıkla soyunma odasına galibiyetle gidilirdi. Bakın ilk golde, sağ kenar oyuncusu sağ ön forveti kaçırdı sağ iç merkez oyuncusunun vuruşu direkten döndü. Dönen topu sol iç merkez oyuncusu sol kenar oyuncusuna verdi; onun çevirdiği topa sol ön forvet vurdu, kaleciden seken top içeri tiplendi ve gol geldi. 2 merkez 2 kenar 2 forvet ve santraforun hepsi topa değdi. Bu harika bir diziliş örneğiydi. Devre boyunca takımın yaptığı tek hata korner dönüşü oldu. İyi geri koşulamadı. Rossi, Kostiç'e yetişemeyince gol yenildi.
2. devre yine iyi başladık. 55'den sonra Mesut başta bazı oyuncular oyundan düştü. 65'den itibaren orta sahayı Frankfurt aldı. Pozisyon verilmedi ama oyun üstünlüğü kaybedildi. Pereira 4 oyuncuyu birden oyuna attı ve fiziği dengelemeye çalıştı. Lakin Meyer, MHY'yi; Berisha da Enner'i arattı. Son dakika penaltısının kaçması bence tercih hatasıydı. Penaltıyı Gustavo yahut Attila atmalıydı. Portekizce'de "Denizi Geçip Derede Boğulmak" manasına gelen bir deyim var mı bilemiyorum. Ama hep küçük detaylarda kaybediyor F.Bahçe. Mesela bu sene transfer kalitesinde derede boğulundu gibi. 2 Eylül'e kadar beklenmişken gelen santrafor Berisha mı olmalıydı? Max Meyer mi gelmeliydi? Biraz daha kaliteli bir iki oyuncusu olsa F.Bahçe bu maçı rahat kazanırdı. Penaltı kaçırılması bu seviyelerde kabul edilebilir bir durum değil. Keşke tercih doğru yapılsaydı. Sonuçta F.Bahçe bu grupta ilk ikide yer alabileceğini gösterdi. Yönetim de artık devre arasında tartışılmaz bir kalite takviyesi yapması gerektiğini umarız daha iyi kavrar.
Kafa tutan, "kazanacağım" diyen, rakibi geriye iten ve tüm enerjisini sahaya koyan bir Fenerbahçe takımı izliyorduk. Dakika 90olduğunda Eintracht sadece beş şut çekebilmişti. Eski hastalıktan, korner atarken kapılan toptan gelen ataktan yediler beraberlik golünü de. Yine de birbirleriyle kenetlenmiş, güçlenmiş bir takımı görüyorduk sahada. Elbette kazanarak başlamak önemli, keyifli. Üstelik bu kadar da hak etmişken. Ama daha değerlisi sahadaki oyuncuların vücut dili. Yardımlaşıyorlar, birbirlerine destek oluyor, birlikte sevinip – üzülüyorlar ve üretiyorlar. Eğer bir başarı gelecekse, bu takım karakteri sayesinde olacak.
Rossi atamadığı golle ve yenilen goldeki etkisizliği ile eleştirilebilir. Genç bir oyuncu ve daha öğrenecek çok şeyi var. O'nun abileri neler – neler yaptılar. Herkesin aklında Pelkas'ın sahaya atılması vardı. 75 dakika beklendi bunun için. Peraira dört oyuncu hamlesi yaptı. Ama bunların hiç biri taktiksel değildi. "Yorulduğunu" düşündüklerini çıkardı, düzenle – sistemle veya görevlerle hiç oynamadı.
90 dakikada Pelkas'ın aldığı penaltıda pasın Rossi'den gelmesi de gecenin ironisi olarak kalacak. Pelkas'ın kaçırdığı, Berisha'nın tamamladığı ama VAR'a takılan golümüz de vardı. Son saniyelerin hayal kırıklığı, Pelkas'ın travması oldu. Eintracht'ın düştüğü ofsayt sayısı, Fenerbahçe'nin defans "beşlisinin" uyumu ile de ilgili. İyi çalışmalar, hattı bozmadan rakiplerini tek tek tuzağa düşürdüler. Ama ön tarafa kendi düzenini kuruyor. 10'dan fazla şuta, Mesut gibi bir "yönetmene" rağmen, hala orada boşa kaçana top kullanılmıyorsa, kulaklar çekilmeli. Yeni ve genç bir takımın, kendisini Avrupa tartısında görmesi, elindeki galibiyeti kaçırması, rakibini kilitlemesi ve çekinmeden – korkmadan öne koşması gecenin güzelliği… İyi, daha iyi olacaklar.
MİSLİ.COM'DA CANLI İZLE VE OYNA Hemen oynamak için buraya tıklayın!